5. "Su Çiçeği"

286 19 0
                                    

Selaam 🙋🏽‍♀️

Hemencicik geldim 💃🏻

Bölüme başlamadan önce bir şey belirtmek istiyorum. Mete'nin diyaloglarında çocuğun sadece Biricik demesinde r'leri yazmıyorum. Her konuşmasından tek tek r'leri çıkarmak hoşuma gitmedi. Ben düzgün yazıyorum ama siz Mete'nin r sesini çıkaramadığını bilin. (:

Umarım bölümümü beğenirsiniz. İyi okumalar. (:

***

Sessizce araladığı kapıdan giren Biricik mışıl mışıl uyuyan çocuğa gülümseyerek baktı. Bir eli yanağının altında yüzünü duvara dönmüş uyuyordu küçük adam. Üzerinde olması gereken örtünün ayak ucunda toplanmasına söylenerek yanına gidip koluna dokundu. Üzerinde asla örtü durmuyordu ama neyse ki çok üşüyen bir çocuk değildi Mete.

Sessizce yanına uzanıp yanağını öptüğünde temas ettiği ten kadına fazla sıcak gelmişti.

"Yakışıklım, hadi uyan artık sabah oldu. Özledim seni."

Biraz mırıldanıp hareketlendiğinde sırt üstü döndü çocuk. Buruşan yüzüyle hafif ayılır gibi olsa da uyuklamaya devam ediyordu. Fazla kırmızı olan teni kadının dikkatini çekince elini götürdü alnına. Evet hep sıcak bir çocuktu ama hiç bu kadar sıcak olduğunu hatırlamıyordu kadın. Dikkatli baktığında çenesinde, şakaklarında ve kollarında kırmızı noktalar görmüştü. Ateş ve döküntüler onu çocuğun kızamık veya benzeri bir hastalığa yakalandığını düşündürdü. Telaşla ne yapacağını bilemeyerek doğrulup aşağı indi. Hasibe ablaya şüphesinden bahsedip beraber yukarı çıktıklarında kadın bunun su çiçeği olduğunu söylemişti. Kadın kendi çocuklarından da tecrübeli olduğu için bu teşhiste tereddüt etmemişti.

İkisi birlikte harekete geçip çocuğu sakince uyandırdılar. Bu hastalık hakkında hiçbir fikri olmayan Biricik, Hasibe ablasının talimatlarına uyarak banyoya gidip suyu hazırladı. Çocuğa ılık bir duş aldırdıklarında yeni kıyafetler giydirip yatağa yatırdılar. Aşırı olmayan ateşi onları biraz olsun rahatlatırken Hasibe hanım mutfaktaki işlerine dönmek üzere odadan ayrıldığında Biricik ve Mete odada baş başa kalmışlardı.

"Benim yakışıklım hasta mı olmuş?"

Nazlanarak başını sallayan Mete kaşınan kolunu kaşıyacakken durdurdu kadın. "Kaşıma ufaklığım, canını acıtırsın. Hem sonra iz kalır bak."

"Ama çok kaşınıyor Biyicik,"

Ağlamaklı ses tonuna ve halsizliğine içi giderek baktı Biricik. Çocuğun hiç hali yoktu ve elinden bir şey gelmemesi onu üzüyordu.

"Biliyorum aşkım ama kaşırsan canın acır. Benim ovalamamı ister misin?"

Dolu dolu olan gözleriyle başını salladığında başını göğsüne yaslayıp yavaşça kolundaki kızarıkları ovdu. Çocuğun o kaşıntı rahatsızlığıyla tırnaklarını kullanarak döküntüleri kaşımasını istemiyordu. Kızarıklıkları kalıcı bir yaraya çevirmesinden endişe etmişti.

Biraz kaşıntısını aldığında çalan telefonuyla çocuktan biraz ayrıldı. Arayan Ahmet Bey idi. Çocuğa duş aldırmadan evvel arayıp haber vermeyi denese de ulaşamamıştı. Şimdi adam cevapsız çağrıyı görüp arıyor olmalıydı.

"Efendim?"

"Biricik aramışsın, duymadım kusura bakma bugün randevular yoğundu. Bir şey mi oldu?"

"Şey Mete biraz rahatsızlandı da,"

Devam edip açıklayacak olan kadının konuşmasına fırsat vermeden telaşla, "Nesi var?" diyen adam koltuğunda doğruldu. Önünde birçok randevusu vardı ama kadından duyacağı cevapla hepsini hemen iptal edebilirdi.

İkinci ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin