-2-

1.1K 60 5
                                    

İlk başta sınıfıma ki aptallardan başlıyorum. Bir kaç kişiyi buluyorum fakat bunlar bana uygun olanlar değil. Araştırmamın üzerinden tam 2 gün geçiriyor ve ben sonunda birisini bulabiliyorum. Derya Söğlü yaşı, adresi, ailesi ve kendi hakkında ki bir çok şey yazıyordu. Bu sosyal ağ sitelerinde kendilerinin hakkında çok fazla şey yazıyorlardı. İçimden aptal diye geçirdim. Böyle sitelerde insanlar nasıl giydikleri dona kadar paylaşabiliyor merak ediyordum. Aradan dakikalar geçiyor. Odamın en köşesinde duran çift kişilikli yatağımdan kalkıp tekrar çalışma masamın izerindeki siyah laptopumu yatağımın üstüne getiriyorum. Tekrar ve tekrar teker teker kontrol ediyorum. Derya söğlü, 17, 07.03.1998, en sevdiği renk kırmızı, uğurlu sayısı 9, burcu yay ve daha bir çok beni ilgilendirmeyen şeyler. Daha sonra ise sayfasının üzerinde bloğunu ve twitter adresini paylaştığı dikkatimi çekiyor. Twitter adresine giriyorum ve ilk olarak iconuna bakıyorum. Gülümsemiş. Fotoğrafını büyültüyorum ve yüzünün her ayrıntısına kadar inceliyorum. Fotoğrafını kapatıp tweetlerini okumaya başlıyorum. Çok önemli bir şey bulamayacağımı anlayınca sekmeyi kapatıp laptopu çalışma masama geri koyuyorum.

Nasıl bu kadar mutlu olur? Onu ne bu kadar mutlu eder? Bu soruların cevabını bilmiyordum ve galiba hiçbir zaman da öğrenemeyecektim. Düşünmekte istemedim. Kaçtım bu düşüncelerden, uyumaya çalıştım.

Onun nasıl bir acı çekmesini biliyordum. Bu kesinlikle fiziksel bir acı değildi. Ruhsal olmalıydı, olacaktıda. Benim gibi her aynaya baktığında kendinden nefret etmesini sağlayacak şeyler. Kendime göre adımlar bile belirlemiştim. Her şey hazırdı. Geriye plana uyulması gerekecekti.

İlk adım: tanışmamız olacaktı. Kimseyle iletişim kurmak için tek bir adım dahi atmazken birden sohbete dalamazdım elbette. Bu konuları geçiyorum çünkü burası basit asıl zor olanı ise 2.adım.

İkinci adım: güvenini sağlamak. Ulan ben ne anlarım güven işlerinden. Bir insanın güvenini kazanmak??? Kişi kendinden bilir işi mantığıyla yola çıkınca bir bok bulamıyorum. Birine güvenmek bu dünyada başınıza gelecek en kötü şeyler listesinde top10'a zorlamadan girer.

Üçüncü adım: kanka ayağı göt ayağı diyerekten güven duygusunu aldığım anda yarı yolda bırakıp, hayalleriyle oynayacaktım. Eminim ki bu onun saçını kesmekten ya da yerin altında bir mezar açarak diri diri onu gömmekten daha etkili. Söylemesi basit tabi ki ama işin ucunda ava giderken avlanmakta var.

***

Bugün büyük gün diyerek yataktan kalkıyorum. Tabi ki de "oğluşum tatilin nasıldı????" sorularını dinlemek için değil. Vasat kadın dünden beri bu çocuk sana ne anlatıyor lan???? Dünden beri doymadın mı diyorum ama içimden. Daha fazla bu işkenceye dayanamayacağımı kanaat getirerek sol tarafımda bulunan lacivert çantamı alarak masadan kalkıyorum. Rüzgar'ın sesi kulaklarımı dolduruyor.

"İstersen seni bugün ben bırakayım sonuçta aynı yere gidiyoruz değil mi canım kardeşim?" diyor. Canım kardeşim cümlesini bastırarak. Bu sözler şartellerimi attırmaya yetiyor. 

"Ben senin kardeşin değilim. Sen bak işine." diyerek yarım kalan işimi tamamlıyorum.

Evin dışına çıktığımda ise derin bir nefes alıyorum. Evet, ihtiyacım olan tek şey bu evden 636283 km uzakta nefes almak ama hayaller - hayatlar diyerek konuyu kapıyorum.

Sınıfa girdiğimde Rüzgar'ı benden önce gelmiş ve kızlı erkekli arkadaş grubuna bir şey anlatırken buluyorum. Bana göz kırpıyor. Senin o gözünü alır götünden çıkartırım diyorum ama içimden. Daha sonra ise gözümle Derya'yı arıyorum. Kıymetlim. 2.sırada arkadaşlarıyla gülerken gözüme çarpıyor ona. Çok güzel değil ama etrafına pozitif bir enerji saçıyor. Benim aksime. Ben de ise içimde biriken kusma isteğinden ve kusamamaktan yorgun, birkaç dilek, birkaç gönül rahatlatıcı şey düşünmeye çalışıyorum. Olmuyor. Hayatın bittiği yerde nasıl durulur bilmiyorum.

ARYASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin