Karşımdaki silüete doğru adımlarımı atarken o da bana doğru geliyor. Derin bir nefes alırken Rüzgar koluma yapışıyor. Başlıyoruz.
Kafamı kaldırmadan sadece denk geldiğim boynuna bakıyorum. Bir anda kolumdaki elini boynuma çıkartırken duvara yapıştırıyor.
Ağzımdan boğuk bir kahkaha çıkarken hızlı nefes alış verişlerini duyuyorum. Kafamı yüzüne çevirdiğimde buz mavisi gözlerine vuran yansımama bakarken dışarıdaki yağmurun her saniye şiddetinin artış sesi odadaki tek ses oluyor.
Bir kaç saniye yüzüme baktıktaktan sonra "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" diyerek evi inletiyor. Susuyorum. Cevap vermemem onu daha da sinirlendiriyor. Boğazımdaki ellerini sanki daha çok sıkabilecekmiş gibi daha çok sıkıyor.
Bu sefer "Nasıl bir oyun peşindesin Aryas? Sen insanlara karşılıksız hiçbir şey yapmazsın. Ne oldu da kabul ettin? Bana sakın ödev için yaptığını söyleme." diyor bir cevap beklediğini belirterek.
Susuyorum. Kaç dakika sutuğumuzu ve sadece gözlerimizdeki yansımalara baktığımızı bilmiyorum. Boğazımdaki ellerinin daha çok sıkılaşmasıyla nefesimin tükendiğini farkediyorum. Bedenim yavaş yavaş uyuşmaya başlıyor artık. Ağzımdan çıkan tek şey son nefesimle attığım histerik bir kahkaha oluyor yine. Onu sinir etmeyi seviyorum demiştim, yanılıyorum. Onu sinir etmeye bayılıyorum.
İçinde her kelimeyi tutup sonradan patlayan sinirli insanlar gibi gökyüzü de boşaltmıştı tüm hüznünü. Dizginleniyor galiba. Artık o şiddetli sesleri duyamıyorum. Belki de boğazımdaki ellerin sıkılığından bilincimi kaybediyorum. Emin olamıyorum.
Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan yavaş hareketlerle boğazımdaki ellerini çekmiş, tüm nefesini tutarak ne düşündüğümü merak edercesine yüzüme bakıyor. Derin nefesler almaya çalışıyorum. Nefes alarak yaşamımızı sağlayan oksijen, ciğerlerime bir anda doldurarak ölümüme sebep olmak istiyor. Derin nefesler alamıyorum yine mi başa sarıyoruz?
Ben nefesimi düzenli bir ritme sokmaya çalışırken o yatağıma doğru ilerlemiş ve yatağıma otururken ifadesiz suratıyla elindeki sigarasını siyah, düz çakmağıyla yakmaya çalışıyor.
Olduğum yere çökerken "Bana ölmüşüm gibi bakma." diyorum.
"Kendine bak, gözlerinin haline bir bak. Bir kaç günde ne değişti? İnsanlar senin oyuncağın değil. Bir şeyleri toparlaman gerek. Kendini." diyor sigarasının dumanını kafasını kaldırarak tavana doğru üflerken.
"Hayır hayır, bir şeyleri toparlamam değil silmem gerek artık." diyorum konuşma sırası bana geçerken.
Sağ elindeki sigarasından gri dumanları loş odaya bırakırken kahkaha atıyor. Neşeden uzak, tüm acıların gün yüzüne çıkmasını engellemek için atılan kahkahalar. "Nasıl bir oyuna buluşuyorsun bilmiyorum ama tüm kapıları kendi ellerinle kapatıyorsun. Sonunda çok pişman olacaksın ve o ellerinle kapattığın kapılar, geri dönmek istediğinde yüzüne kapanırken artık bu oyundan bir çıkış olmadığını o zaman anlayacaksın." diyor. Bu sözlerin beynime işlemesini istemiyorum. Onu duymak istemiyorum.
"Bana gelecekten bahsetme!" diye bağırıyorum. Rüzgar sigarasının küllerini yere atarken "Sen kendinde bir gelecek görebiliyor musun!?" diyorum. Aklımdaki sözlerini bastırmaya çalışırken.
Tüm konuşmamız boyunca en yüksek kahkasını atarken "Geleceği bırak, ben önümü göremiyorum." diyor. Sonra hala ateşi sönmemiş olan sigarasını elinde tutarken yeni bir sigara çıkarıyor. Yeni sigarasını ateşi sönmemiş olan izmaritiyle tutuştururken bense olduğum yere iyice siniriyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARYAS
Teen Fictionİnsanların beni anlamasını istiyordum. İçimdeki bu kurtlanmış yaraları benim hissettiğim gibi bütün sıcaklığı ile hissetmelerini istiyordum. Ben bu karanlığın içerisine düştüğüm zaman onların da bu cehennemin içerisine düşmelerini istiyordum. Ama o...