Biyoloji hocasının yaptığı anonslarla vucudumu dikleştiriyorum. Ve içimdeki tüm istekle artık eşleşmelerin açıklanmasını istiyorum. Beklediğim an geliyor, ben sabırla bekliyorum."Eşleşmelerinizi okuyorum, tekrar etmeyeceğim. Ona göre dinleyin sevgili gençler." diyor elindeki eşleştirme kağıtlarına bakarken. Boş yapma be adam oku artık şu eşleşmeleri.
"Ali ve Sevim, Meltem ve Ceren, Derya ve Aryas...." diyor. Şans ilk defa bana göz kırpıyor. Yüzümü ifadesiz tutarak avıma bakıyorum.
Biyoloji hocası tüm eşleşmeleri açıkladıktan sonra "Konunuzu ve nerede yapmanızı ayarlamanız için bu dersi eşinizle düşünün. İkinci ders konularınızı bana yazdırırsınız." diyor tatlı sert bir şekilde.
Derya yerimden kalkıp onun yanına gitmemi bekliyorsa daha çok bekler. Tamam fedekarlık gerekiyor ama bu kadarı beni aşar.
Yaklaşık bir 7dakika sonra onun yanına gelmeyeceğimi anlayıp, yanıma oturuyor. Ona otur dememişken! Sadece bundan 3-4 gün önce "Sana otur dedim mi?" derdim ama anlayacağınız üzere durum farklı ve ben alttan almak mecburiyetindeyim.
Saat 14.15
OYUN BAŞLIYOR.Kafamı ona doğru çeviriyorum, bana gülümsüyor. Kulaklığımı çıkartıp müziği kapatıyorum.
"Merhaba, ben Derya" diyor. Biliyorum güzelim, biliyorum. "Merhaba." diyorum donuk bir edayla.
"Özel olarak istediğin bir konu var mı?" diyor. Daha sonra söylediği cümlelerin yanlış anlaşılacağını anlayarak "Yani biyoloji için." diyerek ufak bir kahkaha atıyor.
Biyoloji hakkında tek bildiğim şey; iki insanın çiftşleştikten sonra meydana bir bebek gelmesiydi. Bu kadar. Gerisi beni aşıyor, kaldıramıyorum.
"Yoo, senin var mı?" diyorum. Onun gibi açıklama gereği duymadan. "Hayır ama konu hastalıklar olduğu için tümörü düşünüyorum. Kapsamlı ve bize ek puan getirecek bir konu." diyor.
Tümör. Bende hiç de güzel anısı olmayan şeyler. Gözde. Gözde'yi nasıl kurtaramadığımızı hatırlıyorum. Onun o haldeki anıları aklıma gelince kendimi durdurmaya çalışıyorum. Gözlerimi kapatınca kirpiklerim batıyor ama yemin ederim hiç ağlamıyorum. Burada ağlamam ben. Boğazım yanar, düğümler oluşur sonra o düğümler beni boğar ama ağlamam. Şimdi olmaz.
Tüm gerçekleri kalbimin karanlığına iterek "Çok fazla uğraştırmayacak bir konu seçelim." diyorum. "Olur." diyor. Birazcık düşünüyor, ben onu izliyorum. Dikkatle bakıldığında gözlerinin altındaki morlukları kapatıcıyla kapattığını görüyorum. Bu kadar çok gülen birisinde dudaklarının yanında gülmekten çizgiler olacağına göz altı morluklarıyla karşılaşmak beni bozguna uğratıyor.
Daha sonra "Buldum!" diyor tüm heyecanıyla. "Ne?" diye sormama gerek kalmadan "Alzheimer." diyor. "Bak, çok uğraştırmaz hem de diğerlerine göre daha kolay ve bir sürü ek puan getirisi var." diyor. Bir kaç dakika düşünüyormuş gibi yapıyorum. Zerre umdumda değil ama ben Aryas Özlüce'yim, kendimi ağırdan satmalıyım.
"Tamam nerede?" diyorum. "Bizim eve davet ederdim ama haftasonu için kokteyl hazırlıkları var." diyor. Evine davet edemediği için utanmış bir yüz haline giriyor. Gök mavisi gözlerine baktığımda benden bir cevap beklediğini anlıyorum. "Kafede de ben rahat edemem, bizim ev sana uyar mı?" diyorum.
Kıkırdıyor. "Beni eve atmaya mı çalışıyorsun?" diyor. Gülümsüyorum. "Evet aslında seri katilim ödev bitmeden seni öldüreceğim." diyorum. Söylediklerime hiç takılmamış bir şekilde "Az önce seni ilk kez gülümserken gördüm." diyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARYAS
Teen Fictionİnsanların beni anlamasını istiyordum. İçimdeki bu kurtlanmış yaraları benim hissettiğim gibi bütün sıcaklığı ile hissetmelerini istiyordum. Ben bu karanlığın içerisine düştüğüm zaman onların da bu cehennemin içerisine düşmelerini istiyordum. Ama o...