Pazar sabahı gerçekten ölü bir şekilde uyanmıştım. Gecesinde içtiğimiz içkilerden dolayı olduğunun farkındaydım ve herkesin benim gibi berbat hissettiğine fazlasıyla emindim. Neredeyse gece ikide yatmıştık, uyandığımda saat on bire geliyordu.
Chowon yan tarafımda yastığına sarılı bir şekilde hâlâ uyuyordu. Saçları başının altındaki yastığa yayılmış, yüzünde huzurlu bir ifadeyle öylece duruyordu. Elimle ensemi ovaladıktan sonra onu uyandırmamak için yavaşça yataktan kalkmıştım. Ayağa kalktığımda sendelemeden edememiştim, başım felaket dönüyordu. Ayakta kendimi tuttuktan sonra eğilerek koltuğun üzerindeki gri fermuarlı hoodieyi almıştım. Oda fazlasıyla sıcak olduğu için ince beyaz bir body ve siyah bir eşofmanla yatmıştım ancak yorganı üzerimden atınca hafif bir soğuk hissetmiştim.
Bu sebeple hoodieyi giyinerek kapıya ilerlemiştim. Bir yandan da bileğimdeki tokayla saçlarımı toparlamaya başlamıştım.
Odadan ayrıldıktan sonra aşağı kata inmiş, ortak lavaboya girmiştim. Yüzümü yıkayarak kendime geldiğimde daha iyi hissetmiştim. Gece bir de gerçekten kâbus diye nitelendirdiğim rüyalar görmüştüm, onlar da mental sağlığım için hiç iyi değildi. O korku filmini izlememeliydik diye düşünmeden edememiştim.
Lavabodan ayrıldıktan sonra salona bakmıştım. Jaeyun, Niki ve Jungwon'u yataklarını toplarken gördüğümde onlara kısa bir günaydın demiş, ardından mutfağa girmiştim.
"Günaydın," desem de kahvesiyle uğraşan Jaehyun'dan herhangi geri bir yanıt alamamıştım. Duymamış mıydı yoksa duymamazlıktan mı gelmişti, çok anlamamıştım. Buna herhangi bir tepki vermeden kendime bir bardak almış ve sürahiden su doldurmuştum kendime.
Şu an gerçekten umurumda değildi, baş ağrım zaten beni kötü hissettiriyordu. Bu yüzden onu düşünmeme gerek yoktu.
Suyumu içerken bir taraftan da mutfağın buğulanmış camından dağ evinin arkasına bakan manzaraya bakmıştım. Dağ eteklerinde birkaç tane daha dağ evi olduğunu görebiliyordum. Birinin de bacasının tüttüğünü görebiliyordum, demek burada yalnız değildik. Bu iyi bir haberdi.
"Günaydın. İyi uyuyabildin mi?" Duyduğum sesle bakışlarım mutfağın kapısından içeri giren Heeseung'a kaymıştı. Kollarını gererek yanıma gelmişti, o sırada Jaehyun'un çoktan mutfaktan çıktığını fark etmiştim.
"Günaydın," demiştim. "Sayılır."
Kaşlarım bir süreliğine çatıldı çünkü neden başımda beklediğini anlayamamıştım. Böyle tuhaf tuhaf birbirimize bakarken gözleriyle sürahiyi işaret etmişti. Yeni düşen jetonumla biraz geri çekilmiş ve sırtımı tezgaha yaslayarak suyumdan bir yudum daha almıştım. O da üst raflardan bir bardak alarak kendine bir su doldurmuştu.
"Umarım Chowon'dan dayak yememişsindir, biraz pis uyuyor," dediğinde şaşırmış ve sonra Chowon'un gece uyurken kollarını bana sardığı anı hatırlamıştım.
"Tam tersine, çok sevgi dolu anlar yaşadık." Bununla bana ters bir bakış attığında, "Pisleşme, sadece bir ara bana sarıldı," deyivermiştim. O da başını sallamış ve tıpkı az önce benim yaptığım gibi pencereye dönmüştü. Ben de suyumdan yeni bir yudum alırken ona bakmıştım. Saçları dağılmış, bunu ne kadar düzeltmeye çalışsa da başarısız olmuştu. Üzerinde de ince bir gömlek vardı. Üç düğmesi açıktı, boynunun çoğunluğunu görebiliyordum. Teni yumuşacık görünüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ethan's heartache ⋆ ★ lee heeseung
Fanfic❝ Hep huzuru kovalıyorsun ama senin için bu anların sayısı oldukça az değil mi? ❞ s: 201121