Bölüm 11

1.2K 169 260
                                    

"Ummadığımız bir anda, ummadığımız bir durum bizi alıp yıllar öncesine götürüp varlığını bile unuttuğumuz olayları, zihnimizin karanlık dehlizlerinden birdenbire gün ışığına çıkarıveriyor."

Okuduğum satır benim için birçok anlam ifade ederken, başımı kaldırarak camdan dışarıya bakmıştım. Bakışlarım kaldırıma, kaldırımdaki çam ağaçlarına ve üzerindeki karlara kaymıştı. Hava kararmaya yüz tutuyordu ve sokaktaki diğer dükkanların ışıkları yavaş yavaş yanıyordu. Bitkinliğim sebebiyle sakince bir nefes alıp vermiş ve biraz daha sokağa bakındıktan sonra yeniden kitabıma dönmüştüm.

O sırada da tam kitabımın önüne bir kahve bardağı konulmuştu. Bu sebeple gözlerimi satırdan çekerek karşımdaki genç çocuğa çevirmiştim. İlk başta garipsesem de sonradan soru sorarcasına konuşmuştum.

"Soobin?" Gamzelerini tatlı bir şekilde göstererek gülümsemişti ve karşımdaki koltuğa oturmuştu.

"Kitaba o kadar dalmıştın ki rahatsız etmek istemedim, başını kaldırınca geleyim dedim."

"Oh, ne zamandır buradasın," diyerek gülümsedim. O da saçlarını düzelttikten sonra arkamda bulunan duvarda asılı olan saate bakmış ve beni yanıtlamıştı.

"Yirmi dakika falan oluyor." 

Şaşırmıştım. "Dükkana kim bakıyor?"

"Ah, annem bakıyor. Bugünü biraz kendime adamak istedim." Başımı yavaşça sallamıştım ve kitabımın arasına ayracı koyarak kapatmıştım. Sonra da Soobin'in önüme indirdiği kahveden bir yudum almıştım. Ve bakışlarım onu bulmuştu. Bana hâlâ gülümserken soru soraracasına bakmıştı ve ben de kahveden bir başka yudum aldıktan sonra heyecanla konuşmuştum.

"Soobin! En sevdiğim kahveyi biliyor muydun yoksa sadece tahminde mi bulundun?"

"Yok artık," demişti, daha çok gülerken. "Cidden mi?"

Başımı sallamıştım. "Evet! Espressoya bayılırım."

"Sadece tahmindi."

"Soobin..." demiştim, kahvemi dudaklarıma yaklaştırarak. Gözlerimi kısarak bakmıştım ona. "Gerçekten inanılmazsın." 

"Ah, beni şımartıyorsun," demişti ve sonra da kendi kahvesinden bir yudum almıştı. Ardından önümdeki kitabı işaret ederek yeniden konuşmuştu. "Başlamışsın." Ben de elimdeki kupayı indirmiş ve bununla hemen konuşmaya başlamıştım.

"Evet, birkaç gün oluyor ve neden daha önce okumadığımı bilmiyorum, gerçekten çok güzel bir kitap. Ve anlatımında da o kadar sıkıntı çekmedim, bence sen gözümü korkutmak için o kadar ağır olduğunu söylemiştin." Konuşmamın ardından yeniden gülmüştü. Her güldüğünde ortaya çıkan gamzeleri çok sevimliydi. Her zaman gülmesi gereken bir insan olmalıydı yoksa bu ona büyük bir haksızlık olurdu.

"O zaman bana çok ağır geldi."

Bununla başımı olumlu anlamda sallamıştım. "Artık orasını bilemiyorum, sana kalmış." Saçlarımı geriye atarak sokağa bakmıştım yeniden. Hava kararmıştı ve insanlar da atkılarına, berelerine gömülerek kaldırımda yürüyorlardı. Bu görüntü içimi üşütse de Pandora her zamanki gibi sıcacıktı ve üşümüyordum.

Soobin'le biraz daha orada oturmuş ve kitaplardan bahsetmiştik. Yeni okumaya başladığı kitabın ne kadar güzel olduğundan tutun, favori kitabına ve oradan da en sevdiği yazarlara kadar gitmişti. Pek kitap okumasam da dünya klasikleriyle ilgileniyordum. Bu yüzden söylediği çoğu kitap hakkında az da olsa yorumda bulunmuştum. Ancak kendimden çok onun konuşmasını dinlemek bana daha çok zevk vermişti, sonuçta kitaplar hakkında en çok şey bilen kişi oydu. Dürüst olmak gerekirse son zamanlarda yaptığım en verimli sohbetti. Bu düşünce beni gülümsetmişti ki Soobin'le konuşurken bu kadar pozitif görünmem benim bile dikkatimden kaçmıyordu. Sanırım onun etrafa gülücükler saçan enerjisinden kaynaklıydı. Ya da her neyse.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 25, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ethan's heartache ⋆ ★ lee heeseungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin