'Yoongi'...
Jimin, Jungkook'un ilk hastasının yoongi olduğunu görmüştü. Buraya geldiği o mutlu ve heyecanlı yüz ifadesini, endişe ve korku almış gibiydi. Eminim aşık olduğu adamın sorunlarının olması onu yıkmıştı. Bilgisayardan kaldırdığı başını bana çevirdi. 'Taehyung-'
Ona üzgün ama çaresizce bakıyordum. Arkadan gelen Jungkook omzuna attığı eliyle Jimine konuştu:
'Yoongi- onun geçmişi Jimin.. ağır şeyler yaşamış'
Jungkook'un konuşması ile Jimin'in dolan gözleri onu buldu. 'Ne yaşamış? Jungkook o neler yaşamış?'
'Daha yalnızca bir seans geçirdik. Zamanla unutacak'
Jimin'in kolundan tutarak onu koltuğa oturttum. Jungkook bildiği şeyleri anlattı. Jimin ise buraya, onun ikisi için bir şans verdiğini, zaman tanımak istediğini söyledi. İkisi için çok ümitiydik. Jimin'in, Yoongi'ye iyi geleceğinden hiç şüphem yoktu.
* * *
JUNGKOOK
Geçen haftadan sonra Yoongi'yi dinlemek için heyecanlıydım. Klinikteki odamda yerimi aldım ve gelmesini bekliyordum. Çok geçmeden kapı çaldı. Gelen oydu. Beni selamladıktan sonra geçen hafta oturduğu yere tekrar oturdu. Bu sefer az konuşup, çoğunlukla onu dinlemek istiyordum...
Şu ana kadar yalnızca çocukluk dönemleri ve ailesi ile yaşadığı korkunç hikayesinden bahsettmişti. Şimdi ise hayata açıldığı dönemleri dinleyecektim.
Annesi, babası, kardeşi.. hayatını geçirdiği insanlar.. Onlarsız geçen ilk gününü anlattı.
Önce bir ev bulamamış. Kimsesiz, koca şehirde ve daha 16 yaşında... Daha sonra yarı zamanlı bir iş bulmuş. Eline belirli bir miktar para geçince eve çıkmış. Bu hayatı yaşarken okulunu asla bırakmamış. Başarmak, kazanmak, hayatta kalmak uğruna çalışan tek başına, yalnız bir çocuğun hikayesi Yoongi'nin geçmişiydi.
Bunları anlatırken onu inceledim. Konuştuğu sırada gözlerini yere sabitliyor benimle göz teması kuramıyordu. Anlatmaya devam etti.
Aşık olmuştu. Birçok kez aşık olmuştu. Ama aşkında da hayatı ona küsmüştü. Sevdiği kişiler onu dolandırmış, kötü amellerde kullanmışlardı. Bunları anlatırken rahatsızca kıpırdadı. Daha fazla detay merak ediyordum ama gözlerinin dolduğunu görünce sustum.
Başı yere doğru eğik, konuşmasına ara vermiş öylece yeri seyrederken saate baktım. Süre dolmuştu. Ona seslendim. Birkaç kere ama başını kaldırmadı. En son tekrar seslendim ve gözünden akan yaşı silerek bana baktı.
Sürenin dolduğunu söyledim. Bana kısaca bakıp kafasıyla onayladı. Daha sonra ayaklandı, bana teşekkür edip odadan çıktı. Ona iyi gelecek şeyi biliyordum. Jimin...
JİMİN
İşe giderken düşündüm. Onu nasıl mutlu ederim veya nasıl kendime bağlayabilirim diye neden aklıma bir şey gelmiyordu? Onun için yapabileceğim tek şey onu sevmekti...
Ofise gidip yerime geçtim. İlk defa ondan erken gelmiştim. Ona yaşadığı kötü şeyleri unutturmak istiyordum. Ama elimden bir şey gelmiyordu. Bunu düşündükçe kafayı yiyordum.
Kollarımın arasına aldığım kafamı, kapının sesini duyunca kaldırdım. Gelmişti. Elinde bir çiçek buketi ile yanıma yaklaşıyordu. Kabanını çıkardıktan sonra Sağımda duran masasına oturup çiçeği de soluna koydu. Daha sonra kafasını bana çevirdi. Bense ona ne yapacak diye merakla bakıyordum. Ve birden hiç beklemediğim bir şeyi yaptı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Tears | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ
Fiction généraleŞimdi Neredesin bilmiyorum ama dalgalardan intikamını alacağım sevgilim...