3. Bölüm

17 0 0
                                    

1992

Küçük kız yine her zaman ki gibi sıcacık yatağından doğruldu. Bu aralar morali bozuktu. En yakın arkadaşı olan Draco Malfoy Hogwarts a gitmişti. Aslında Draco ile 1 yıl önce tanışmıştı. Onu tesadüfen odasında görmüştü. İlk başta odasında yabancı birini görünce korkmuştu ama çocuğu inceleyince sarı saçları ve okyanusu andıran mavi gözleri tanıdık gelmişti. Çocuk ise sevdiği kızı aniden önünde görünce gerilmiş ve kıpkırmızı kesilmişti. Halbuki kızla tanışmak için can atıyordu. Kız okyanus gözlü çocuğa yaklaştı ve kendi ormanı andıran gözlerini maviliklere dikti. Şüpheyle çocuğa bakıyor ve ondan cevap bekliyordu. Draco ise kızın yeşil gözlerine kitlenmiş ve heyecandan bayılacak duruma gelmişti, kalbi ağzında atıyordu. Kız birkaç kere elini Draco nun önünde salladı ama çocuk hala kendine gelememişti. En sonunda dayanamayan Jessica çocuğu sarstı ve ona bağırmaya başladı. 

"Bana bak çocuk. Odamda ne işin var?!"

Jessica normalde bu kadar kaba bir kız değildi ama yabancılara karşı böyle olmak zorundaydı. Sonuçta o koskoca Karanlık Lordun biricik kızı, Tek varisiydi. Kendini bildi bileli hep böyle yetiştirilmişti. Güçlü, Kaba ve Sinsi. Zavallı kız olduğu durumdan hoşnut olduğunu her fırsatta dile getiriyor ve kendini avutuyordu ama her ne kadar kendini kandırsa da böyle olmadığını biliyordu. Bu zamana kadar hep bu Riddle Malikanesinde yaşamıştı, dışarı bile çıkması yasaktı. Babasına ne kadar yalvarsa da hiç bir zaman izin vermemişti. Odasında Draco yu görünce doğal olarak yadırgamıştı. Bu güne kadar kendi yaşlarında olan bir çocuk görmemişti. 

Bu sırada aşağıda toplantı yapan ölüm yiyenler gelecekte ki Karanlık Leydileri'nin sesini duyunca konuşmalarını kesmiş ve anında lord a bakmışlardı. Lord ise meraklanınca kızı konusunda en güvendiği kadını yani Bayan Malfoy'u Jessica ya bakması için üst kata göndermişti. Bayan Malfoy asaletinden ödün vermeyerek hızlı adımlarla kızın yanına gidiyordu. Kasfetli ve karanlık koridordan geçerken gözüne bir tablo takıldı. Bu tablo Karanlık Lordun ve Leydisinin bir potresiydi. O zamanlar karanlık lord daha bu korkunç görüntüsünü almamış ve tüm asaletiyle güzel kızı kucağında tutuyordu. Jessica ise açık beyaz teni ve yemyeşil gözleriyle çok tatlı gözüküyordu. Keşke dedi kadın içinden keşke bu zavallı kız bu hayatı yaşamak zorunda kalmasaydı. Narcissa bu kızı kendi kızı gibi seviyordu. Onu o büyütmüştü. Draco ya eskiden hep bu kızı anlatır ve onu ne kadar sevdiğini dile getirirdi. Draco da işte o zamalar sevdiği kıza ilgi duymuştu, onu daha görmeden. Narcissa hızlıca kafasını salladı ve düşüncelerini bir kenara bıraktı. Yine aynı şekilde tüm asaletiyle hızlıca kızın odasına çıktı. Evdeki en aydınlık oda küçük kızın odasıydı. Kim girerse girsin giren kişinin içini ferahlatırdı, Voldemort'un bile. Kadın odaya girer girmez ufak çaplı bir şok yaşadı. Draco yu, biricik oğlunu hiç beklemiyordu. Küçük kız ise iyice sinirlenmiş, çatık kaşlarla oğlana bakıyordu. Odaya giren Bayan Malfoy'u gören Jessica hızlıca yanına gitti ve çocuğu şikayet etmeye başladı.

"Cissy bu çocuk kim bilmiyorum ama benim odamdaydı. Kimsin diye sordum ama cevap vermedi."

Narcissa ise oğluna bakıyor ve ondan bir cevap bekliyordu. En sonunda kendine gelen Draco hızlıca annesinin yanına gitti ve çaktırmadan arkasına saklandı. Utancından yerin dibine girmişti. İlk tanıştıkları anı hiç böyle beklemiyordu. En sonunda Bayan Malfoy sinirli kıza döndü ve durumu açıklamaya başladı. Yalan uydurmak zorundaydı çünkü oğlunun daha fazla utanmasını istemiyordu.

"Canım o benim biricik oğlum Draco, Draco Malfoy. Onu tanımaman normal. Bugün toplantı olduğu için onu da yanımda getirmek zorunda kaldım. Kusura bakma odaları karıştırmış olmalı."

Narcissa nın sözü bittiğinde Jessica kendi kendine sitem etti. Nasıl tanımazdı onu. Sarı saçlar ve parlak mavi gözler. Tam bir Malfoydu. Babasının kopyası olmuştu bu çocuk. Umarım diye geçirdi kız içinden umarım huyları babasına çekmemiştir. Bayan Malfoy kızın cevap vermediğini görünce Draco yu da alıp dışarı çıktı. Küçük oğlan sevdiği kızın karşısında düştüğü durum yüzünden kendinden nefret etti. Çok yanlış bir imaj oluşturmuştu güzel kızın gözünde. Buna bir çözüm yolu bulması gerekiyordu. Hızla annesine döndü ve bir şeyler söylemeye başladı. Ertesi gün küçük kız aşağıya inmeden kapısının önünde bir not buldu. Notu okuduğunda heyecanlanmıştı çünkü şimdiye kadar böyle bir not almamıştı.

"Kahvaltıdan sonra Kara gölün yanına gel. Bekliyorum..."

Kız hemen kahvaltısını yaptı ve arka bahçeye çıktı. Etrafına bakındı ama kimseyi görememişti. Tam gitmek için arkasını döndüğünde gördüğü maviliklerle şaşkına uğradı. Hiç beklemiyordu. Sarı oğlan elinde yasemin çiçekleriyle tam karşısında duruyordu. Malfoy Prensi ise sevdiği kızın karşısında heyecanını yenmeye çalışıyor ve cesaret toplamaya çalışıyordu. En sonunda kendini toparladı ve kızın önünde diz çöktü.

"Dünkü tatsız olaydan sonra tam tanışamamıştık. Ben Draco, Draco Malfoy. Malfoyların Varisi. Sizde ilerde saygıyla hürmet edeceğim Karanlık Leydim olmalısınız. Eşsiz teniniz ve içinde kaybolduğum yeşil gözleriniz beni benden aldı. Eğer kabul ederseniz bu çiçekleri size vermekten mutluluk duyarım.",

Draco biraz abarttığının farkındaydı. Bu sözler 11 yaşında ki bir çocuk için fazlaydı ama draco içinden geçenleri söylemişti. Bunları gerçekten düşünüyordu. Küçük kız ise kıpkırmızı olmuş ve utanarak çocuğa bakıyordu. En sonunda kendini toparladı ve çocuğa karşılık vermek için uzattığı çiçekleri aldı ve onları kokladı. Bunlar kızın en sevdiği çiçeklerdi. Küçük kız acaba nereden biliyor diye düşünüyordu. Halbuki Draco onun hakkında en ince detayına kadar biliyordu.

"Çiçekler için teşekkür ederim Malfoy. Beni mutlu ettin. İstersen biraz şurada oturalım tabi istersen?"

Çocuğun ise elleri heyecandan titriyordu hemen kabul etti ve kızın gösterdiği yere doğru gitmeye başladılar. Biraz oturup konuştuktan sonra ayrılma vakti gelmişti. Jessica bu sarı çocuğa oldukça çabuk alışmıştı. Birbirlerine veda ederken küçük kız oğlanın kulağına eğildi.

"Bu arada sen benim gözlerimde kayboluyorsan bende senin okyanusu andıran gözlerinde boğuluyorum"

Kız hızlıca malikaneye doğru giderken arkasında birazdan kalbine ve midesine nüfuz eden kelebekler yüzünden ölmek üzere olan bir Draco bırakmıştı. Bu iki çocuk bugünden sonra en iyi arkadaş olmuşlardı. Tabi bu durum Draco için farklıydı... 

Fedakarlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin