5.Bölüm

10 0 0
                                    


Küçük kız heyecanla gözlerini araladı. Sabahın ilk ışıkları direk odasına giriyordu. Hızla üstünü giyindi ve saçlarını yapıp aşağı indi.

"Günaydın babaların en Lordu"

Gülerek:

"Günaydın hayatımın anlamı"

Jessica'dan Devam:

Babama gülümsedim ve yemek masasına oturdum. Bugün aşırı mutluydum. Tek mutluluğum bugün Hogwartsa gidiyor olmam değil, ilk defa bu malikanenin dışına çıkıp insanlarla tanışabilmemdi. Hızlıca kahvaltımı yaptım ve gölün oraya gittim. Sabahın verdiği serinlikle ürpersem de temiz havayı ciğerlerime iyice doldurdum ve kollarımı yana açıp bu günün tadını çıkardım. Gölün yanında kitap okurken suda ki yansımam dikkatimi çekmişti. Uzunca yüzüme baktım. Uzun siyah kirpiklerim, vampiri andıran beyaz tenim vardı. Yanaklarım sabahın hafif verdiği soğuklukla kızarmıştı ve soluk tenime renk gelmişti. En son büyük yeşil gözlerim dikkatimi çekti. Ormanın içinde doğanın rengiyle kayboluyordu. Aynı babama çekmiştim. Onunda benim gibi kömür madenini andıran siyah saçları, beyaz teni ve baktıkça içinde kaybolduğum orman gibi gözleri vardı. Annemi hiç bir zaman görmedim, merakta etmedim gerçi. Babam bana yeterdi.

Biraz daha oturduktan sonra Malfoylara söz verdiğim aklıma geldi. Hızlıca saatime baktım ve koşarak malikaneye gittim. Çok şükür daha gelmemişlerdi. Salona baktığımda babam bir elinde kahve bir elinde kitabıyla kitap okuyordu. Yanına gittim ve omzuna yattım. Beni fark edince yandan gülümsedi ve saçımı öptü. Daha sonra kitabına devam etti. Bir süre sonunda sıkılınca omzundan kalktım. Bana anlamsızca bakınca hemen yanağını öptüm.

"Baba Cissy ne zaman gelecek?"

Bana gülümsedi ve saçımı karıştırdı.

"Demek bu kadar çabuk benden ayrılmak istiyorsun"

"Yaa baba ne alakası varr"

"Tamam tamam şaka yaptım. Bir saate gelirler hadi hazırlan"

Elinden tuttum ve peşimden sürüklemeye başladım.

"Heyy nereye gidiyoruz?"

"Bana kıyafet seçmeye"

Babam bana gülümsedi ve beraber dolabımın önüne geldik. Ben dikkatlice kıyafet ararken yanıma yaklaştı ve dolabın altından bir kutu çıkardı. Çok merak etmiştim. Boşta olan eliyle elimi tuttu ve yatağa oturtturdu. Kutuyu açmama yardım etti. Kutuyu açınca şaşkınlıkla babama bakıyordum. Hızlıca içinde ki kıyafeti çıkardım ve bakmaya başladım. Siyah fransız dantelleriyle süslenmiş, saten bir elbiseydi. Çok güzeldi. Tekrar kutuya baktığımda şok olmuştum. İçinde harika bir kolye vardı. Zümrütlerle süslenmişti ve üstünde gümüşten bir yılan vardı. Hızlıca babama döndüm ve sarıldım.

"Hadi giy de bakalım yakışacak mı?"

Baba gülümsedim ve hızlıca banyoya gidip giyindim. Gerçekten de çok güzel olmuştu. Hiç olmadığım kadar asildim. Hızlıca babamın yanına gittim ve etrafımda döndüm. Yanıma geldi ve küçük ve narin ellerimi tuttu.

"Hayatımda gördüğüm en zarif ikinci kadınsın kızım"

"Yaa babaa"

Gözlerim dolmuştu. Nedense konu babam olunca iyice duygusallaşıyordum. Ona sıkıca sarıldım ve saçını öptüm. Biz sarılırken aşağıdan ses gelmeye başladı. Sanırım Malfoylar gelmişti. Hızlıca aşağı indim ve direk cissy e sarıldım. Sonra sırasıyla Draco ve Bellaya. Sıra lucius a gelince ilk başta tereddüt etsem de en sonun da sarıldım. İlk başta şaşırmış olacak ki karşılık vermedi daha sonra kollarını bana sardı. Biz sarılırken babam geldi ve gülmeye başladı.

"Lucius ile sizi böyle göreceğim hiç aklıma gelmezdi"

Çakma sarı da şaşırmış olacak ki başıyla babamı onayladı.

Biraz daha oyalandıktan sonra hep beraber alışveriş yapmak için Diagon Alley denen yere geldik. Normalde Draco ikinci sınıftı ve benim aynı yaşta olmamıza rağmen birinci sınıfta olmam gerekiyordu ama Dumbledore ile konuşunca buna gerek olmadığını söyledi ve ikinci sınıftan başlamamın uygun olduğunu söyledi. O yüzden bizde şimdi ikinci sınıf kitapları almaya bir kitapçıya gelmiştik. Kitapçıya girer girmez dikkatimi bir çocuk çekmişti. Aynı bana benziyordu. Yeşil gözleri ve siyah saçları vardı. O da bana bakınca hemen bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bunu gören Draco hızlıca çocuğun yanına gitti.

"Ne o pottah hayatın da hiç kız görmedin mi?"

"Sanane Malfoy. İstediğim kişiye bakarım."

"Eğer o kişi Jessica ise bakamazsın"

Ben tam müdahale edecekken kıvırcık ve kabarık saçlı bir kız söze atladı.

"Daha çok işimiz var Malfoy. Tutma bizi."

"Sana fikrini soran olmadı Bulanık"

Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Kıza baktığım da gözleri dolmuştu. Hemcinsimin ağlamasına dayanamazdım. Hemen Draco nun yanına gittim.

"Kimseye hakaret etmek gibi bir lüksün yok Draco. Saygı çerçeveni daha fazla aşma!"

"Ama çiçeğim-"

"Bana çiçeğim deme"

Sözümü bitirince hemen kıza ve yeşil gözlü çocuğa döndüm.

"Sizde kusura bakmayın. Boşuna tuttuk sizi."

Sonra kıvırcık saçlı kızın kulağına eğildim ve fısıldadım.

"Kimse kan durumu ne olursa olsun kimseye böyle bir hakaret edemez. Sen takma bu sarı kafayı"

Kız ise son dediğime kıkırdadı ve gülümsedi. Diğerlerine baktığımda kızın neye güldüğünü anlamaya çalışıyorlardı. Ardından hemen kız elini uzattı ve kendini tanıttı.

"Ben Hermione Jean Granger. Bunlarda Ron Weasley, Ginny Weasley ve Harry Potter."

Yeşil gözlü çocuğu göstererek söylediği isimle olduğum yerde dondum. Nasıl yani bu çocuk babamın ailesini öldürdüğü çocuk muydu? Ben şimdi ona nasıl soyadımı söyleyeceğim. Hiç bozuntuya vermeden konuşmaya devam ettim.

"Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. Ben de Jessica, Jessica Elizabeth R-Riddle...

.

.

.

Herkese merhaba. Ben yeni kitap yazmaya başladım ve okumalarım çok az. Çok profesyonel değilim bu yüzden beğenmediğiniz yerler olabilir. Bana ve kitabıma destek vermek için oy verip, yorum yazmayı unutmayın. Sizleri seviyorum..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 22, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fedakarlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin