Hayatı babasının ölümüyle değişim yaşarken annesinin üzerindeki baskısı da yeterince can sıkıcıydı Sırat için. Olan her şey, ondan istenilenler artık boğuyordu onu. Odanın penceresinden dışarı baktı. Derin bir nefes çekti içine. Hava bugün onun içindeki kasvetin aksine çok güzel görünüyordu. Kulağını koridora uzattı. Konakta bir telaş sürüyordu. Babasının ölümünden sadece bir yıl sonra nişan organizasyonları başlamıştı. Burada bir ağanın karısı.. karıları , çocukları ve bir soyu olmazsa lafı da kendi kadar izsiz olurdu. Geleceğini bırakacağı bir soy, devamını getireceği bir soy. Kulağa her ne kadar hoş gelse de hala babasının ölümünün ağırlığını taşıyordu Sırat. Birde bunun üzerine babasının ölüm döşeğinde söyledikleri iyice canını sıkıp, aklını bulandırıyordu. Ailenin en büyüğü olarak evlenmesi gerekiyordu. Fakat Sırat'ın artık hayalinde de hayatında da bir kadın yoktu. Babasının ölümünden önce Hicran'la olanlar da tamamen kendini geri çektirmişti tüm bu mevzulardan. Öylesine işe bırakmıştı ki kendini ,Hicran'dan sonra aşık olacağı ,bağlanacağı kimse girmemişti hayatına. Hicran'ı uzun zaman sevmişti ve sevildiğini de düşünüyordu. Fakat Hicran' ın Urfa civarındaki başka bir aşirete gelin gidip, evlendirilmesi uygun görülmüştü. Sırat herkese kafa tutup Hicran'ı alırdı fakat Hicran'da onlara evet deyince eli kolu bağlandı. Hicran hem ailesini çiğnemek istemiyordu hem de daha da zenginlik içinde olmak istediği için o tarafı seçmişti. Sırat bu yaşananlardan sonra tamamen kendini kapatmıştı. Artık kadınlar onun gözünde paragöz, yalancıdan başka bir şey ifade etmiyordu. Kadın konusu açılınca tek dediği ''Daha iyisini bulunca hepsi gider ,işler daha önemli'' demekti. Bunun üzerine Kirbe hanımın duruma el atması farz oldu .Şeref ağanın kızı Şeyhüşehla ' yı bizzat kendi seçip beğendi. Üstelik Şeref ağayla iş ortaklıkları da vardı. Hem mal hem kan bağı olacaktı artık. Daha önce hiç görmediği bir kadını getirip yatağına .. koynuna sokacaklardı . Zaten burada genelde işler böyle yürüyordu bu yüzden durumu çok da yadırgamadı Sırat.
Ama tüm bunlardan önce buranın kesiminin eskiden adeti olan "eğreti gelin " meselesi vardı. Eğreti gelin erkek için evlilik öncesi eve gelen tabiri caiz ise ,evlenecek erkeği belli bir süre boyunca her şeye hazırlayan kadındı. Artık sadece zengin kesimin ve soylu ailelerin alabildiği gizli bir kuma gibiydi fakat tek farkı ,erkek asıl eşiyle evlenene kadar evde durmasıydı, daha sonra eğreti gelin isterse başka biriyle evlendirilir ya da işine devam edebilirdi. Ama şu zamanda durum iyice değişmiş eğreti geline işini öğretmeye damatlar başlamıştı. Her erkeğin işine geliyordu bu durum. Yani tam olarak koynuna almaya yetecek kadar imam nikahı kıyılıyordu ve evlenene kadar erkek aile gözetiminde zapt edilmeye çalışılıyordu. Her şey gelenekten geliyordu ve Sırat 'ta bu duruma uyacak geleneği sürdürecekti. Yirmi altı yaşında olmasına ya da artık buna ihtiyacının olmamasına bakılmıyordu. Bu durum tamamen şan, şöhret işi boyutuna ulaşmıştı. Eğreti gelinler genelde Arap oluyor ya Suriye, İran yada Afganistan'dan getiriliyordu. Sırat 'ın annesi Kirbe hanım bugün yada yarın eğreti gelinin geleceğini söyleyip duruyordu.
"Sırat aslanım " dedi .Kapı arasından kafasını uzatan Kirbe.
Odada aynanın karşısında kravatını bağlamaya çalışan Sırat kapıdan kafanı uzatmış ona bakan annesine doğru çevirdi başını.
" Gel ana noldu.''
" Eğreti gelin bu akşam konağa gelmiş olur erken gel . Bir de bir şey daha var " dedi gözlerini başka bir yere çevirerek.
" Ana ne diyeceksen de lafı evirip çevirme " dedi Sırat. Sinirleniyordu ne varsa söylesin bitsin istiyordu." Gelen gelin daha ilk kez seninle başlayacakmış eğreti gelinliğe, adı Amina. Eğitimi ,dini bilgisi, ev işleri, ve terbiyesi iyi olduğu söylendi. Kıza kötü davranma gerekeni yap " dedi anam kravatımı elimden alıp bağlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİRETİN SOYU (Düzenlenecek )
General FictionBen Amina . Eğreti gelin Amina. Kaçınız hikayemi biliyorsunuz ? Uzaklardan gelip yurdunuz da Sırat'ın kollarına sığınan Afganistanlı Amina 'nın yürek burkan öyküsü.