34

253 21 7
                                    

2 saat sonra

"Şu zeytini versene bana," dedi Hamuş ama kimse en ufak bir hareketlenmede bulunmadığında sıkıntıyla nefes verip ayağa kalktı ve solunda oturan Ferru'nun üzerinden masanın öbür ucuna uzanarak zeytin tabağını aldı. Tam oturuyordu ki Hamuş'un Ferru'nun önüne gelen yanağına Ferru tarafından ufak bir öpücük konduruldu.

Yutmak üzere olduğum peynirleri tükürmemek üzere ağzımı kapattım ve hem gülmeye hem de öksürmeye başladım.

Götoş kahkaha atıyor sırtıma vuruyor aynı zamanda helal diyordu.

Hamuş ağzına attığı zeytini çoktan çiğnemiş çekirdeğini çıkarırken bana baktı ve yüzünü buruşturdu.

"Sanki seni öptü ha ne oluyor kızım?"

Ferru yandan onu destekledi, "Valla ya!"

Hunharca öksürmeye devam ederken uzatılan suyu alıp içtim ve zorla da olsa kendime gelmeyi başardım. Yüzlerine bakarak bağırdım, elimle boş duvarları işaret ettim.

"Bu duvarlar bir de ben varım bu evde, alışık değilim böyle şeylere o yüzden rahat durun!"

Sinirle çatalıma batırdığım domatesi ağzıma attım ve çiğnedim. Ferru sinsi bir sesle konuştu, "Birileri daha yaşıyor..." gözlerimi kocaman açıp inanamaz bir şekilde ona baktım. Bu sırada arkamda bir yerlere odaklanmış gözlerini ayırmıyordu.

"Kim lan..?" Diye sordum kafamı arkama çevirirken, baktım boş duvar ve ben vardık. "Kim lan?" Diye tekrarladığımda tam kafamı ona çevirmiştim ki karşımda gördüğüm şeytani gülümsemeyle olduğum yerde zıpladım bu da yetmezmiş gibi ayaklarım yerden yavaş yavaş havalanırken, bağırmaya başlamış bir elimle de tutunacak yer arıyordum.

"Ananı!"

Ortamda tam bir kaos havası hakimdi, beni tutmak için bir adım atmış ve ayağı masaya takılmış olan Ferru yana devrilmişti. Hamuş gülüyorken Ferru'nun peşine düşmüştü ben ise ne düşmüştüm ne de düşmemiştim. Tek görebildiğim üzerimdeki sarı renk tişörtün varlığıydı.

"Aysima?" Dedi Götoş, kafamı kaldırıp ona baktım, tişörtümden yapışmış beni tutuyordu, bir ayağı yukarıda sadece bakıyordu. Birden kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Vücudum bilmem kaç metre derinden gelen depremin etkisiyle sarsılmaya başlamıştı. "Yapma!" Dedi Götoş kendini zor tutarken, gülmem bunun üzerine daha da arttığında Götoş daha fazla dayanamarak kahkaha attı.

Ama bu son hatası olmuştu.

İkimiz birlikte adeta sandalyeyle kavga edermişcesine arkaya devrildiğimiz de kafam sert zeminle, sırtım ise sandalyenin delikli yerine çarpmıştı.

"Lan yavaş çekimde düşüş!" Diye bağırdı Ferru kahkahalarla birlikte, Hamuş, ben ve Götoş'ta buna katıldığında ben diyeyim beş dakika siz deyin altı soluksuz gülmüş, yerlerde yuvarlanıp birbirimizin dizlerini çürütmüştük.

"Vurmasana it!" Dedi Ferru Götoş'a bir tane geçirirken, Götoş altta kalmamıştı. Aralarında ufak dövüşten sonra zar zor toparlanarak ayağa kalktım ve üzerimi düzeltip tişörtün buruşmuş olan göğüs kısmına baktım.

"Oha oha sökseymişsin!" Diye haykırdım gülmem asla durmadan, Götoş ayağa kalkmış düşen sandalyeleri kaldırıyordu, işini bitirip yanıma yaklaştı ve bakıp güldü. Elini ensesine atarak bir gözünü kırptı.

"Pardon biraz hayvanca oldu!"

İnci gibi dişleriyle otuz iki diş gülümsedi, yapabileceğim en büyük gülüşü yaparak ona gösterdiğimde yanaşıp omuzuna vurdum ve yanağını sıkarak kafamı geriye attım.

"Hayatımı kurtardın kahramanım!" Dedim gülüp koluna girerek, zıplıyor gülüyordum. Kolundan uzaklaştım ve derin bir nefes aldım.

"Lan en son ne zaman bu kadar güldüm acaba?"

Ferru elini karnına koyup nefes verdi, "Of evet ya ben de hatırlamıyorum."

Hepsi beni onaylamıştı, bunun üzerine biraz daha gülümsedim ve düzeltilmiş olan sandalyeye yeniden oturdum. Benimle birlikte oturdular ve kahvaltılarını yapmaya devam ettiler.

"Ares ne yapıyordu?" Diye sordum aklıma gelerek, Ferru bir çekirdeği daha ağzından çıkarıp yutkundu. Cevap vermeye hazırlanıyor gibi görünüyor dimi? Ama hayır o yapamaz!

Beni bir taraflarına bile takmadığında ağzımdan çıkardığım çekirdeği aldım ve yüzüne doğru fırlattım.

"Lan çomar kime diyorum?!"

Gözlerini kapattı ve derin bir nefesin ardından açtı, yanağında çıkan siyah ize bakarak kolumu Götoş'un omuzuna atıp keyifle gülümsedim.

Ferru ıylamaya başlamış ayağa dikilmişti. Kucağına düşen çekirdeği yerle buluşturduğunda bir peçete alarak yanağını adeta yırtar gibi sildi ve yüzüme nefretle baktı.

"Lan bir ben mi varım?"

Kafamı salladım ve yanımdakine yapıştırdım. "Çocuk doğru söylüyor niye cevap vermiyorsun lan?"

Götoş'un yüzü düşmüş arkasına yaslanmıştı. Bu sırada Hamuş nihayet araya girebilmişti.

"Dört hatta bugünle birlikte beş günden beri görüşmüyoruz." Ekmeği koparıp ağzına attı ve ekledi, "Yani biz de bilmiyoruz."

Kaşlarımı kaldırıp kafamı salladım.

"Kesin dayak yedi," dedi Ferru gülerek, Hamuş'ta ona katıldığında aralarındaki bağa şaşkınlıkla baktım.

"Niye yesin tosunum?"

"Bir ara yemiş bayadır bizimle görüşmemişti yapar öyle şeyler."

Ferru ve Hamuş gülmeye devam ediyorlardı. Götoş ise yüzüme bakıyor ne tepki vereceğimi merakla bekliyor gibi duruyordu.

"Düşe kalka büyüyeceğiz be!" Dedim sandalyede bağdaş kurarken.

"Ama o döve dövüle büyüdü."

Güldüm ve yemeğime kaldığım yerden devam ettim.

Yaklaşık yarım saat sonra oturmuş sohbet ediyorken bir anda kapının çalışıyla ortalığı derin bir sessizlik kapladı.

"Kim lan bu?!"

"Sıçtık kim bu?"

Ferru yüzünü buruşturup bana döndü.

"La genel evi mi burası sanki ayıp bir şey yapıyormuşuz gibi?"

Ayaklandım ve sordum.

"Ya Ares'se?"

Ferru güldü, "3 kişiyi eve attın başka bir sorun var mı?"

Belayı Çağırmak | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin