1.Bölüm " Doğum günü "

155 28 8
                                    

Bu hikayeye göz ucuyla bile bakana teşekkür ediyorum. Bu yeni kitabım inşallah güzel olucaktır. Yalnız küçük bir ricam var sizden, lütfen okuduysanız ve beğendiyseniz oy verin. Bu eserimin güzel olucağını düşünüyorum. Eğer ki sizde benimle aynı fikirdeyseniz lütfen oy verin. Bu kısa metni okuduğunuz için teşekkürler.


İyi okumalar :)


∞Mavi Kadar Sonsuzsun∞



" Beni ne kadar seviyorsun ? "  gene o çok saçma, kendini sırf tatmin etmek için kurduğu cümlelerden biriydi. " Çok seviyorum,  Rüya " dedim ve anında parlayan gözleri. Sanki hiç bunu ona söylemiyormuşum da şimdi ilk defa demişim gibi yapması yok muydu bir de ? Ah, neden bu kadar salak bir arkadaşa sahiptim ki ben ?  Rüzgarın esintisiyle savrulan saçları yüzüne gelmişti. Yanağını kaşındırdığını düşündüğüm güzel sarı saçlarını elimle kulağının arkasına koydum. Bana bakarak daha çok gülümsedi ve boynuma ellerini doladı. Bende bıkkınlıkla nefes verdim ve ince beline ellerimi sardım. Sıcak bedenine sarmalanırken " Neden sarıldın şimdi ki ? " demeden edemedim. Biliyorum, bazen çok huysuz ve çekilmez olabiliyordum. Ve bu huyumdan nefret ediyordum ama ben böyleydim. 

" Bir kez de berbat etmesen olmuyor değil mi Tansu ?  " dedi yumuşak ama kızgın sesiyle. Gülümsedim. Evet, böyle konularda iyi değilimdir.  " Evet " dedim gülümseyerek ona. Bu kelimelerden sonra daha şefkat içeren bir sarmalama oldu aramızda. Belinden sıkı sıkı sarıldım o da boynumdan.  Her şeyden daha çok sevebildiğin bir insanın olması çok iyiydi. Yalnız  bırakmayan  ve asla üzgün olduğunda senden konunun ne olduğunu öğrenene kadar seni bırakmayan bir Rüya olması... İşte bu çok farlıydı. Kimse Rüya gibi değildi. Rüya kimse gibi değildi...

Bir iki dakika sonra ellerimi belinden ayırdım ve o da boynumdan yavaşça ayırdı kollarını. Sıcacık yumuşak elleriyle  elimden tutarak soğuk sahil kumlarının üzerinden koşturmaya başladı. Beni de arkasından çekiştirdi.  Gülerek ikimizde koşuyorduk. Denizin dalgalarından gelen soğuk rüzgar artık yavaş yavaş iliklerime yer bulmuştu.  Koşmaktan yorulmuş hem de soğuktan donmuştum. O yüzden sendelemiştim. Bunun üzerine Rüya yavaşladı. Ona yetiştiğim sırada kolunu omzuma attı ve beni boynuna gömdü. Kıkırdadım. Ve eve doğru yol almaya başladık.

Eve geldiğimde annem ve babam yoktu. Neredeler diye dar pantolonumun dar cebinden telefonumu çıkardım. Hemen rehberden " Annem " butonuna elimi sürükledim. Kulağıma götürdüm. Bir iki çalmadan sonra soluk soluğa kalmış nefes sesleri duydum. Kaşlarımı çattım ve " Alo ! " dedim kızgın bir sesle. Cevap gelmedi. Aynı şekilde bir daha bağıracakken " Kızım " dedi annem. Bu duruma fazla sinirlenmiştim. Görevde olduğu her yerinden belliydi. " Görev mi ? " dedim kırgın sesimle. Çünkü her zaman günün sadece bir iki saati görüyordum yüzlerini. Ondan hariç hep görevdeydiler. Bu canımı çok sıkıyordu.  Küçüklüğümden beri buna alışık olsam da her yeni " Ben gidiyorum Tansu " dediklerinde yine de acıyordu işte canım.

Uzun bir süre sonra nefes vererek " Evet. Birazdan sipariş etmiş olduğum mantı gelir. Öpüyorum o bal yanaklarından canımın içi. " diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı. Telefonu yavaşça kulağımdan çektim ve cebime yerleştirdim. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ve sıcak nefesimi dudaklarımın arasından tekrar üfledim.

Banyoya doğru hızlıca adımladım. Musluğu açtım ağır ağır. Ilık suyu avuçladım ve yüzüme götürdüm.  Küçük bir kız çocuğu gibi davranmak istemiyordum zaten bildiğim şeylerdi bunlar. Ama bir aile kavramı görmek isterdim. İçimde hep bir ukte kalmıştı. Dizilerde gördüğümüz sıcak ev yemekleri yapan bir anne, babacan tavırlı bir baba şen şakrak esprili... Hayat ama kimisine anne ve babayı bile bağışlamıyor buna da şükredip olsun demeyi bilmeli insan neticede değil mi? Ama tabii ki de her insanın derdi başkadır, takıntılı olup bunu dert etmek yerine bununla yaşayıp hayatımı güzelleştirmem gerekti kendi çapımda. Olması gereken de buydu.

∞Mavi Kadar Sonsuzsun∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin