C

291 47 113
                                    

atychiphobia: başarısızlık kaygısı, yeterince iyi olamama korkusu.

"Sana her şeyi anlatmak istiyorum ama fazla vaktim yok

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sana her şeyi anlatmak istiyorum ama fazla vaktim yok. O yüzden..."

Jimin yeni yeni kendine gelirken, tam da onun burada olmasına alıştığı an gideceğini fark ederek içi burkulsada neler olacağını gerçekten merak ediyordu. Hoseok kağıdı tekrar katlayıp kendisine uzattığında, titreyen ellerini belli etmeyerek almaya çalışsa bile, pek başarılı olamamıştı maalesef.

En üst kısımda oldukça ünlü bir otelin restoran adresi yazdığını fark etmesi uzun sürmedi.

"Buradaki işin bittiğinde bu adrese gel."

Hoseok'un gözlerinin tam içine baktığında her ne kadar hissettiği kalp çarpıntısı ve kasılan midesi bunu engellemeye çalışsa da, kötü düşüncelere engel olmak oldukça zordu. O nedenle, kapıyı açıp onunla karşı karşıya geldiğinden beri ilk defa konuşan Jimin, kısa ama biraz ağır başlamıştı.

"Sen gelmemiştin."

Ona karşı nefreti ve tam tersi olan aşkı aynı anda mı yaşıyordu, yoksa bütün bunlar sadece kafa karışıklığından ibaret mi bilmiyordu, tam olarak hiçbir şeyden emin değildi ve aslında yarışmanın jurisi kapısının önünde dururken mantıksal olarak söylemesi gereken en son şeyi mırıldanmıştı ama elinde de değildi.

Beyni ve kalbi arasında, bir noktada şeçim yapmalıydı.

"Gelememiştim. Ama senin gelmen gerekiyor Jimin."

Bu zorunluluk eki onun hissettiği merakın yaklaşık on katına çıkmasına sebep olurken, aslında bu bile bir bahaneydi onun için. Jimin doğrusunu bildiği her şeyin farkındaydı ve yıllar önceki Park Jimin ile tamamen aynı olarak, nereye çağırırsa çağırsın gözü kapalı yürüyeceği de bariz olarak belli oluyordu. Bunun için onu zorlamasına, farklı bahaneler öne sürerek ikna konuşması yapmasına bile gerek yoktu.

Kafasını olumlu anlamda sallarken her ne kadar Hoseok'un attığı derin bakışlar arasında kaybolmak istese de, gitmesi gerektiğini bildiğinden onu kolundan tutup içeri çekme fikrini de bir kenara fırlatmak zorunda kalmıştı.

"Geleceğim."

Bunun üzerine Hoseok'un suratını tekrar buruk bir gülümseme ele geçirdiğinde aynı zamanda etrafına bakınmak zorunda kalmıştı. Bir juri ve yarışmacının sahne arkasında başbaşa görünmesi, olayın çok başka yerlere çekilmesi için gerekli bombanın fişini çekerdi ve düşünüldüğü zaman bu kadar tedirgin olmasına hak verilmeliydi aslında. Jimin bunu anlamıştı.

Biraz uzaklaşmasının ardından hala kendisini izleyen gözlerin olduğunu fark ederek kendisine geri döndüğünde aralarında tuhaf bir anlaşma doğmuştu bir şekilde. Yüzünde yine yerini alan kırık tebessüm Jimin'e de bulaşırken bunu, birbirlerini daha önceden de defalarca kez görmüş olmalarına bağlayabilirdik, ya da Park Jimin ve Jung Hoseok arasında birbirine bağlı görünmez ipler olmalıydı.

dancer//hopemin✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin