N

307 49 67
                                    

serendipity: olayların tamamen tesadüfe bağlı olarak mutlu/güzel bir şekilde meydana gelmesi ya da gelişmesi.

Kadere inanır mısınız?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kadere inanır mısınız?

Bir çok dine göre varlığı kabul edilen ve yeri oldukça önemli olan, önceden geleceğinizin belli olduğu olay akışından söz ediyorum.

Yaşamlarında, kendilerine sunulan her türlü fırsattan yararlandıktan sonra yüksek başarıya ulaşan herkes için, kader denen şey saçmalıktan ibaretti. Aslında koca bir yanılgının içindeyken, bulundukları yere kendi tırnaklarıyla kazıyarak geldiklerinden bahsederlerdi genelde.

O halde kader denilen bu ilahi yazı sadece yaşamında hiçbir kazanç elde edememiş, bütün hayatı boyunca başına bin bir türlü kötü olay gelmiş olan insanlar için mi vardı?

En azından Park Jimin için, durum öyle görünüyordu. Her şeyin kendisi için çok önceden belirlendiğini ve yapması gereken tek şeyin duruma ayak uydurması gerektiğini öylesine kazımıştı ki beyninin derinliklerine, düştüğü çukurdan çıkmak için çığlık atmayı denememişti bile hiç.

Bunu yaşamak zorundaydı ona göre çünkü, bu onun kaderiydi. Başka bir şansı yoktu.

Ve bu gece kaderinin sonsuza kadar tamamen değişeceğini asla tahmin etmemişti.

Jimin'in bütün o gergin tavırları, stresle ordan oraya koşuşturması ve sürekli yapamayacağını düşünüp vazgeçmesinin aksine, sahneye çıktıktan sonra bir melek edasıyla süzülmüştü herkesin gözü önünde.

O, Jungkook'un dediği gibi gerçekten de bu işe aşıktı. Dans etmek tek tutanağı, başka bir deyimle gerçek hayatın bütün o kötülüklerinden uzaklaşıp kendini müziğin akışına bırakmak onun tek kaçış yoluydu.

Ve sahnede yaptığı bütün o muhteşem hareketler herkes tarafından şiddetle alkışlanırken gösterinin sonuna doğru Jung Hoseok ile göz göze geldiklerinde ciddi yüz hatlarının yavaşça çözülüp kendisine küçük bir gülümseme sunması, onun için çifte rahatlama sağlamıştı.

Ama her nedense gözlerine tekrar bakmak için yeterli gücü şimdilik bulamamıştı kendinde, o nedenle yüksek kalabalık "bir daha!" tezahüratları yaparken sadece gülümseyip hafifçe eğilerek koşmuştu sahne arkasına. Heyecandan olsa gerek, nefes almayı bile unutmuştu çıktığından beri.

İstediği bölgeye ulaşır ulaşmaz yapabildiği ilk şey nefes nefese kalmış vaziyette kendini yere atmak olmasının hemen birkaç dakika ardından arkadaşları yanında bitmiş, performansının mükemmelin bile ötesinde olduğunu söyleyerek ona sarılmışlardı sevinçle.

Gerçekten de, onlar bile daha önce defalarca Jimin'i dans ederken izlemiş olmalarına rağmen bu kadarını asla beklemiyorlardı. Bu konu üzerine almış olduğu tek eğitim gittikleri basit bir üniversitenin küçük bölümüydü sonuçta. Ama sanki onun doğuştan bir yeteneği var gibiydi, sanki dans etmek için yaratılmıştı.

dancer//hopemin✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin