72: I Know

1.7K 255 168
                                    

Louis başında hissettiği hafif ağrıyla uyandı. Üşüyordu. Çok üşüyordu. Gözlerini açmak dünyanın en zor şeyi gibi gelse de açmayı başardı ve bembeyaz tavanla karşılaştı. Etrafına bakmaya çalıştı. Nerede olduğunu algılayamayınca aniden panikledi, kalp atışları hızlandı. Bunun üzerine yanında duran monitör ötmeye başladı ve hemen yanındaki sandalyede onun elini tutarak uyuyakalmış olan Harry de bu sesle aniden uyandı.

"Lou?" diyerek doğruldu. Sevgilisinin elini bırakmadan ayağa kalktı, onun kendisini görebilmesi için yaklaştı. "Buradayım bebeğim, sakinleş, iyi misin?"

Louis bir şey diyemedi, çok ağırlaşmış hissediyordu. Zaten ağzıyla burnunu kapatan bir oksijen maskesi vardı. Sadece gözleriyle bir sağa bir sola baktı, nerede olduğunu sormaya çalıştı.

Harry yataktaki ufak boşluğa otururken "Hastanedeyiz." dedi ve onun alnındaki saçları kenara ittirdi. "Neden burada olduğumuzu hatırlıyor musun?"

Louis başını iki yana salladığında Harry onun başını okşadı, "Ben sana anlatacağım." dedi. "Önce biraz kendine gelmeni bekleyelim. Doğrulmak ister misin?"

Bir baş sallamasıyla onay alınca yatağın kumandasını aldı, sırt kısmını yükselten düğmeye basarak oturur pozisyona getirdi. Böylece Louis alçıya alınmış olan ayağını görüp daha da panikledi, boştaki elini kaldırıp yüzündeki maskeyi çıkarmaya çalıştı. Harry onun yorulduğunu görünce yardım etti, ondan hızlı davranarak maskeyi çıkardı. "Korkma, açıklayacağım. Ondan önce istediğin bir şey var mı? Ağrın veya başka bir şey?"

"Üşüyorum."

"Tamam," dedi Harry telaşla ayağa kalkarken. Dolabın kapaklarını birer birer açarak battaniye aradı ve sonunda buldu da. Pek de büyük sayılmayan battaniyeyi Louis'nin üstüne bıraktı, yeniden yanına oturup elini tuttu. "En son ne hatırlıyorsun?"

"Maçtaydım."

"Evet, o maç iki gün önceydi. Gol attın, hatırlıyor musun?"

"Attım mı?" diye sordu Louis. Aklındaki son görüntü topun karşı takımdan bir futbolcuya çarpıp kendi önüne gelmesiydi. Arkası kaleye dönüktü ve topa vurmuştu.

"Evet, röveşata attın hem de! O sırada, ummm... Sakatlanmışsın. Seni hemen hastaneye getirdik."

Louis gözlerini alçılı ayağına çevirdi, yüzüne yansıyan bir korkuyla "Ne oldu?" diye sordu. 

"Aşil tendonun kopmuş."

"Ne?"

"Evet ama korkma! Kariyerini bitirecek bir şey değil, biliyorsun, David Beckham'ın bile başına gelmişti. Veya Spinazzola'nın. Hepsi futbola devam etti."

Louis cevap vermedi, alçıya bakmaya devam etti. Bu anı bir kez daha yaşamış olan Harry onun elini sıktı, "İyisin Lou." diye tekrarladı. "Sahada sana müdahale edilirken bayıldın. Doktor ağrı şokundan kaynaklı olduğunu söyledi. Hastaneye geldiğimizde uyandın zaten. Sana atel takıldı, ağrı kesici yaptılar. Milli takımın sağlık yetkilileri de buradaydı. Ameliyat olman gerektiği söylendi."

"Ameliyat mı?"

"Evet. İstersen seni İngiltere'ye nakil edebileceklerini söylediler ama sen burada ameliyat olmak istedin. Dün doktorun buraya getirtildi, bugün de ameliyat oldun. Yaklaşık bir saat önce ameliyattan çıktın. Muhtemelen hâlâ anestezi etkisindesin, bu yüzden geçici bir hafıza kaybı olabileceğini söylemişti doktorun. Ama iyisin, bebeğim, korkulacak bir şey yok."

Louis duyduğu şeyleri sindirebilmek için arkasına yaslandı, gözlerini kapattı. Olanların hiçbirini hatırlamıyordu. Yaralandığını bile hatırlamıyordu. Aniden ayağında alçıyla uyanmak bir futbolcu için en kötü kabustu.

CHARITY BALLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin