cp.10 "hanji piyangosu: gelişme"

223 42 33
                                    

cp.10 "hanji piyangosu: gelişme"

"Hediye kartı ile ne aldın?"

Felix, Jeongin'le en sevdiği kahvecide otururken arkadaşının sorusunu duymazdan gelmeyi seçti. Jisung'un planı gittikçe kötüleşiyordu ve Chan'la yaptıkları seks sonrasında elinde yine bir şey kalmamıştı.

Başladığı noktaya dönmüş gibi hissediyordu.

"Ne yapmalıyım?"

Jeongin, sert kahvesini yudumlayıp arkasına yaslandı. Felix'in aklını dağıtmak için elinden geleni yapmış olsa bile sonuç vermiyordu. "Bizden tavsiye almayı bırakıp kendin adım atmalısın."

"Kendim adım attığımda onu kaybediyorum."

"Chan çözülmesi zor bir çocuk değil." dedi Jeongin. "Bunu en başından beri söylüyoruz. Sadece biraz gözünü açsan sen de fark edeceksin."

"Bana söylediği şeyleri birebir anlattım. Cevap bu kadar ortada ve tek anlamayan salak ben miyim?"

"Evet, öylesin." Han Jisung ona ayrılan sandalyeyi çekip küçük yuvarlak masada yerini alırken sorusunu cevaplamıştı.

"Teşekkürler." dedi Felix. "Sağ olun ya. Cidden."

"Alınganlık göstermeyi bırak. Sonraki seviyeye geçmeyi reddeden sensin."

"Sevgilisinden yeni ayrılmış çocuğun üstüne atlayacak değildim."

Jisung sırıtıp "İşi pişirirken pek öyle görünmüyordun." dediğinde Felix göz devirdi. "Benim tarafımda olduğuna emin misin?"

"Oldukça."

Jeongin "Senden daha çok uğraşmış bile olabilir." dedi.

"Ve arkadaşına tekrar teşekkür edeceksin. Çünkü, Minho iki salak arkadaşıyla oturduğumuz kafeye geliyor."

Felix "Hayır." dedi duyduklarıyla. "Hayır gelmiyor. Bunu yapmamış ol."

"Mızırdanmalarını bir kenara bırak çünkü, sonraki aşamaya geçiyorsunuz."

"Jisung istemiyorum. Gelmesinler, lütfen. Şu an onu görmek istemiyorum."

"Kimi görmek istemiyorsun?" Minho, Jisung ile Felix'in kafalarının ortasına yaklaşmış, bir anda konuştuğunda ikili kalplerini tutarak bağırmışlardı.

"Senin lanet suratını." dedi Felix. İnip kalkan göğsüyle kuzenine bakarken Minho "Daha geniş masaya geçelim." dedi. "Burası küçük."

Onu umursamışa benzemiyordu fakat Jeongin "Burası en güzel masa." diyerek kenarda boş duran sandalyeleri gösterdi. "Getirin oturalım."

Changbin omuz silkmiş, Jeongin'in yanına geçmişti. Onun için önemli değildi. Minho kahve içmekte ısrar ettiğinden buraya gelmişti. Chan sessizce Felix'den uzak bir yere oturmak istese de kendini onun yanında bulması uzun sürmedi. İkilinin omuzları birbirine değiyordu. Sesleri çıkmıyordu.

"Ne kadar sıkıcı bir masa." Jisung söylendiğinde Minho'nun cevabı gecikmedi. "Sizi nasıl eğlendirebiliriz efendim?"

"Bilmem masa üzerinde striptiz fena olmazdı sanki."

"Sonra birde çakarsın bana."

Jeongin kahvesini ağzından taşırdığında Jisung sırıtıyordu. "Eh, o kadar emeğin karşılıksız kalmasına dayanamam. Tamamen iyi yüreğimden."

"Masa sessizken her şey daha güzeldi." dedi Felix. "Lavaboya gidiyorum ben."

Felix kalkıp giderken Chan'ın sırtında dolanan bakışlarının farkındaydı fakat arkasına dönemedi. Nasıl ilerleyeceğini bilmiyordu. Tıkanmıştı. Chan da yardımcı olmuyordu. Ya da yardımcı oluyordu ve o kadar salaktı ki gerçekten göremiyordu.

war of heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin