Bölüm 1: "Baharın Müjdesi."

64 3 2
                                    

Emre Fel - Merhabalar.

Atakan çelik - Sakız Falları.

Söze başlarken..

Uçmak için kuş olmak gerekmiyor.
Küçük sevinçler olsun yeter.

Cemal Süreya.



İyi okumalar dilerim. 🌵



Hafızaların bile silemediği anıların yegane şahitleriydi fotoğraflar.
Siyah beyaz renklerin orta yerinde, kimsesiz, yapayalnızdılar.
Kalbimde meydana gelen o boşluk hissi ile yanıp tutuştuğumda beni sarıp sarmalayarak o boşluğu bir kuşun özenle oluşturduğu yuvası gibi inşa ederdi.
Dudaklarıma konan silik tebessümün ardında bir ceset yatardı.
O cesedin ardında kocaman bir mazi, mazinin içinde bir uçurum ve o uçurumun başında ise ben vardım.
Kaybedişleri küçük bir çocuk iken başlamış küçük bir erkek çocuk vardı.

Parmaklarım usulca fotoğraf karesinde gezinirken ahşap kapı yavaşça aralandı. Aralanan kapı ile karanlık odaya gün ışığı usul usul yayılırken parmaklarımın fotoğraftaki gezintisi sürdü.
Dudaklarım düz bir çizgi haline geldiğinde bir el yavaşça omzuma dokundu.
Gözlerimi yumup sessiz bir nefes alıp eş zamanla gözlerimi araladım.
Babam yavaşça yanımdaki boşluğa oturdu.

"Seni arıyordum." Diyerek fısıldadı ve ardından sertçe yutkundu.
Boğazına oturan düğümü hissettim.
Çünkü aynı düğüm benim boğazımda da mevcuttu.
"Halbuki seni ne zaman kaybetsem sen hep burada oldun. Annenin yanında."

Gözlerim, annemin fotoğrafında gezinirken dudaklarımı araladım.
"Biliyor musun?" Diyerek fısıldadım.
Bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaya hazırlanırcasına.
"Yokluğu hiç bir zaman geçmiyor. Geçmeyecekte öyle değil mi baba? Her daim kalbimizde kalacak?"

Babam sessiz kaldı.
Gözleri, fotoğraf karesinde gezindi.
Saniyelerin sırtına yüklenen dakikalarda elimde duran fotoğraf karesine uzandı ve onu benim ellerimden ellerine emanet etti.
Yavaşça gözlerimi ona çevirdim.
Kalbinin acı dolu çırpınışı kulaklarıma doluyordu.
Yüzünde oluşan hüzün dolu tebessüm ile başını salladı.
"Geçmeyecek evlat." Dedi.
"Acımasızca olacak bu durum, bizi yıpratacak ve belki de dayanma noktamız kırılacak. Ama asla son bulup, geçmeyecek. Hep bizimle olacak, hiç gitmeyecek."

"Gitmesini de istemem zaten." Dedim hızla. Sanki aklımdan geçsin dersem anında anneme dair tüm hatıralar silinip gidecekmiş korkusuyla.

"Bende istemem oğlum. Güneş'ten bize dair ne kalırsa kalsın asla geçsin, gitsin istemem."

Başımı sallayarak gözlerimi babamdan çektim ve bedenimi dikleştirdim.
Babam elindeki anneme dair anıları ait olduğu kutuya koydu ve yavaşça kutunun kapağını kapattı.
Bakışları bana döndü.

"Tayfun nerede? Sabah erken çıkmıştı evden daha gelmedi mi?"

Gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım.
"Aman baba sanki bilmiyorsun abimi. Kim bilir yine nerelerde takılı kaldı. Kesin maçtadır o."

Babam usulca başını salladı ve oda ayaklandı.
"Onunla ne yapacağım bilmiyorum. Sen nasıl uysalsan o, o kadar hayta. Eşek sıpası okulu astığı yetmezmiş gibi şimdi de başıma mahalle serserisi olup çıkacak."
Babam kaşlarını çatarak homurdandı ve ahşap kulübeden dışarı çıktı ardından da ben çıktım ve kapıyı kapattım.

PENCERE ÖNÜ ÇİÇEKLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin