22

3.3K 459 708
                                    

Minho'yu öldürmüştü

———————————————

Hayattaki ilk kaybınız neydi?

Belki bir oyunu kaybetmiştiniz. Belki bir dostu. Belki de bir aşkı..

Jisung yıllar önce çevresindekiler tarafından şımarık ve her istediği olan bir çocuk olarak görülürdü. İlkokulda arkadaşları tarafından övgülere boğulurken liseye geçince işler değişmişti. Sınıfındaki bazı kişiler ona sırf parası ve babasının bulunduğu mevki için yaklaşırken bazıları da onu kıskanıyor, sürekli arkasından konuşuyorlardı. Bütün bunlara rağmen hiçbir zaman kendisinden ödün vermiyor, bir an olsun yüzünden diğerlerinin tabiriyle "kibirli" gülümsemesini eksik etmiyordu. Kendini hiçbir zaman ezdirmiyor, hiçbir lafın altında kalmıyordu.

Ancak bu, eve gittiğinde odasına kapanıp ağladığı gerçeğini değiştirmiyordu.

Yine de bir şekilde çekilirdi her şey. Çünkü yanında iki değerli insan vardı. İkisiyle de çocukluktan beri arkadaştı. Her şeye rağmen daima yanında olan biricik arkadaşları olmasaydı muhtemelen kafayı yerdi şu boktan dünyada.

Bir an olsun ayrılmazlardı. Her şeyi birlikte yaparlardı. Bütün ilklerini onlarla yaşamıştı. İlk kitabını onlarla okumuştu. İlk video oyununu onlarla oynamıştı. İlk buz patenini onlarla yapmış, ilk acı biber yarışını onlarla birlikte yapıp hastanelik olmuşlardı.

Aralarına hiçbir şey, hiçkimse girememişti. Aileleri de aynı şirkette oldukları için oldukça samimilerdi.

Yani, onun ikinci bir ailesi vardı. Onları her şeyden çok seviyordu.

Jisung hayatını her zaman umursamazca yaşamıştı. Sanki bir gün her şey elinden kopup gitmeyecekmiş gibi. Sanki hayat en çok sevdiklerini elinden almayacakmış gibi.

İşte o her istediği olan çocuk bir gün her şeyini kaybetti. Gitmez sandığı her şey gitti.

Hayattaki ilk kaybı ailesi oldu. İkinci kaybı ilk ve tek aşkı. Üçüncü kaybı ise en yakın arkadaşı.

Anıları, çocukluğu, karakteri, varlığı, kalbi ve daha birçok şeyi kaybetti o.

Ancak bir şeyi ikinci kez kaybetmek..

İşte o en ağırıydı.

İkinci kez olduğunu bilmeden kaybetmişti onu.

Ellerinde hayatının aşkının kanı varken ve titreyen bedeni oturduğu yerden cansız bedene bakarken kaybettiği şeyleri düşünüyordu. Ne yapmıştı da bütün bunlar başına gelmişti? Nasıl bir günah işlemişti de böyle cezalandırılıyordu?

Önündeki cansız bedenin önünde diz çöküp ağlayan sarışını ve hatta ölüp ölmediğini kontrol etmek için etrafını saran siyahlı, maskeli insanları bile umursayacak halde değildi.

"Ölmüş. Çocuğu alın."

Yerde yatan cansız bedenin nabzını kontrol ettikten sonra ona doğru gelip kendisini kaldıran ve götüren adamlara engel olmadı.

Hatta arabaya bindirilip götürülürken bile çıtı çıkmadı. Transa girmiş gibiydi. Kimseyi duymuyor, görmüyordu. Gözünden akan tek damla yaşın bile farkında değildi.

SPUNK | Minsung |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin