twenty one: "complex emotions felt before surgery."

748 72 36
                                    


1 hafta sonra

Jimin için şu son birkaç ay hayatının dönüm noktası gibiydi. İstemeyerekte olsa arkadaşlarını terk etmesi sonucunda yine onlar tarafından bir şekilde bulunması başta ona yanlış ve korkutucu gelsede şu an en azından hepsi bu olanların nedenini biliyordu ve bu da Jimin'in içini bir nebze de olsun rahatlatıyordu.

En çokta kırdığı sevgilisinin ona sanki hiçbir şey olmamış gibi aynı samimiyetiyle davranıyor oluşu Jimin'i darmadağın ediyordu. Ne kadar bunun için ona minnettar olsa da, onun kalbini böyle uzaktan onaramayacağını, avuçlarının arasında olup bir yandan da kendi elleriyle zedelediği kanatlarını yine kendi elleriyle onarabileceğinin bilincindeydi Jimin ama bunu yapmadan, en azından yapmak için çabalamadan önce girmesi gereken bir ameliyatı vardı.

Eskiden olsa, yani durum bu aşamaya gelmemiş, yine yalnız başına takılıyor olsa, Jimin bu ameliyatın güzel geçmesini şu anki kadar arzulamaz, yalnızlığın ve o çaresizliğin esiri olan düşüncelerine boyun eğer ne olacaksa olsun kafasında, 'nasılsa her halükarda yalnız öleceğim.' konulu düşünceleriyle girer ve çıkardı bu ameliyata. Ama şimdi bir şeyler değiştiğinden ve tam olarak arkadaşlarıyla eski samimiyetine kavuşmuş olmasa da, yaptıklarına karşılık onlara borcunu böyle ödeyebilecekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden tüm pozitif hislerini evrene iletmekten çekinmiyordu.

Şimdi fazlasıyla göz aşinalığı olan hasta odasında, üzerinde hasta kıyafetleri ile doktorunun gelmesini bekliyordu. Bu süreçte eline telefon alamadığından Yoongi ile en son bir gün önce mesajlaşmış, sanki son kez konuşuyorlarmış gibi Jimin aklına gelen her şeyi söylemekten çekinmemiş, bazen aşırı tepki vermiş, bazen en saçma şeylere gülmüş, birkaç yerde de kendi kendine ağlamıştı. Garip bir konuşma olmuştu anlayacağınız.

Fakat tüm bu garipliğin sonunda Jimin, Yoongi'ye onu aslında hiç bırakmak istemediğini en ince ayrıntısıyla anlatmış, içinde ukde kalmaması için ağzına geleni saymış, Yoongi ise sanki ilk kez dinliyormuş gibi yine ilk günki meraklı ifadesiyle Jimin'i dinlemiş ve ona sorun olmadığını içinin rahat olması gerektiğini ifade etmişti, elbette sonunda onu her daim seveceğine dair birkaç şey de eklemeyi ihmal etmemişti. 

Yani son konuşmaları bu şekildeydi ama Jimin her halükarda onu düşünmeden edemiyordu. Yoongi ile tanışalı yaklaşık beş yıl oluyordu, bu beş yılın her saniyesi öylesine dolu dolu yaşanmışlıkları içinde konuk ediyordu ki, şimdi her an sanki Jimin'in gözleri önünden bir bir geçiyordu.

İlk tanışmaları, ilk mesajlaşmaları, ilk el ele tutuşmaları, birbirlerine açılmaları, ilk öpüşmeleri...

Jimin olasılıkları farkında olmaya farkındaydı ama şimdi düşününce bu yaşında bu hayattan saçma bir hastalık yüzünden göç etmeyi istemiyordu. Kendisi için çizilmiş bir kader varsa da bunun bu şekilde olabilme ihtimali ona çok bencilce geliyordu ve bu yüzden kader kavramını kabul edemiyordu.

Kafasını koyduğu yastığı biraz yukarı kaydırdığında bonesinden dışarı çıkan saçlarını düzeltti Jimin. Tam şu an belki de ameliyata girmeden önce ihtiyacı olan tek şey sevgilisi ve arkadaşlarıydı. Gözlerini kapattığında gözünden akan yaşlara engel olamadı Jimin.

Şu dünyada hassas olduğu bir nokta varsa o da sevdiklerine verdiği değer yüzünden hissettiği duygulardı muhtemelen. Yeri geldiğinde dünyanın en mutlusu, yeri geldiğinde en hüzünlüsü olabiliyordu ve bunun kesinlikle ortası yoktu. Bu nedenle ne kadar mutluluktan arşa çıkabiliyor olsa da aynı şiddette dibe de çökebiliyordu.

aneurysm, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin