nineteen: "meeting."

894 83 27
                                    


Jimin ne yapması gerektiğini bilmiyordu, her şey bir anda hiç beklemediği bir şekilde gelişmişti ve tamamen düşündüğünün dışındaydı.

En başında verdiği kararın onu şimdi bu aşamaya getireceğini, zamanında bırakmak zorunda kaldığı arkadaşlarıyla -hatta onlara arkadaş demek çok sade kalırdı ailesiyle demeliydi- , şimdi bu konuma gelebileceği düşüncesi birkaç ay öncesine kadar yalnızca her gece kurduğu hayallerinden bir tanesi olabilirdi belki.

Hâlâ hastalığının çözümü tamamen bulunmuş değildi, gireceği ameliyat sonucunda bir şeyler belirginleşecekti fakat bu durum dostlarının onu yeniden arasında istemesine, eskisi gibi olmalarına, onlardan ayrı geçirdiği bir yılın mazereti olmaya yeter miydi onların gözünde?

Jimin biraz sonra bunların hepsinin cevabını alacaktı. Fakat hâliyle oldukça endişeliydi, minik elleri titriyor, parmak boğumları karıncalanıyordu. Kalbi sanki yirmi dakikada bitirmesi gereken bir işi beş dakikaya sığdırmış gibi atıyor, hastalığından ötürü onu yalnız bırakmayan baş ağrıları, arada bir kendini hatırlatıyordu.

Biraz önce kendinden uzağa bıraktığı telefonundan yükselen görüntülü arama isteğiyle oturduğu yerde telaşla gerildi. Üçüncü çalışında artık açması gerektiğini idrak edebildi ve kamerayı önünde bulduğu en uygun yere yerleştirip, cevapla tuşuna bastı.

Karşısında birkaç gün önce konuştuğu yüz belirdiğinde tuttuğu ama tuttuğunu farkında olmadığı nefesini yavaşça bıraktı.

"Ben yapamayacağım sanırım ya, yok yapamam ben, nasıl bakacağım ki yüzlerine? yok yok ben kapatıyorum, sen anlat olur mu? bir şeyler dersin öyle-

"Sakin olur musun? Bir sorun yok, gergin olduğunu bildiğim için ilk önce beni gör istedim."

Yoongi biliyordu, Jimin stres yaptığında eli ayağına dolaşırdı. Yoongi zaten yeri geldiğinde Jimin'i Jimin'den iyi tanıyordu.

"Sen olmasan şu an ne saçmalıyordum kim bilir, iyi ki varsın ve her şey için teşekkür ederim."

Jimin, Yoongi'nin varlığından dahi cesaret aldığını, onun bir şekilde yanında olduğunu bildiği sürece her şeyin üstesinden gelebileceğini fark edeli çok olmuştu fakat bu düşüncesini destekler şekilde davranmadığını da, kendisi yine yeni yeni farkına varıyordu.

"Sen de iyi ki varsın güzelim, diğerleri mesaj atmış almamı istiyorlar konuşmaya, alıyorum iyi misin?"

"İyiyim şimdi ama dur alma bir şey diyeceğim, eğer benim üzerime fazla geldiklerini düşündüğün bir an olursa karışma olur mu? Ne söylerlerse söylesinler buna hakları var tamam mı?"

Jimin eğer sonunda tekrar bir araya geleceklerse şu an dostlarının onun üzerine
gelmesine katlanabilirdi. En azından Yoongi dışında o böyle düşünüyordu.

"Buna hakları yok Jimin, kusura bakma ama kim olursa olsun senin üzerine ciddi bir şekilde gelirlerse bunu engellerim. Zaten hepsi de bunu biliyor ve farkında."

"Tamam öyle olsun."

Birkaç saniye sonra iki kişilik ekranda beş farklı ekran daha belirince Jimin bunun beklediğinden daha heyecan verici olduğunu düşünüyordu. Hangi ekrana bakması gerektiğinin şaşkınlığını yaşarken, onun aksine tüm gözlerin odak noktası kendisiydi.

Ortamda hakim olan sessizlik, Jimin'den yahut Yoongi'den ses çıkmadığı sürece hakimiyetini sürdürecek gibiydi ve öyle oluyordu da.

"Gün boyu birbirimize bakmayacağız herhalde?"

Yoongi'nin sesi diğer altı ekrana aynı hızla yayıldığında, sanki hipnoz olmuş gibi birbirine odaklanmış altı kişinin bakışları bu sefer onun üzerinde toplanmıştı.

aneurysm, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin