twenty three: "together there is no one stronger than us."

568 53 14
                                    


Jimin'in ameliyatının üzerinden dokuz gün geçmiş, bu dokuz gününü öylesine dolu dolu ve sanki geride bıraktığı dokuz aya bedel bir şekilde değerlendirmişti. Hatta bir müddet sonra 'sevdiğim tüm insanlar yanımdayken hayattan daha ne isteyebilirim?' diye bile düşünürken bulmuştu kendini.

Uzun zamandır, çok uzun zamandır bu anları yaşayabilme ihtimalinin hayallerini kurarken şimdi bu anların içinde oluşu gerçekten çok kıymetliydi onun için.

Tabii arkadaşlarıyla oturup her şeyi bir bir konuşup hâlletmiş değillerdi henüz, Jimin her şeyin farkındaydı. Ona iyi davranıyor, sanki bir şeyleri tamamen yoluna koymuş gibi hareket ediyor olsalar bile şimdilik, geçmişin öyle çabuk gelecek temellerini şekillendirmek adına görmezden gelinmeyeceğinin bilincindeydi. Kaldı ki kimseden de hemencecik affedilmeyi (!) affedilmek mi denir tam olarak bilmiyordu kendisi de, beklemiyordu.

Nasıl zaman onları şu anki konumlarına getirdiyse, bir müddet daha bekleyebilirdi. Belki de zamanı kendi yaratır, bir şekilde zaten onun gibi çözüm odaklı olan arkadaşlarını tekrar eski günlerdeki gibi gerçekten hissedebilirdi.

"Artık kendim yiyebilirim biliyorsun değil mi? Kafamdan ameliyat oldum, ellerim tutuyor."

Tabii bu süreç boyunca yanından hiç ayrılmayan biricik sevgilisi de onun bu kadar güzel hissetmesinin en temel nedeniydi belki de. Jimin düşünüyordu da geride bıraktığı bu güzel çocuk hiçbir şeyi tınlamıyor, zalim olan bu dünyanın onun için sunduklarının yalnızca iyi olan taraflarını görmeyi öyle güzel başarıyordu ki, onun bu huyuna imrenmekten kendini alıkoyamıyordu.

Her ne olursa olsun bir şekilde olayların içinde ki o minnacık pozitiflik kırıntılarını bir bir eleyip kendisi ile birlikte onun da kendini sevmesini sağlıyordu ve bu başlı başına inanılmaz bir davranıştı Jimin için.

Min Yoongi'nin her şeyine, en başta onun Min Yoongi oluşuna aşıktı.  Ve her geçen gün sevgisi binlercesine katlanıyor, içinde taşacakmış gibi hissettiriyordu.

"Ameliyat olduğun için yemeğini ben yedirmiyorum, biliyorsun insanlar belli bir aşamaya kadar bebeklerini yedirmeliler. O yüzden o tombul dudaklarını arala bakalım. Eğer uslu olup bu çorbayı hemen içersen, anneni odadan çıkman için ikna edeceğim."

Jimin Yoongi'nin ona bebeğiymiş gibi davranmasını o kadar seviyordu ki, hatta bazen bilerek bebek gibi davranıyor hem kendini hem de sevgilisini hoşnut ediyordu. Fakat bazense tüm bu bebeksi tavrının aksine içinden vahşi bir kedi(cik) çıkabiliyordu. Eh, bu tavrı büyük sıklıkla olmadığı müddetçe Yoongi tarafından oldukça hoş karşılık alıyordu da.

"Kabul ediyorum, artı olarak hemen sonra birlikte film izleyeceğiz ama filmi ben seçeceğim."

Yoongi, Jimin'i ufak bir baş sallamasıyla onaylayıp elindeki çorbadan bir kaşık almış, onu hazırda bekleyen dudaklara kavuşturmuştu şimdi.

"Seninle film izlemeyi neden seviyorum biliyor musun?"

Jimin bir yandan çorbasını yiyor bir yandan da küçük sırrını itiraf edip etmemek konusunda kafasında kurduğu ikilemler arasından seçtiği 'evet itiraf et' seçeneğine uyup gözlerini sevgilisinden kaçırarak konuşmaya çalışıyordu.

"Liseden beri ne zaman bir şeyler izlesek sen hep uykuya yenik düşüyordun." Jimin hafif kıkırdarken, Yoongi bu cümlenin sonunun neye bağlanacağını merak ediyordu.  "Ben de bu fırsatı değerlendirip sürekli ya seni izliyor ya da ufacık burnuna öpücükler konduruyordum."

Yoongi yüzündeki sırıtışa engel olamazken Jimin'in hafiften yanakları kızarmıştı bile.

"Benim minik kurnaz civcivime bak sen. Neyse ki aramızda tek kurnaz olan sen değilsin."

"Nasıl yani?"

"İlk başlarda bu durumun farkında değildim, sonra bir gün kapı çaldı sanırım Taehyung gelmişti, sen neden geldin falan diye kızıyordun ben de konuşmalarınıza kulak misafiri olmuştum, Taehyung şey demişti hatta 'Yoongi uyuyor zaten neden bu kadar yükseldin sen?' sen de durumu anlatınca 'uyuyan insandan mı faydalanıyorsun lan pezevenk!' demişti hatta, kendimi gülmemek için çok zor tutmuştum."

Jimin dudaklarını şaşkınlıkla aralamış, kurnaz sandığı kendisinin aksine karşısındaki çocuğun her şeyin bilincinde olup onu tongaya getirmesine karşılık hayretle bakıyordu.

"Yani bunca zaman seni uyuyorsun sanarken rol mü yapıyordun?"

Yoongi başını hafifçe sallayıp, Jimin'in burnunu parmaklarıyla kıstırdı.

"Evet bebeğim."

Jimin önündeki tepsiyi düşürmemeye dikkat ederken bir yandan da minik yumruklarını sevgilisine doğru savuruyordu.

"Sen çok kötüsün."

"Hiçte bile."

"Beni çok utandırdın. Çok rezilim, ah."

"Saçmalama, çok güzelsin."

Yoongi, tepsiyi yan taraflarındaki komidinin üzerine bırakıp yatakta Jimin'e doğru kaymış, onu kolları arasına alırken kulağına fısıldamıştı.

"Benim yanımda olduğun sürece yaptığın hiçbir şeyden utanma, bilmelisin ki ben kendimi dahi hiçe sayar yine de senin olumsuzluk içeren hiçbir duyguyu bensiz hissetmene izin vermem, tamam mı?"

Jimin çenesini huzur bulduğu bedene yaslarken bir yandan da kokusunu içine çekiyor, her saniye ona sahip olduğu için şükrediyordu.












uzun bir aradan sonra gelecek uzun bir bölüm beklemiş olabilirsiniz ama ancak bu kadar oldu, yine de beğenmeniz dileğiyle sonraki bölümde görüşürüz, kendinize iyi bakın✋🏻🍓

aneurysm, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin