Bölüm 6

302 5 3
                                    

baba dedim atakanın odasında da bazı eşyalarım var onları da alayım sonra gideriz, tamam oğlum dedi, tek girdim odasına, ayna vardı odasında dikdörtgen şeklinde, onu ters çevirmiş, anlam veremedim, aynayı kendime doğru çevirdim, üzerine arapça birşeyler yazmış, tekrar aldığım gibi ters çevirdim aynayı , yatanın altına eğildim en arka tarafta kitap gözüküyordu aldım kitabı bayağı eski gibiydi, zamk gibi birşey ile sayfalar hafif yapıştırılmış, birbirlerine ip ile bağlıydı, sarımsı bir rengi vardı, üzerinde dediği şekil ve isim yazıyordu, ancak normal boyutlu kitaplara göre büyük bir boyutu vardı, eni ise anormal değildi, kolyeyi kitabın arasında buldum açtım atakanın resmi duruyor hala, çıkardım onu kolyeden sonra cebimden çakmak çıkardım orda yaktım resmi, sonra kolyeyi cebime koydum, kitabı elime aldım çıkıyorken, aynanın bana doğru çevrili olduğunu gördüm, artık alışmıştım, hiç bakmadım o tarafa, sanırım tekrar ters çevirmeyi unuttum dedim kendi kendime hemen çıktım odadan, baba hazırım dedim, hadi gidelim dedim, 2 bavul vardı zaten babam ikisini de aldı eline baba birini ver dedim, vermedi hadi oğlum bir an önce gidelim dedi, indirdik bavulları arabaya yükledik, 5 dakika sonra ev sahibi geldi, anahtarını teslim ettik memleketimize doğru yola çıktık.babamın durumu malum, altımızda ferrarimiz yok ya, lada samara vardı o zamanlar, bavulları arka koltuğa attık, kitap elimde kolye cebimde öne oturdum, babam sürüyor arabayı, oğlum o ne kitabı dedi, lafı geçiştirmeye çalıştım, pencereleri aç baba filan diye, verecek cevabım yok çünkü, okul ile alakalı bir kitap olmadığı kabak gibi meydanda, eski püskü sarı bir kitap, bu sırada kitabı arka koltuğa bavulların yanına attım, başka mevzular açtım babam sorduğu soruyu unutsun diye, unutmuştu da, oğlum dedi sana söylemeyi uygun bulmadık ama dedi, biri tarafından çok kıskanılmışsın ve çeşitli ifritler ile senin üzerine *** yapılmış dedi, ağır bir *** dedi, gittiğimiz adamı hatırlıyormusun dedi, yaşlı hocayı kastediyordu, evet baba dedim, senle bir kez daha görüşecek oğlum dedi, tamam baba dedim beni bunlardan kurtaracaksa görüşmeye razıyım dedim, o sana verdiği bıçak seni manevi açıdan güçlendirdi dedi, ilk hocanın yanına gittiğimizde hocaya sövdüğünü hatırlıyormusun dedi, bir şokta o zaman olmuştum, ne sövmesi baba dedim sadece başımı yere eğip oturdum dedim, oğlum dedi hoca sana arapça okurken sen hocanın yüzüne arapça küfürler ediyordun hatırlamıyormusun dedi, ama şimdi daha iyisin uykunda filan konuşmuyorsun oğlum dedi, yine aynıydım sadece o kitabın bende olması ve bunları çözecek olmak bir nebze umut veriyordu, babam böyle dedikçe rahatlıyordum, sanki hepsi kötü bir kabusmuş gibi geliyordu, yolda muhabbet ettikçe yol daha kısalıyordu sanki, nihayet evimize varmıştık.annem kapıyı açtı, suratı asıktı korku ile karışık bir şaşkınlık vardı sanki yüzünde, yalandan gülümsemeye çalıştı, girdik içeri, açmısınız dedi annem, dinlenme tesisinde çorba içmiştik o yüzden evde yemek yemedik, tv açmıyoruz, öyle üçümüz oturuyoruz, annem bişeyler düşünüyor gibi, ne oldu anne dedim, yok bişey oğlum dedi, ki anlarım kesinlikle birşey olmuştu biz gidince, sen dedim benden gizledikçe emin ol benim pgibolojim daha da bozulacak ne olduysa anlat dedim, babama baktı, sonra oğlum dedi, bugün biraz tuhaf şeyler oldu dedi, içerde uzandım yatıyordum, mutfaktan ses geldi dedi, kalktım baktım, tabakların hepsi yerde ocağın dört yeri de sonuna kadar alev almış yanıyor, ama gazı açma düğmeleri hepsinin kapalıydı gözümle gördüm dedi, musluğu açtım, ateşin üzerine döktüm dedi, daha önce hiç görmediğim şekilde bir duman çıktı sönünce dedi, hemen içinden bişeyler okumuş sonra içeri gelmiş, oturmuş bu olay biz gelmeden yaklaşım 1 saat önce olmuş, o yüzden hala şaşkınlığı üzerinden atamamış, ben içimden sövüyorum, ailemden ne istiyorsunuz onları rahat bırakın diye, baba dedim yarın ilk iş sabah kalkıp hocanın köyüne gidelim görüşelim tamam oğlum sen merak etme dedi, zaman geçmiş yine yatma vakti gelmişti.Gece salondayız odamda yatmıyorum bu olaylardan beri, annemle babam oğlum hadi biraz uyu biz oturuyoruz merak etme dediler, onun verdiği rahatlıkla uykuya daldım, uyandım üzerimde her zamankinden fazla bir ağırlık var, üniversitedeki kaldığım evdeyim odamdayım, pencereye koştum, kızıl bir hava sokaklar bomboş heryer alev amış, odam alev almış, arkamı dönüyorum kimse yok, atakanın sesi geliyor koridorun sonundaki odasından, gel yardım et yanıyorum diyor, koşuyorum o karanlık koridorda, koridor sanki kilometrelerde uzunlukta, ışık açma düğmesine varıp bu karanlığa bir son vermek, atakan'ı kurtarmak için koşuyorum, ben koştukça gülüyorlar, ben koştukça alevler artıyor, tuvaletin önüne geliyorum atakanın odası sol tarafımda kalıyor, anca odanın kapısı yok duvar var, diğer tarafıma dönüyorum yine duvar, sadece önümde tuvalet arkamda ise karanlık bir koridor var, tuvalete giriyorum, kapıyı kapatıyorum oturuyorum öyle ağlıyorum, pencereden 5 çift göz bana bakıyor, o kadar keskinler ki, kimisi çok derin bir mavi ile, kimisi bildiğiniz alev dolu bir çukur ile bana bakıyor, hepsinin yüzü aynı, hepsi atakan, hepsinin saçı uzun seyrek kirli yağlı, dişleri simsiyah, onların birbirinden farklı varlıklar olduğunu gözlerinden anlıyorum, hepsi nefretle bakıyor ama, hepsinin gözleri kişiliklerini ele veriyor, sonra annem ve babamın sesini duyuyorum, uyanıyorum onlar başımda yine, oğlum diyor babam al su iç diyor, su veriyor, baba diyorum hazırlan hemen yola çıkalım gidelim hocanın köyüne.Babam sakinleştirdi biraz, sabaha kadar bekledik ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber yola çıktık, anneme sıkı sıkı tembih ettim komşuya git diye, evde yalnız durmasını istemiyordum, bindik arabaya pek konuşmadan gidiyorduk bıçağımı yanıma almıştım artık yanımdan ayırmıyordum, vardık köye, kapıyı yine aynı kadın açtı, geliniyde yanılmıyorsam, babam oduna çıktı buyrun siz gelir şimdi dedi, oturduk babamla, bu arada ben evi inceliyorum, evde hiç tablo yok, hiç ayna yok, dikkatimi ilk çekenler bunlar olmuştu, ben evi incelerken hoca da nihayet gelmişti, biz ayağa kalktık selamlaştık, hoca heybetli bir adamdı bayağı uzun sakalları vardı, kaşları dahi uzundu adamın, hocam özür dilerim dedim, niye evladım dedi, geçen size ettiğim hakaretlerden dolayı dedim, güldü onları bana sen etmedin ki dedi affedilecek birşey yok dedi, otur gel karşıma dedi oturdum, bir taraftan da atakan'ın bana verdiği kitap ile kolyeden bahsetmelimiyim diye düsünüyorum, ama bahsetmemeye karar verdim, oglum dedi bıcagını yanından ayırmıyorsun degil mi dedi, ayırmıyorum hocam dedim, bak sana açık konuşacağım dedi, babangil söyledi mi bilmiyorum lakin bir takım ifritler vasıtası ile seni çekemeyen bir kem gözlü sana birşeyler musallat etmeye uğraşmış lakin becerememiş ancak sen, isteyerek ya da istemeyerek bunlardan birinin cocugunu öldürmüşsün dedi, bunlar pesini bırakmaz ya seni alırlar ya sen onları alırsın oglum dedi, hocam dedim ben neyin kimin cocugunu öldürmüşüm karıncayı dahi incitmedim şu yaşıma kadar dedim, o zaman farkında olmadan yapmışsın oglum dedi, hic bir külün üzerine birden su döktün mü yahut bir ateşi birden söndürdün mü dedi, hayır dedim, sonra düsündüm ve, hocam dedim arkadasımla beraber evde mumları söndürmüştüm karanlıkta dedim, o zaman zarar vermişsin o zaman oglum dedi, bıcagını ayırma yanından dedi, bunlar kalabalık oglum dedi, bir kabile dedi, bir kagıda birseyler yazdı bunu boynuna as dedi tamam hocam dedim, bir müddet onları uzak tutar dedi, sakın tütsü, gibi şeyler kullanma aynalara uzun süre bakma, yattıgın odada cok tablo bulundurma dedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Cin VakasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin