Chan'dan aldığım mesajla soluğu tarif ettiği hastanede almam bir olmuştu, şimdi de asansörün önündeki tabelalara bakarak nerede olduklarını bulmaya çalışıyordum. Danışmaya sormuştum aslında fakat kafam çok dolu olduğu için dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Nihayet asansörden inen tanıdık bir surat gördüğümde koşar adım yanına ilerledim.
"Eun Woo, Jungkook nerede?" Sorumun ardından sorar gözlerle bakmasından açıkçası rahatsız olmuştum, bu yüzden hafif kıpırdandım.
"Ayrıldığınızı sanıyordum?"
"Evet, doğru sanıyorsun. Şimdi sorumun cevabını alabilir miyim?"
"2. katta oda 1079."
•
Asansörden indikten sonra bir o koridordan bir bu koridorda gezip kendimi rezil ettikten sonra sonunda odayı bulmuştum. İçeride neler oluyor ve neler olacak bilmiyordum, ve bu benim cesaretimi kırıyordu. Jungkook'la ayrılmıştık evet, fakat bu üzücü gününde yanında olmazsam, ona kollarımı sarıp her şey iyi olacak demezsem içim hiç ama hiç rahat etmezdi.
Elimi kapının kulpuna uzattığımda hâlâ tereddütlerim vardı fakat onun yanında olmak istiyordum, çünkü bu zamanları iyi bilenlerdenim. Kapıyı açtığımda karşımdaki manzara ağlamak istememe sebep olmuştu, Jungkook beyaz çarşaflar içerisinde kolunda serum ve morarıklıklarla hiçbir şeyden habersiz uzanıyordu, melek gibi.
Sessiz olmaya ve göz yaşlarımı tutmaya çalışarak yanına ilerleyip yatağın kenarına ağırlığımı verdim.
Bembeyaz ellerinden benim tarafımda olanı avcumun içine aldığımda, eklemlerinin üzerindeki yaralardan bu ellerin bir şeyleri yıkıp döktüğünü anlamam zor olmamıştı. Elini ellerimle iyice sarmaladım, sanki böyle yaparsam tüm acısını alabilecekmişim gibi. Bembeyaz ellerine minik öpücükler kondurdum, sanki hissedebilecekmiş gibi.Bir süre daha elleri ellerimdeyken en sonunda ellerimi çekecekken bir ses beni durdurdu.
"Biraz daha tut ellerimi." Ne zaman uyandığına dair hiçbir fikrim yoktu, ve mırıldandığım bazı şeyleri duymuş olmasından ödüm kopuyordu.
"Seni ne kadar özlediğimi tahmin edemezsin, evet birbirimizi görüyorduk fakat sana dokunamamak, iletişim kuramamak o kadar kötüydü ki."
"İyi olacaksın Jungkook, seni artık yalnız bırakmayacağım."
Aklıma gelenleri kafamdan atmak istercesine kafamı sağa sola salladığımda gülünce minicik olan gözleriyle beni izliyordu.
"Böyle bir zamanda bile biraz bile olsa mutlu edebiliyorsun ya, hayran kalıyorum sana."
Cesaret dolu cümlesine karşı sadece utanarak gülümsedim, çünkü bende cesaret adına tek şey o uyurken onun elini falan tutmaktı.
"Olanlar için çok üzüldüm ve yanında olmak istedim, senin için bir sakıncası yoksa?" Cevabını az çok tahmin ediyordum fakat bunu ondan bizzat duymak burada durmam için bir sebep olacaktı ki buna ihtiyacım vardı.
"Kal, lütfen." Yanağından minik bir damla süzülünce ne yapacağımı bilemedim, onu ilk defa böyle görüyordum.
Ellerimi avucuna alıp ikisini de teker teker öptüğünde gerçekten ne yapacağımı şaşırmıştım.
O, gerçekten yıkılmıştı.
Resmen hepimiz toplanmış, onu yıkmıştık.
"Lütfen, lütfen gitme. İhtiyacım var Chaeyoung, varlığına ihtiyacım var."
"Herkes teker teker gidiyor ve ben, ben artık ne yapacağımı bilemiyorum."
Hıçkırarak ağlamaya başladığında yerimden kalkıp yanına oturdum, başını göğsüme bastırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarette daydreams, roségguk♫
Fanfic'Binlerce çiçek arasından eşsiz çiçeği bulmak gibiydi seninle tanışmak.' rs&jk