♧
Kafamın içinde susturamadığım sesler var. Hayır, aslında hepimizin kafamızın içinde susturamadığı sesler var. Bu seslerden nasıl kurtulunur bilmiyorum, bir kurt gibi, beynimi santim santim kemirdiğini hissediyorum. Uyuşturuyor sanki bütün bilincimi, sahip olduğum tüm kontrol yavaşça terk ediyor bedenimi. Hâlâ daha nasıl hayatta olduğumu sorgulayıp duruyorum. Zaten hep sorguluyorum, fazlası gelmiyor sanki elimden.
Bu gerçekten ben miyim?
Hayır ama gerçekten soruyorum, bu gerçekten ben miyim? Sanki, değilmişim gibi hissettiriyor. Beynimi, ne zamandır bir şeyler hissettirmeyen kalbimi, kontrolümü, bana dair olan hiçbir şeyi hissedemiyorum sanki. Mahrum mu bırakılmıştım bütün bunlardan yoksa gerçekten bu ben değil miydim?
"Fazla içiyorsun."
Fazla içiyorum. Kafaya takmamak için içiyorum, içtiğimde bile bir şeyleri düşünüyorum. Bu çok yorucu, düşünmek istemiyorum. Elimde olsa kafamı patlatırdım. Birinin elime bir silahı tutuşturmasını bekliyorum sanki, bulduğum ilk fırsatta tetiği çekeceğim. Çünkü gerçek ben bu olsa gerek.
"Fazla içiyorum.." diye mırıldandım. "Hatırlamayacak kadar sarhoş olmak istiyorum Hwang." Çenemi kolumun üzerinde daha rahat bir şekilde yasladım ve bardağın üzerinde parmaklarımı gezdirmeye devam ettim. "Neyi bu kadar unutmak istiyorsun?"
Sorduğu aptalca soru karşısında alayla gülmeden edemedim. Gözlerim saniyelik ona kaydı, kaşlarını çatmıştı. Sanki, bir de ağzımdan duymak ister gibiydi.
"Bilmezlikten mi geliyorsun Hwang?" başımı zorla da olsa kaldırmış ve kollarımı tezgahın önünde birleştirip, ona doğru yaklaşmıştım. "Bilmezlikten geliyorsun Hwang."
Dediklerimle ellerini iki yana yaslamış ve eğilip yüzüme doğru bakmıştı. Şimdi gereksiz bir yakınlık vardı aramızda. Rahatsız olup olmadığımı anlayamıyordum. Kaşları şimdi düzelmişti ve düz bir surat ifadesi takınmıştı. "Söyle bana Lee,"
Başımı hafifçe iki yana sallamıştım. Neden bilmiyorum ama kendimi tıpkı onun gibi, ona daha çok yaklaşırken buldum. "Farklı bir hırsızla aynı bankayı soymam." elimi havalandırmış ve iki parmağımla önce gözlerimi, sonrada onun gözlerini işaret etmiştim. "Tıpkı bir hırsızla aynı yolda yürümeyeceğim gibi."
Sözlerim yüzünde alaycıl bir gülüş edinmesine sebep oldu. Gözlerimin içine baktı ve bir şey söylemeden bedenini geriye çekti. Hwang tam bir aptaldı. Beni tehtid ediyordu ve sonra daha çok tehtid edebilmek için ağzımdan laf almaya çalışıyordu! Sanırım onun yanındayken gerçekten sarhoş olunmamalı, ne yapacağı belirsiz.
Kendini geriye çekmesiyle ben de kendimi geriye çekmiş ve bardağımın dibini kafaya dikmiştim. Koca barda duyulan az çok ayak sesleri de şimdi varlığını kesmişti. Yapayalnızdım burda da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mayıs sineği
FanfictionBen; gölgede kalmaya mahrum, kendi kurumuş yapraklarına mezarlık yapan bir saksının içindeki yeşermeyi bekleyen çiçektim ve güneş anca Hwang altında olduğu zaman açardı. [ hyunlix, yeongyu ] slow update! 01.12.2021, by jerome.