14

533 53 3
                                    

"Bu harika. Sadece ellerimin gittiği yolu bağladım! Hehe. Neyse, hediyeyi önce Prenses'e vereceğim ama merak etmeyiin hepinize aldım, sırayla dağıtacağım."

İlk Önümdeki sarı kurdeleli paketi aldım.

Bu altın gözlü Cedric'e verilecekti.

Sadece Prenses, Prens ve Jake için belirli renkler seçtim.

Ama bu ne tesadüf!

Hediyelerin geri kalanına sarılan kurdelelerin rengi sırasıyla Cedric ve Alice'in gözleriyle aynı renkteydi.

Görünüşe göre bugün şans gerçekten benden yana.

Paketi Prenses'e yaptığımdan daha rahat bir tavırla verdim.

Kesinlikle daha önceki alay edişiyle ilgili değil.

"Al şunu. Saygıdeğer oğlum, Cedric."

"...Tsk. Kim dedi saygıdeğer oğlumu."

Sözleri sert olsa da ellerini nazikçe uzatması beni güldürdü.

Ancak şimdi gülersem Cedric'le asla yakınlaşamayacağımı hissediyordum, bu yüzden paketi onun ellerine koydum.

Cedric pakete baktı ve aniden bir soru sordu.

"Bu sarı kurdele mi? Gözlerim sarı olduğundan mı?"

"Şey, emin değilim. Elimdeki herhangi bir kurdeleyi bağladım."

"...Ne?"

'Sence seninle ilgilenmiyor muyum?' Cedric ne demek istediğimi anladığında kaşlarını çattı.

Şaşkın tepkisini izlerken içten içe güldüm.

Yine, pek de küçük bir intikam değil.

'Şuna bak. Ağzı nasıl da bir karış kaldı.'

Ancak çocuklara yalan söylemek iyi olmadığı için hemen düzelttim.

"Aslında yalan. Hehe."

"Ne!"

"Bu bir yalandı. Bu renk gözlerinin rengi. Ah, neyse... Hey, Alice?"

Bu noktada arkamı dönmeye karar verdim ve hızla çocukların arasında en uzakta duran güzel sarışın çocukla konuştum.

Alice bana baktı ve kekeledi.

"...Evet, Evet? Ben, ben... diyorsun?"

Alice yaşına göre kısa olduğu için çocukların arasından alnını ve gözlerini zar zor görebiliyordum. Sandalyemden atladım ve Alice'e yaklaştım.

"Bu doğru. Genç Leydi Alice'e de bir hediye hazırladım. Bak, gözlerinin rengine benzeyen güzel bir gümüş kurdele."

Alice'e verdiğim paket gümüş bir kurdeleyle bağlanmış çok güzel bir paketti.

Kurdele ince gümüş ipliklerden yapıldığı için parlıyormuşçasına bir yanılsamayı mı veriyordu?

"...Tatlı."

Görünüşe göre Alice bir hediye almayı beklemiyordu.

Gümüş kurdeleli pakete boş gözlerle baktı ve sonra onu benden aldı ve sıkıca kollarına aldı.

"Teşekkür ederim... ilk defa hediye alıyorum."

O anda, Alice'in cevapla kalbimin ağırlaştığını hissettim.

Tüm romanları okumuş bir okuyucu olarak Alice'in geçmişini biliyordum, hayır, bu artık bir gerçek. Her neyse, daha da üzücüydü çünkü Alice'in durumunu iyi biliyordum. Ama hiçbir şey bilmiyormuş gibi yaparak parlak bir şekilde cevap verdim. Bunu burada yapmak zorundaydım.

"Hehe, Genç Leydi Alice'e ilk hediyesini verdiğime sevindim."

Alice hemen gözlerini kırptı ve başını eğdi.

Ama o kısacık anda onu gördüm.

Alice'in büyük gümüş gözleri çiy gibi yaşlarla dolmuştu.

'Ah, seni ağlattım mı?...'

Bir an tereddüt ettim, sonra cebimden mendilimi çıkardım.

Neyse ki bugün hiçbir şey için kullanmadım o yüzden yıkandığı için yumuşak ve güzel kokuyordu.

"Al, Alice. Lütfen kabul et."

Diğer çocuklar ve öğretmen Alice'i görmesin diye mendili uzatıp önünü kapattım.

Ağladığını başkalarına göstermekten hoşlanmayan insanlar vardır.

Alice her zaman bir köşede gizlice ağlardı.

Alice'in utanmasını istemiyordum.

Alice her zamanki gibi sızlanmadan sessizce ağladı ve tek kelime etmeden mendili aldı. Alçak bir sesle, 'teşekkür ederim...' dediğini düşündüm.

"Ne, Alice daha çok mu hediye alıyor? Bu kötü."

Arkadan Cedric'in boş yapışını duydum ve görünüşe göre davranışımı yanlış anladı ama gözyaşları durana kadar Alice'i saklamaya devam ettim. Pekala, yaklaşık bir dakika sürdü. Alice mendille oynadı ve ne yapacağımı merak ederek bana baktı.






.........

The Young Lady Tames the Main Leads [Novel Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin