Canımı taşlıyorum,

169 15 2
                                    

senden geçmenin ateşindeyim. İstemediğim bir yola çıkış öncesi kapının dibindeyim.

 Kırık oyuncağını atmak istemeyen bir çocuğum şimdi. Gökyüzüne bakıp ölmek istemeyen yaşlı bir adamım. Ölür gibi severken öldürür gibi sövmenin peşindeyim. Göğsüm ağırlaşıyor, toprağa karışıyorum. Gözlerim ağırlaşıyor, denize karışıyorum.  

 Sana aşığım ama ölmem lazım, içimi tırnaklarının arasından sıyırıp onu bir başkasının ateşine atmam lazım. 

 Ama,

adını içime üfleyince peşinden esen rüzgâr benim nefesim, her nefesim seni görebilmek için edilen faydasız bir dua.

Nasıl anlatsam sana?

Bak dinle şimdi beni, sil aklından endişeleri “Aşk yalan, yok öyle bi şey!” cümlelerini. 

Aşk var sevgili, gece uykundan uyanınca göğsüne bir ağacın kök saldığını hissedersin. Yolda yürürken dünyanın kaydığını, binaların eğildiğini, çocukların sustuklarını duyarsın. Arkadaşınla muhabbet ederken birden kalbin döner, o mümkün olan başka dünyayı görürsün.

Aşk var sevgili,

zorla sevişir gibi, dibini görmüş şişe gibi

ve en çok da kapıda kalmış gibi. 

Olmuyor işte, bu yumruğun izi geçmiyor. Uykulara sahip çıkılamıyor, ilk nefesler başka bir şey için verilmiyor. Yüzünü yasla yarama, saçlarından çekeyim yeni doğmuşluğun kokusunu. Ellerimle dolaşayım göğsünü, ezberleyeyim dünyanın toprağını. Uzanayım kıyına, sen vurdukça dalga dalga içime, dayanamayıp dudağından düşen o damlada boğulayım. 

Gövdeni toprak et,

içine yatayım,

üzerime dökül. N’olur.

İşaretli Yerlerden SevinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin