Sevgili, (biliyorum sevgilim değilsin)

366 25 3
                                    

Sevgili, (biliyorum sevgilim değilsin)

 Geç cümlelerimin karşısına anlatacaklarım var. İçimi açıp ayaklarına dökeceklerim var.

 Şimdi aklın direnemediği, kalbin onu mızrağının ucuna taktığı o andan bahsetmek gerek.

Seni ilk gördüğüm o gün hayat rahminden fırlatıp attı beni, ilk nefesim ilk sözün oldu, ciğerimi yaktı. İşte o anda kayıp gitmişti içim içimden. Yıkılan gökdelenlerin enkazını doldurdum kalbime, o ağırlığın üstüne seni koydum, inan yorulmadım hiç. Ben o gün göğsümü ellerimle ayırıp seni soktum oraya, hissetmedin. Sen konuşurken ben sana yazacaklarımı geçirdim içimden, duyman imkânsızdı. Ateşi çoktan dağdan çalmış, yolumu aydınlatmıştım. Sen gece olduğunun bile farkında değildin.

Ama aşk böyle bir şeydir dedim kendime, işte öyle ağır aksak yaşıyorum.

Her sabah gözümü açıp seninle bilmem kaçıncı defa tanıştığımda, bedenim yataktan aşağıya çekilir gibi oluyor, aklımın çoktan kaçtığını, kalbimin beni yaşattığını anlıyorum. Üst üste tokatlarını yiyorum yüzüme, ayağa kalkmak istesem tavan alçalıp başımı eziyor, dönmek istesem yanım alev alıyor. Aşığım ben ve aşık olduğumda yaratılmış en aptal adam oluyorum. Bu aptallığımla her gece yatağa yığılıp, boşluğuma dönüp cesedimle karşılaşıyorum. Bir gün yanına yatabilme ihtimalime ibadet sayıyorum yalnız uykularımı.

 Sevgili,

bir “ah” deyişine vazgeçmişken başkalarının cümlelerinden, suskunluğun dünyayı durduruyor. Bulutlar kesiliyor sana her “Nasılsın?” dediğimde, sessizliğinle gökyüzü yırtılıyor, yarası yanağımda kanıyor. Ağzımdan dökülen her kelime düşüp kırılıyor, onların üstüne basa basa yürüyorum her gün. Beni asla sevmeyeceğini bilmenin o korkunç, o sınırsız boşluğunda dönüp dönüp sana çarpıyorum. Kırık dökük devam ediyorum yola, eksik ve piç.

 Ve  istiyorum,

aniden gıdıklanan dudaklarımın yüzüme yerleştirdiği gülümsemeyi gözlerine yapıştırabilsem, ellerimle yüzünü gezip her çıkıntısını kalbime ezberletebilsem. Fikrime düştüğün anda içine yuvarladığım o beyaz dünyayı sana gösterebilsem.  Bu hayırsız hikâyenin berisinden kalkıp, gelip yanıma otursan, yumruğunla üst üste vursan içime, çökse göğsüm ve sen birkaç organdan öte olanı görsen. Kulağını eğsen, adını duysan. Korkamasan artık benden, elini daldırsan tutsan dünyamı, kalbimin atışlarından bir şarkı dinlesen, Sezen’den.

Sevişsek ya, pervane olsam hiçbir şeyi istemediğim gibi istesem, yanıp gitsem ateşinde.

Çok değil istediğim inan bir kez uzanıp dudaklarından hayatı çeksem, sana anlatsam her şeyi, nasıl âşık olduğumu cümle cümle, nasıl derimin altında sakladığımı adını, içimden geçirdikçe seni yıkılıp yıkılıp nasıl ayaklandığımı. Ağacın gövdesi ben, kökü sen olmuşsun ama topraktan habersizsin, gel etme kıyma bu bahara desem. Tanrı’nın sen olduğunu fısıldasam, aşktır sana olan hayat borcum desem. Bana inansan, göğsünde bir büyüsem bir yok olsam.

Ama zaman yolun taşlarını değiştiyor sevgilim, adımlarımı siliyor, sabrımın o sivri ucunu aşındırıyor. Biliyorum, beni gömdüğün bu toprak ağzımdan akan cümleleri kabul etmeyecek, bedenim çürüdükçe senin bedenin görünecek. Ben biteceğim, sen kalacaksın.

Ya ben kaç kez daha ölebilirim?

Çok âşığım,

senin inanmayacağın ve değiştiremeyeceğin kadar âşığım.

Ama,

böyle olmaz sevgili, kabaca geçilmez aşktan. Bir baş eğmeden bir el uzatmadan, bakılmaz içeriye penceresinden.

İşaretli Yerlerden SevinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin