Jeon Jeongguk'u ilk defa gördüğümde, dans ediyordu. Bedeni, müziğin ritmine göre akıp gidiyor, mimikleri her notada değişiyordu. Güzeldi, göz alıcıydı. Tek sorun kütüphanenin arka tarafındaki bahçede olmamızdı ve sınav haftamızdı. Müziğin sesi yüksek değildi ama herkesin sessiz bir çalışmaya gömüldüğü o ortamda bu seviyedeki ses bile rahatsız ediciydi. Zaten bu yüzden mola saatim olmamasına rağmen çalışmamı bölmüş ve bahçeye çıkmıştım.
"Müziği kapatır mısınız? Rahatsız oluyorum." Kaba sayılabilecek bir cümleyle giriş yapmış olmam tamamen stres kaynaklıydı. Son sınıftım, sınavlarım zordu ve sadece ders çalışabilmek istiyordum. Jeongguk bu çıkışımı haklı bulmuş olacak ki kocaman açtığı gözleriyle özür dilemiş ve müziği kapatmıştı. Çantasını aceleyle toparlayıp yanındaki arkadaşına peltekleşen konuşması ile bir şeyler söylerken oldukça tatlı görünüyordu. Şimdi düşünüyorum da o an Jeongguk'tan etkilenmiş olmalıyım ki her bir detayı hatırlıyorum. Hızla bahçeden ayrılırken neredeyse düşecek gibi olmasını bile.
Daha sonra onu hiç görmedim. Tek amacım mezun olmaktı. Mezun olmak ve hayallerimin mesleğini yapmak; Savcı olmak. Hukuk fakültesine de bu istek sayesinde girmiştim. Nitekim istediğimi de almış ve savcı olmuştum. Busan ikinci görev yerimdi.
Burada Jeongguk ile karşılaşmak kesinlikle beklediğim bir şey değildi. Onun beni hatırlamaması ise beklediğim bir durumdu. Sonuçta onu sadece bir kez görmüştüm ve onun aksine ben parlamazdım. Gözlüklü ve argo tabirle inek bir öğrenciydim hep.
Jeongguk ile karşılaşmamızdan birbirimizden hoşlanmamıza kadar geçen süreyi biliyorsunuz. Egoma yenilerek onu kırdığım, onun da beni kırdığı o anılar silik birer buhar gibi. Bu ego çatışması neredeyse mesleğimi kaybetmeme neden olacaktı ve tüm bunları başlatan bendim. Sanırım bu noktada beni kıran şey Jeongguk'un verdiği karşılığın ondan hiç beklemediğim şekilde gekmesiydi. Çünkü Jeongguk her şeyi adilce, hukuk ve yasalara uygun olarak yapardı.
En nihayetinde, Jeongguk ile bir ilişkiye başladığımızda işlerin sarpa saracağını düşünmüyordum. Teoride aynı işi yapıyor olsak da pratikte mesleklerimiz çatışma halindeydi ve ben mesleğimi ne kadar seviyorsam Jeongguk da o kadar seviyordu. Gururlu ve inatçıydı. Bunun, ilişkimizde sorun olacağını bilmiyordum.
"Bu meseleyi büyütmen gereksizdi."demişti Jimin, Jeongguk ile yaşadığımız tartışmayı ona anlatırken. "O haklı, Taehyung. Bu, benimle onun arasında bir problemdi. İlk başta beni korumanı anlıyorum, ben de aynısını yapardım ama sonrasında o yanına geldiğinde ona sarılmalıydın." Kahvesinden bir yudum alıp arkasına yaslandı. "İşini ve özel hayatını birbirinden ayıramıyorsun, gerçekten de."
"Yoongi ile aranız nasıl peki?" Konuyu geçiştirmek için sordum.
"İyi değil. Hâlâ aynı dosyada avukatlık yapmak konusunda ısrarcı. Ne zaman istesem ona ulaşabiliyorum ama buz gibi bir hava var aramızda."
Ağzım bir şeyler söylemek için aralandığında, oturduğumuz masadaki boş sandalye hareketlendi. "İkiniz de salaksınız."dedi Hoseok yerine kurulurken. "Jimin, Taehyung'a diyorsun ama sen de işinle özel hayatını ayıramıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Honor // taekook✔
FanfictionAvukat Jeongguk, Savcılarla asla anlaşamazdı. Özellikle de Savcı Kim Taehyung ile. #taekook Tüm hakları saklıdır! 20.01.2021