12"

12.7K 1.1K 241
                                    

susuluvtata 💜

adorekimh 🧡

Üç deli bir araya gelmemeliydik
Grup sohbeti

Hoseok bulabildin mi?

Hobi
Bekle biraz

Çabuk ol lütfen

Jiminie
Bence aşırı endişeleniyorsun Taehyung
Jeongguk'u tanıdıysam senin yüzünden kendine bir şey yapacağını hiç sanmıyorum

Ben de öyle düşünüyorum ama
Üzerine çok gittim
Bilemiyorum
Diğer ihtimal beni korkutuyor

Jiminie
Aşırıya kaçtığını fark etmen güzel
Umarım bundan sonra daha dikkatli olursun

Hobi
Buldum yerini
📌konum

Teşekkür ederim hobi
Biliyorum bana hâlâ kızgınsın ama
Bunu telafi edeceğim

Hobi
Kendine gel yeter Taehyung

Jiminie
Bizi haberdar et

Ederim

👣👣👣

Hoseok'un attığı konuma geldiğinde, arabasını sahildeki otoparka bırakmış ve sıra sıra ışıkların aydınlattığı kumsala adımlamıştı. Telefonundaki konuma göre birkaç adım ilerisinde olmalıydı, Jeongguk ama genç savcı henüz onu görememişti.

Jeongguk ile yaptığı görüşmeden sonra yüreğinde rahatsız edici bir his peyda olmuş, genç avukatın üzerine neden bu kadar çok gittiğini düşünmüştü. O an için bunun önemli olmadığına karar verdi. Bir an önce onu bulmalıydı. Her ne kadar Jeongguk'un kendine kötü bir şey yapacağını düşünmese de emin olması gerekiyordu; bu yüzden Hoseok'a, onun yerini bulması için mesaj atarken ikinci kez düşünmemişti bile. Hosoek ise Taehyung'a kızgın olsa da Jeongguk'u sevdiğinden derhal ulusal güvenlik ağına bağlanmış ve Jeongguk'un telefon sinyalinden yerini saptanmıştı.

Savcının gözleri daha uzağı seçebilmek için kısıldı. Denize vuran ay ışığı güzel bir yakamoz oluşturmuştu. Şehir halkı da böyle düşünmüş olacak ki Busan' sahili tıklım tıklımdı. Taehyung, bu kadar kalabalık içinde Jeongguk'u nasıl bulacağını düşündü. Kötü bir ruh halindeydi, belki kalabalığa girmek istememişti. Gözleri, kalabalıktan uzaktaki kayalıklara takıldığında, oraya ilerledi. Tek tük birkaç insan dışında kimse yoktu.

Jeongguk'u orada gördü. Sırtını geniş kayalardan birine yaslamış, ayaklarını kendine doğru çekmişti. Gözleri kapalıydı, dudakları hareket halindeydi; belli ki bir şarkı mırıldanıyordu. Taehyung duymayı çok istedi, usulca kayanın ucuna oturdu.

Jeongguk yanındaki hareketliliği hissetmişti ama gözlerini açmak istemiyordu. Şu an yanına tinercinin biri de gelse kılını kıpırdatmak istemiyordu; şu an sahip olduğu huzura daha yeni kavuşmuştu. Ama uzun sürmedi.

Sesin geldiği taraftan esen rüzgarı içine çektiğinde kaşları çatıldı. Tanıdık koku ciğerlerine işlerken beyni, bu parfümü kullanan bir sürü insan olabilir dese de; kalbi bir kuş gibi çırpınmaya başlamıştı. Misk kokusuyla karışık, lavanta kokusu. Jeongguk bu kokuyu çok iyi biliyordu.

Gözleri hızla açıldığında, görmeyi gerçekten istemediği o yüzle karşılaştı. Savcı Kim, en az kendisi kadar şaşkın gözlerle bakıyordu, gözlerine. Bir şey söylemek ister gibi aralık dursa da dudakları tek bir kelime etmedi.

"Ne işiniz var burada?"diye sordu Jeongguk, buz gibi bir sesle. "Burada da mı huzurumu kaçırmaya geldiniz?" Sesi, bir bıçak gibi keskindi. Öyle ki Taehyung acısını teninde hissetti.

"Ben, mesajlarıma cevap vermeyince-"

"Benimle, 'sen' diye konuşmanızdan nefret ettiğimi söylemiştim."

"Üzgünüm. Siz mesajlarıma cevap vermeyince, sizi bulmak zorunda kaldım."

Jeongguk'un kaşları alayla kıvrıldı. "Ne? Şaka mısınız?"

"Hayır, ölümden bahsediyordun - uz ve ben de kork-"

"Kendime zarar vereceğimi mi sandınız?" Alaycı bir kahkaha attı genç avukat. "Kendinizi bu kadar değerli görmeniz ... gözlerimi yaşartıyor."

Taehyung derin bir nefes aldı. "Kendimi değerli gördüğümden değil. Yaptıklarım için özür dilerim ama işlerin bu kadar ileri gideceğini düşünmedim." Jeongguk ondan tarafa bakmazken devam etti. Kendini açıklamak için tek fırsatı olabirdi. "Neden bu şekilde davrandığımdan emin değilim. Haddimi, sınırımı aştım." Bakışları Jeongguk'un bileklerindeki bandaja kaydığında dudaklarını ısırdı. "Acını ve öfkeni dindirmez ama özür dilerim. Samimiyetle."

Genç avukatın bakışları kendine döndüğünde, yaşla parlayan gözler yüzünden zorla yutkundu. "Özrünüzü kabul etmiyorum. Bu bir savaş, her yolun mübah olduğu bir savaş. Ve siz başlattınız." Ayağa kalkmaya yeltendiğinde, uzun zamandır aç olduğundan gözleri kararmış ve kendini savcının kollarında bulmuştu. Ne klişe ama!

"İyi misin?"

"Bırakın beni."

Taehyung, diğerini bırakmak istemiyordu çünkü bıraksa, düşüp bayılacak kadar halsiz görünüyordu. Bu olayın onu ne kadar kötü etkilediğini görüyordu. "Buraya arabamla geldim. İzin ver, seni evine bırakayım."

"Hayır." Zorlukla konuştu, diğeri. "Sizden nefret ediyorum. "

"Tamam sorun değil. İstediğin kadar nefret et ama seni böyle bırakamam. Titriyorsun da!"

Jeongguk hastalığın kendisini ele geçirdiğini hissetse de teslim olmak istemiyordu, hele de can düşmanı onun böyle yakınındayken ama öyle halsiz öyle acı içindeydi ki Taehyung onu kucakladığında itiraz dahi edemedi. Kolları cansız iki nesne gibi yanında sallanırken dış sesleri hayal meyal duyuyordu.

Taehyung, kucağında bitkin bir şekilde yatan genci nazikçe arabanın ön koltuğuna bırakıp kemerini bağladı. Jeongguk'un, yarı aralık bir perdeden sızan ay ışığı misali gözleri aralandığında, duraksadı Taehyung. Jeongguk ona bir şey söylemek ister gibiydi.

"Ne oldu?"diye sordu.

"Sizden hâlâ nefret ediyorum." Cevabını aldı.

Savcının dudaklarında küçük bir gülümseme oluştu. Ve bu gülümseme Busan şehir hastanesi aciline varana kadar silinmedi.




Birkaç kişi Jeongguk'un tepkisini abartı bulmuş ama değil arkadaşlar. Bir avukat olarak haksız yere size de kelepçe takmaya çalışsalar (ki kanunumuzda bu yasak) üstelik bunu sırf makamı var diye sizden üstün olduğunu sanan bir savcı yapsa  siz de öyle tepki verirsiniz. Jeongguk bebeğimi anlayın. Taehyung çok hatalı. :((

Sevgiler,

Vale!

Your Honor // taekook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin