14. Burası bizim evimiz değil.

1.1K 194 78
                                    

Ellerini ne zaman yerleştirdiğini anlayamadığı kolları istemsizce sıktı Minho. Lucas'ın gitmesi yüzünden olsa gerek hızla çarpan kalbi, içinde bulunduğu durumu idrak etmesiyle sakinleşmenin aksine daha büyük bir çarpıntıya kapıldı. Ne onu itebiliyordu ne de bir tepki verebiliyordu. Tüm bedeni resmen uyuşmuş, içinde patlayan o panik duygusuyla zamanın durduğunu hissediyordu.

Yumuşak dudaklar dudaklarının üzerinde sakince hareket etti ve Minho sadece gözlerini kapatıp birkaç saniyenin sonunda yeni kendine gelmiş gibi dudaklarını mavi saçlıdan ayırdı.

Jisung, Minho'nun yüzüne baygın bakışlarını gönderdi. İlk başta Minho'nun anladığı şey birinin onu öptüğüydü ancak o bu kişinin Jisung olduğunu o yüzüne bakmadan önce anlamamıştı...

Gözleri şok içinde açılırken mavi saçlı çok normal bir şey yapıyormuşçasına az önce ayrıldığı dudaklara bir öpücük daha bıraktı ve bedenini Minho'nun göğsüne yasladığı an resmen onun kucağına sızdı. Tek kelime bile edememişti. Minho hâlâ şok içindeydi ve o bu kadar rahat olacak şekilde sızmıştı işte. Bu ona hiç adil gelmiyordu. Tüm sorumluluk kendi üstüne kalmıştı. Tüm gerginliği ve utancı yaşayacak olan da kendisiydi. Belki de Jisung uyandığı zaman bunu hatırlamazdı bile.

Gücünü kaybeden bedenin düşmemesi için kolunu yavaşça ince bele doladı. Boştaki eli az önceki olay yüzünden lanet okurmuşçasına saçlarından geçerken duyduğu küçük mırıltıların ne demeye çalıştığını anlayamadı.

"Jisung?" diye fısıldadı sorar gibi. Belli belirsiz sarstı onu. Mavi saçlıdan tepki gelmedi. Pozisyonunu koruyarak az önce Jisung'un öptüğü dudaklarını küçük bir endişeleyle ısırdı. Gelmek için hiç uygun bir anı seçememişti...

Hemen üzerine baktı. Az önce buradan giden kişinin kim olduğunu kıyafetlerinden dolayı hemen kavradı fakat Lucas'ın onunla burada ne yaptığından emin olamıyordu. Onu öpen Lucas mıydı yoksa Jisung mu Lucas'ı öpmüştü?

Birinci seçeneği tercih ederdi... Birkaç saniyeleğine düşüncelerini toparlamaya çalışarak bekledi. Kalbi ve heyecanı biraz olsun durulduğunda harekete geçip Jisung'u koltuğa yatırdı ve başının altına koyduğu yumuşak yastığı dikkatle düzeltti.

Ne yapması gerektiğinden emin olamadığı için olduğu yerde dikilip etrafına bakındı. Gittiğinden beri ne kadar süre geçtiğini de bilmiyordu. Üstelik zaman geçtikçe aklında yeni soru işaretleri beliriyordu. Bu adam niye tüm kişilikleriyle beraberdi ki? Anlamak kolay değildi... Onun sadece kendisiyle ilgileneceğini düşünüyordu oysaki.

Masanın üzerindeki içki şişelerini alıp üst kata geçti ve geri dönüşünde elindeki pikeyle mavi saçlı adamın üzerini örttü. Bunu yaparken gözleri bir anlığına onun fazla masum görünen yüzüne takıldı. İlk başta basit bir doktor olarak gördüğü bu adam sanki yavaş yavaş hayatına giriyordu...

Onun baş ucundaki diğer koltuğa oturdu ve mavi saçlının üzerinde tuttuğu ilgisini sürdürdü.

Hafif tombul yanaklarıyla bir bebekten farksızdı. Kayıtsız duran yüz ifadesini koruyarak doktora doğru yaklaştı ama onun saçlarını düzeltmekten son anda vazgeçip elini geri çekti. Bunu yapmasına gerek yoktu.

Sorular saçma bir şekilde zihninde tekrar etti. Jisung kendisini merak ettiğini söylemişti. O zaman neden diğer kişilikleriyle de ilgileniyordu? Onlar kendisi değildi ki...

Başını iki yana salladı. Her şeyi bu kadar çok düşünüp bu kadar çok anlam yüklemeye çalışmasına gerek yoktu. Uyumak istemediği için direkt olarak resim yapmayı düşündü. Elini kaşına götürüp kaşındaki piercingi çıkardı. Üstünü de değiştirmeliydi...

Who are you? | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin