39. Bırak beni pislik herif!

807 136 92
                                    

Yorum lütfen <3
_____________________________

Üç gün hem hem Jisung, hem Minho hem de Jeongin için tam anlamıyla azap gibi geçmişti. Mavi saçlı adam, sevgilisinin gitmemiş olmasının sevinciyle kendini avutmaya çalışsa da bu pek işe yaramamış, her şekilde Lucas gittiği için üzülmeye devam etmişti. Ertesi günün tatili olması tamamen tesadüf eseri olsa da kendini toplaması için ona bir hayli iyi gelmiş, biraz olsun kafasını toparlamaya çalışıp diğer gün mecburi olarak hastaneye geri dönmüştü.

Jeongin'se Lucas varken her ne kadar onunla kavga etse de tıpkı diğer ikili gibi kendini garip ve karmaşık bir duygu durumunun içinde bulmuş, sadece olması gerekenin bu olduğuyla ilgili kendini ikna etmeye çalışmıştı. Lucas'la arası iyi olmayabilirdi fakat onun gitmesi bir insanın ölmüş olmasından farksız olduğu için fazlasıyla yaralayıcıydı. Bu sadece bedensel bir ölüm değildi.

Bu sabah Minho alarmın sesiyle uyandığında içindeki büyük isteksizlik ve huzursuzluk yüzünden Jisung'un hastaneye gitmesini istemediğini belli etti. Ancak mavi saçlı adam gitmek zorunda olduğu konusunda direttiği için bu isteği üzerinde çok fazla duramadı ve bir süredir olduğu gibi onu yine hastaneye bıraktı. Tabii ki içindeki hisler o anda son bulmadı, duyguları canını sıkmaya devam edip ruhunun bir şekilde bir yerlere sıkışıp boğulduğunu ona hissettirdi. Jungnam'ın yağdırdığı o kadar tehditten sonra hiçbir şey yokmuş bir kenarı çekilmesini beklemezdi. Jungnam'ın katil olduğunu basına duyurduğundan beri bu skandal gündemden düşmemiş, üç gün içinde daha büyük bir hal almıştı. O adam mutlaka bunun için bir intikam düşünüyor olmalıydı.

"Hyung çıkıyor musun?"

Jeongin'in sorusuna karşı ona döndü Minho. Belli belirsiz bir baş onayı verip kardeşinin meraklı gözlerine kısaca baktı. Her şeyin onun açısından da kolay olmadığını biliyordu, Jeongin de zorlanıyordu ki bu onun gün içinde çok kez dalıp dalıp gitmesinden belli oluyordu. Minho belki de bir ağabey olarak bunun farkındaydı.

"Evet, Jisung'u alıp geleceğim. İşi bitecek birazdan."

"Ben cidden çok geriliyorum." Büyük olan ne cevap vermesi gerektiğinden emin olamadığı için sessiz kaldı ama Jeongin susmak yerine konuşmaya devam etti. "Her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Normal mi bu sence?"

"Sanırım çünkü... aynı şeyi ben de hissediyorum." diyerek itiraf etti Minho. İç çekme dürtüsünü zar zor bastırdı. Eğer duygularını şimdi kontrol etmezse sonrasında istese bile kontrol edemezdi.

"Jisung hyung gelince hep beraber konuşalım mı? Konuşsam biraz daha rahatlayacakmışım gibi hissediyorum, belki size de iyi gelir."

"Konuşalım." dedi Minho. Kardeşini rahatlamak ister gibi hafifçe gülümsedi ve tek kelime daha etmeden cebine koyduğu araba anahtarıyla Jeongin'in bakışları eşliğinde önce odadan sonra evden ayrıldı.

Kahverengi saçlı adam, arabasına atladığı gibi vakit kaybetmek istemeyerek yola koyulduğunda aklında yine çeşitli düşünceler etrafa saçılmış bilyeler kadar dağınıktı. Son olaylardan sonra bir şekilde huzura erebileceği fikri dahi kafasında bir soru işareti olup onu sürekli olarak düşündürüyordu. Minho'nun bu hayattan istediği çok fazla bir şey yoktu. Sadece mutlu ve huzurlu olmayı diliyordu fakat bunların gerçekleşmesini sağlayacak birkaç madde vardı: Jungnam'ın hak ettiğini bulması ve ölene kadar hem sevgilisi hem de kardeşiyle beraber olmak.

İstediği şeylerin çok olup olmadığından emin olamasa da diğer düşünceleri gibi bunu düşünmekten de kendini geri çekti. Sürekli olarak bir şeyleri düşünüp anlamlandırmaya çalışması onu bir hayli yoruyor, başında geçmesi zor bir ağrı ve zonklama yaratıyordu.

Who are you? | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin