3. Ben senin gibi aptal değilim.

1.9K 276 174
                                    

İyi okumalar dilerim. Okuyup beğeniyorsanız oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen.<3
_______________________

İlk başta odası değiştirildi Minho'nun. Koridordan yattığı yatakla beraber geçerken ağladığını bildiği Jeongin'e yine de bakmayı reddetti. Görmeye bile tahammülü yoktu onu... Ne onu ne de bir başkasını. Gördüğü her insan ona kendisinin ne kadar güçsüz olduğunu hatırlatıyordu. Bunu ona en çok hissettiren kişi de mükemmel bir oyunculuk sergileyen Jeongin'di tabii ki. Onun nasıl bu kadar iyi oynadığını asla anlamıyordu Minho. Olan biteni bilmese şüphesiz inanırdı...

Gözlerini kapatıp iyice dinlenmeye çalışırken kapının tıklatılmasıyla kıpırdamamak için özel bir çaba gösterdi. Doktorunun gelmediğini biliyordu, yaklaşık yarım saattir Jeongin'in içeri girmek için kıvrandığını da görmüştü. Doğal olarak tüm oklar kuzenini gösteriyordu.

Birkaç adım sesi odayı doldurdu. Minho yattığı yerden Jeongin'in varlığını hissederken küçük olan ağabeyinin uyumadığından neredeyse emindi. Yüzünü görmek ya da sesini duymak istemediği için yapıyor olmalıydı bunu değil mi? Oysa ki saatlerdir bu an için beklemişti.

Yatağın kenarındaki sandalyeyi sessizce Minho'ya yaklaştırdı ve ağabeyinin yanına oturdu. Eli yavaşça onun eline kaydı. Bunu hissetmesine rağmen sesini çıkarmadığına göre gerçekten kendisiyle uğraşmak istemiyor olmalıydı ama yine de gitmeme konusunda kararlılığını sürdürüp "Uyumadığını biliyorum hyung." diye fısıldadı. "Bunu senin yapmadığını da biliyorum. Saatlerdir uyanmanı bekliyorum. Lütfen bana yine arkanı dönme."

Jeongin'in son derece titrek ve üzgün çıkan sesine karşı gözlerini açtı Minho. Dik bakışlarını ona gönderirken küçük olan ilk ânâ göre daha çok ağlamak istedi. Bu bakışları hak ettiğini sanmıyordu. Her zaman ağabeyinin bu tutumundan nefret ederdi.

"Lucas yaptı. Değil mi? Lütfen bana senin yapmadığını söyle."

"Ne fark eder?" dedi Minho. Elini sertçe geri çekti. Kimin yaptığının bir önemi yoktu ki. Biri bir şey yaptığı zaman sorumluluğu hep birlikte taşımak zorunda kalıyorlardı...

"Bunu yapacak kadar kötü olmadığına inanmak istiyorum."

Başını iki yana salladı kahverengi saçlı. Yüzünde bir şeyden tiksiniyormuş gibi bir ifade oluşurken dudakları kasıldı. Bir insanın yaşaması ne zamandan beri onun iyi olduğunu gösteriyordu? Üstelik Jeongin nasıl olduğunu bildiği halde bunu reddetmesini ve iyi olduğunu söylemesini mi bekliyordu? Öyleyse onun istediğini yapacaktı.

"Çok iyiyim. Şimdi daha fazla durma da git. Başımın çaresine bakarım ben. Kimseye ihtiyacım yok."

Her zamanki gibi yine kendi sorunlarını kendi çözebilirdi. Yalnız vakit geçirmeye, her işini tek başına yapmaya, tek başına ağlamaya alışmıştı. Üstesinden gelemeyeceği bir şeyin olduğunu sanmıyordu.

Yaşadığı hayat Minho'ya bunu o istemese bile öğretmişti. Son derece acımasız ve gaddar olan hayata karşı gelebilecek güçte değildi sonuçta.

"Gitmek istemiyorum, yanında olmak istiyorum hyung. Seni yalnız bırakamam."

"Git dedim Jeongin.  Jungnam eminim sen olmadığın için kafayı yiyordur zaten. Şirket batar... Bir önce işinin başına geri dön."

"Umurumda değil." diye ısrar etti Jeongin. Ağabeyinin elini aldı tekrar. İki avcunun içine saklayıp onu ısıtmaya çalıştı. Elleri cidden buz gibiydi. "Lütfen bana kızma artık. Ben gerçekten senin için çok korktum, seni bir daha göremeyeceğim düşüncesi beni deli gibi korkuttu. Saatlerdir diken üstünde içimdeki korkuyla seni bekliyordum ve şimdi sen-"

Who are you? | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin