𝓗𝓪𝔂𝓪𝓽 𝓿𝓮 𝓐𝓬𝓲𝓵𝓪𝓻

48 8 2
                                    

Patrick Watson- Je te laisserai des mots dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar..

**

Güzel, güneşli bir Pazar sabahıydı. Ta ki sarayı yıkan o çığlık sesleri duyulana kadar. Sesleri duyunca korkarak uyandım. Yatağımdan fırladım ve sarayın koridorlarında koşuşturarak seslerin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Yanından geçtiğim bütün çalışanların yüzlerinde ağır bir gerginlik ve hüzün vardı. Normalde hep gülümseyen bu insanlar şimdi neden böyleydi? İçimi huzursuzluk kapladı ve çok gerildim. Sonunda seslerin nereden geldiğini anladım. Sesler annemle babamın odasından geliyordu. Kapıda teyzemi ve elleri titreyen saray çalışanımızı gördüm. Teyzemin yüzü de hüzünle kaplıydı. Daha da gerilmiştim. Odaya doğru koşmaya başladım ama teyzem beni kolumdan yakaladı ve içeri girmeme izin vermedi. Teyzeme sorular sormaya başladım içeri girmek için çırpınıyordum. Daha sonra kapının arasından annem ve babamın kanla kaplı yerde yatan bedenlerini gördüm. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü ,dizlerimin bağı çözüldü. Kapı açıldı ve içeriden sağlıkçımız çıktı maalesef kral ve kraliçeyi kaybettik dedi. Yaşadıklarımın şokuna dayanamayıp bayılmışım. Ben Alina daha sadece 23 yaşında bir gencim bunları yaşamak için ne yaptım ben. Uyandıktan sonra tek düşündüğüm buydu. Odamın kapısı açıldı ve içeri Louis girdi. Louis i görür görmez ona doğru koştum ve sıkıca sarıldım. Louis benim en yakın arkadaşım, komşu krallığın prensiydi. Birlikte büyümüştük. Artık ailemden geriye sadece o kalmıştı. Kulağıma eğildi "Ben her zaman senin yanında olacağım." dedi. O an sadece ona sarılarak ağlamak istedim. Odamdaki koltuğa oturduk. Louis sakin bir ses tonuyla , "Alina ne zaman konuşmak istersen hep senin yanında olacağım , hem sen istersen bir süre burada da kalırım" dedi. Üzüntüden titreyen sesimle benim için gerçekten bunları yapar mısın diye sordum? Bana gülümsedi ve sarıldı yine kulağıma "Sen benim en değerlimsin ,sen yeter ki iste" diye fısıldadı. Sarılmayı bıraktı ve "Ben artık odama geçeyim ,malum artık buradayım sende iyice dinlen sonra konuşuruz." dedi. Louis gittikten sonra kendimi çok yalnız hissettim. Odamın penceresini açtım, derin bir nefes aldım kalbim acıyla sızlıyordu ,yatağıma uzandım ve gözlerimi yumdum. Gözlerimden yaşlar sızıyordu. Uyuya kalmışım. Kapımın çalınma sesiyle uyandım. Kapıyı açtığımda karşımda benim gibi ağlamaktan gözleri kızaran teyzem Astrid duruyordu. Bana sarıldı, tatlım biliyorum şuan çok kötü durumdasın ve artık üzerinde normalden daha fazla yük var bunun farkındayım fakat kraliyetin yönetimi için konuşmamız gerek dedi. Teyzemi içeri aldım ve odamdaki masaya oturduk . Bu süreçte hep senin yanında olucum, zorluk çekmene izin vermeyeceğim, kraliyeti artık sen yöneteceksin dedi. Kendimi hazır hissettiğimde babamın sağ kolu Richard 'ın yanına gidip onunla bu konu üzerine konuşmam gerektiğini söyledi ve odamdan ayrıldı. Kraliyeti yönetmeye daha hazır değildim fakat bu duruma itiraz etme gibi bir seçeneğim yoktu. Kendi kendime babam ve annem de eminim benim güçlü durmamı ve onların yaptığı gibi ülkeyi yönetmemi isterdi diye düşündüm . Evet çok üzgündüm ama yıkılıp ağlamama vakit yoktu yasımı içimde yaşamalı , annem ve babam için güçlü durmalıydım. Göz yaşlarımı sildim kendime gelebilmek için yüzümü buz gibi bir suyla yıkadım, üstümü değiştirdim. Kendime geldikten sonra yatağıma oturdum. Ruhum ve vücudum o kadar yorgundu ki kolumu bile kıpırdatacak halim yoktu ama yerine getirmem gereken bir sürü sorumluluğum ve en zoru da cenaze töreni vardı. Bu törene hiç hazır olmasam da yatağımdan kalktım ve odamdan ayrılıp aşağıya indim herkes hüzünlüydü. Louis beni görür görmez yanıma geldi. Ben yanındayım dedi ve destek olmak için koluma girdi. Soylularda gelmişti. Hep birlikte kraliyet mezarlığına doğru yol aldık. Tören boyu kalbim sızladı ve ağladım. Louis benim kadar üzgün olmasına rağmen benim yanımdan hiç ayrılmadı. Törenin sonlarına doğru kalbim sıkışmaya başlamıştı. Cenaze töreni bittiğinde kendimi berbat hissediyordum. Odama çıktım. Louis beni yalnız bırakmak istememişti hemen benim ardımdan odama geldi. Nasıl bir durumda olduğumun farkındaydı bu yüzden bana hiç soru sormadı. Odamın pencerelerini açtı. Elimden tuttu ve yüzüme hava vurması için beni camın önüne götürdü. Eliyle yıldızları işaret etti , ya ölünce birer yıldız oluyorsak dedi. Louis'e baktım ve sordum. "Sence babam ve annem bir yıldız oldular ve gökyüzünden beni mi izliyorlar?"

" Alina birer yıldız oldular mı bilmiyorum ama bence seni izliyorlardır onlar için güçlü durmalısın. Onların kanını yerde bırakmayacağım. Adamlarım en küçük ayrıntıyı bile araştırıyor senden tek istediğim güçlü durman ben hep senin yanındayım."

Louis'e baktım ve gülümsedim. Louis aniden gök yüzüne bakmayı bıraktı camın önünden ayrıldı ve yatağımın üstündeki örtüyü aldı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Elimden tutu ve odadan ayrıldık hala ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Sarayın bahçesine gelmiştik. "Neden buraya geldik Louis? "

Elindeki örtüyü yere serdi ve "Çok soru sormak iyi değildir Alina." dedi. Sonra örtünün üstüne uzandı ve yanına uzanmam için eliyle örtüyü işaret etti. İşaret ettiği yere uzandım ve birlikte yıldızları izledik.

YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin