Gözlerimi açtığımda artık arabada değildim. Yumuşak bir yatak üstünde yatıyordum üzerimde kırmızı polar bir battaniye örtülüydü. Sanırım buraya kadar Pusat beni kucağında taşımıştı. Acıyorum çocuğa beni taşıya taşıya fıtık olacak. Gerçi ben uyurken top patlasa uyanmam o da beni burada bırakmaya kıyamayınca taşımak zorunda kalıyor yazık. Sözde yaz ayındaydık ama ben yine donuyordum. Kansız mıyım neyim anlamadım ki. Ayağı kalkıp battaniyeyi omuzlarıma atıp evin içinde gezinmeye başladım Pusat neredeydi Allah aşkına? Ayrıca biz neredeydik? Camdan dışarı baktığımda etrafta ağaçtan başka bir şey yoktu. Tamam götür beni buradan dedim ama kuş uçmaz kervan geçmez yere de gidelim demedim ki canım. Düşüncelere dalmış camdan dışarıyı incelerken arkadan gelen patırtı sesiyle yerimden sıçradım.
"Korkma prenses benim"
"iyi misin? Hiiiihh Pusat, eline ne oldu!"
Gözlerim pörtlemiş şekilde Pusata bakarken sanki benim verdiğim tepki anormalmiş gibi baktı
"Niye öyle bakıyorsun ayrıca eline ne oldu!"
"Prenses fark ettiysen dağ evindeyiz her ne kadar yaz ayında olsak ta gece yarısı buraları buz gibi oluyor. Donarak ölmeni istemem" deyip göz kırptı.
"Ohoo sen daha sabahtan battaniye sarılırsan işimiz var senle. Nasıl ısıtacağım kızım seni?"
Gözlerimle elini işaret ettim Soru sordum cevap alamadım ?"
"Odun kırarken oldu önemli bir şey değil"
Şimdi şaşırma sırası bendeydi. Pusat kim odun kırmak kim. Bunca zaman krallar gibi bakılan adam eline tek bir işe sürmemiş ve ben üşümeyeyim diye odun kırmıştı. Ahh ya yerim ben bunu ne kadar da düşünceli. Dayanamayarak kollarımı açıp yürüdüm kollarımı havaya kaldırınca battaniyem pelerin gibi olmuştu. Pusatı kollarımla sarıp,battaniyemle onu ısıttım. "Seni çoook seviyorum. Senin gibi bir dosta sahip olduğum için çok şanslıyım"
"Bende seni çok seviyorum prenses. Hadi artık şu konuyu konuşalım"
"Konuşacak bir şey yok. Yeni bir başlangıç yapmak istediğime karar verdim o kadar"
"Kimim ben Güneş! Ben senin hizmetlilerinden miyim? yada önemsemediğin o kaşar arkadaşlarından mıyım lan!"
Pusat sinirlendiğinde gözü dönen biridir ve sanırım sabrını zorladım. En son yapmam gerekeni yine ilk baş yapmıştım aferin bana.
"Özür dilerim gerçekten öyle bir şey demek istemedim"
Sesim ağlamaklı çıkmıştı. Ağlamaktan nefret ediyordum ama şu son zamanlarda ağlamadığım tek bir gün bile yoktu.
"Özür dileme, anlat."
Kızdığında gözü sekiyordu. Bu haline ne kadar gülesim gelse de şuan gülersem her şeyin daha fazla karışacağını bildiğim için kendimi tuttum.
"Her şeyi en baştan anlatacağım ama sözümü kesmek yok"
Kafasını onaylayan bir şekilde salladığında konuya başladım.
"O gece bavullarımı hazırladığımda aklımda olan tek şey İstanbul'dan uzaklaşmaktı. Buraya gelecektim yazlığımızda yaşayacaktım. Tüm yaz lux içinde yaşayacak kadar param vardı. Bu sürede de geri kalan hayatım için para bulacaktım. Eski hayatımdan hiç kimseyle diyaloğa geçmeyecektim. Mart ayında 18 yaşıma basıyorum. Ondan sonra kişisel bilgilerimi saklama hakkımda olacaktı. Annemin üzerimde bir söz hakkı kalmayacak. Özel bir okulda şu lanet okulu bitirip mezun olacaktım artık gerisinde ne olursa. Derinin yanına gidecektim ve onu ait olduğu yere buraya yanıma dönmeye ikna edecektim. Bunca yıldır ayrı kalmamızın altında yatan nedeni bir o birde babam biliyor. Babam şuan toprak altında olduğunu düşünürsek gerçeği bilen tek insan Derin. Ve..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN
أدب المراهقينAdım Güneş Özer. Varlıklı Özer ailesinin biricik kızıyım. İlk aşkım ilk sevgilim unutulmazım olan Özgür intihar ettikten sonra hayattan bağını koparmış yıllar öncesinden gizemli bir şekilde babası tarafından ikizi Derinden zorla ayrılmış kızım. Deri...