•ᴥ•

297 19 11
                                    

- uzun zamandır aklımda olan bir konuydu, karakterlerle en iyi empati yapabileceğimi düşündüğüm gün başlamak istemiştim o gün bugünmüş. iyi okumalarrr ◕ ◡ ◕

- hikayenin bana verdiği vibe ve yazarken dinlediğim şarkılar üzerine bir playlist hazırladım, profilimden ulaşabilirsiniz.

- ilk başta oneshot şeklinde yazmaya karar vermiştim ancak kısa tutamayacağımı anlayınca bölümleri ayırdım, tekrar yorum yapın lütfen (╥﹏╥)

1;i feel so nice mom, i feel so nice

''Kendimi çok iyi hissediyorum anne.''

Onu ikna edemeyeceğimi biliyordum ama bir kere daha ısrar etmek istedim, son kez.

''Psikologun gelmemeni isteyene kadar oraya gideceksin. Bunun hakkında defalarca konuştuk. Hem senin aksine Bay Kim sende o kadar büyük bir gelişme gördüğünü bildirmedi bize.''

''Anne, kendimi iyi hissediyorum.''

''Hyunjin, şoför aşağıda seni bekliyor. Acele et.''

Bornozumla oturduğum yataktan söylenerek kalktım. Dolabımdan sevdiğim ve bana yakıştığını düşündüğüm kıyafetlerimden birkaç tanesini çıkarttım. İyi görünmem gerekiyordu. Her zaman iyi hissetmezdim ama her zaman iyi görünmeliydim. Aynanın karşısına geçtim. Sarı saçlarımı yakın zamanda siyaha boyatmıştım, bu sefer farklı bir renk denemek istiyordum ama sanırım zamanım olmayacaktı. Pembe bana yakışabilirdi sanırım, belki de görüşmeden kaçıp saçlarımı pembe yapıp öyle devam etmeliydim kafamdaki planlara. Ama hayır, yeni boyattığım pembe saçlarım deniz suyuyla akınca çirkin görünürdüm. Morg odasında da, tabutumun içinde de. Benim amacımsa tamamen bunun tersini sağlamak üzerine kuruluydu. Tabutumun içinde güzel görünmek istiyordum. Sanki bir film yıldızı çekimler için oraya özenle koyulmuş gibi. Sanki biraz sonra dünyanın en güzel gülüşüyle yattığı yerden doğrulacak gibi. Ölümün bile güzelliğini çalamayacağını bilen biri gibi. Bu, benim hayalimdi.

Annem, benim oldum olası mutsuz bir çocuk olduğumu söylerdi. İlk kez bileklerimi kestiğimde ve hastaneden çıkınca psikologa gitmek zorunda bırakıldığımda da böyle demişti psikologuma.

''Hyunjin üzgün bir çocuktu. Gençliğinde ise bu mutsuzluğunun estetik ve gizemli olduğunun düşünülmesi hoşuna gittiği için bu özelliğini terk etmediğini düşünürdüm. O hep üzgündü ve ben bunun bir kişilik özelliği olduğunu düşünmüşümdür hep.''

Küvette otururken bileklerimden akan kanı büyük bir zevkle izlemiştim ve annem benim melodramayı sevdiğimi düşünüyordu. Biraz haklılık payı olabilirdi.

Bay Kim'in odasına ilk gittiğimde ne hakkında konuşacağımı bilememiştim. O ise beni biraz inceleyip bileğimdeki izlerin çirkin göründüğünü söylemişti. Güzelliğin benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Bu yüzden bir kez kendimi asmayı, bir kez de içkiyle uyku hapı yutmayı denemiştim. Bedenimde iz bırakmayacak ölüm yöntemleri. Birinde annemin ilk intihar girişimimden dolayı tuttuğu korumam Changbin, diğerinde ise evin temizlikçisi bulmuştu beni. Bu sefer bulunmak istediğimden emin değilim. Tabutumun içinde güzel görünmek istiyorum ama yeni bir şey denemeyi de. Eğer kendimi bir gece yarısı dalgasına bıraksam ve bulunmasam güzel olurdu, ama eğer bulunacaksam bedenimin balıkların gözlerimi yemiş ve soğuk suya durmanın etkisiyle morarmış halde olmasını istemezdim. 

Biraz kafam karışık ama halledeceğim.

Üstümü giyindikten sonra biraz makyaj yaptım ve saçımı düzelterek odamdan çıktım. Annem salonda ayakta durmuş beni bekliyordu. Lüks evimize uygun giyinmiş bir kadındı ve benden de hep bu eve, bu yaşayışa uygun olmamı beklemişti. Bunun için onu suçlayamazdım ama onun istediği kişi olmaya çabalamak içimden gelmiyordu.

watercolor eyes // hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin