Hyunjin, adını hatırlayamadığı arkadaşının taşınmasının ardından oyun oynayabilmek için sokaktaki diğer çocuklarla arkadaş olmak zorunda kalacağının farkındaydı. Ne yazık ki sahip olduğu tek oyuncaklar annesinden gizlemeye çalıştığı bebekler ve metalden bir oyuncak bisikletti.
Ve gerçeğine sahip olmayı her şeyden çok istiyordu.
Ya da gerçeğine sahip olan bir arkadaşı olmasını. Belki arkadaşı ona bisiklet sürmeyi öğretir, bisikletini ödünç verirdi.
Böylelikle ani bir karar verdi ve eline oyuncak bisikletini alıp diğer çocukların oynadığı ağaçlık alana gitmek için evden çıktı.
Kısa bir süre yürüyüp eski arkadaşıyla oyun oynadığı yeri geçtikten sonra gelen kahkaha seslerini takip etti. Çocukları görmesine olanak sağlarken saklanmasına yardım edecek bir ağacın arkasına saklandı. Geldiğini kimsenin fark etmediğini anladığında ağacın ardından kafasını uzatıp etrafa göz gezdirdi. Beş çocuk çimenlerde çember şeklinde otururken biri ayakta, bisikletini ağaca yaslamaya çalışıyordu.
Gözleri bisiklet ve sahibi olan çocuk arasında gidip gelirken, ayakta duran kahverengi saçlı, kendinden biraz küçük görünen çocukla göz göze geldi. Gözlerini Hyunjin'den ayırmadan bisikletini arkasında duran ağaca yaslamış, bağdaş kurarak çimenlerde yerleşmişti. Bakıştıklarında Hyunjin korkuyla gözlerini kaçırdı ve arkasında durduğu ağaca iyice sindi. Onu izleyen gözlerin de pes edip arkadaşlarına doğrulduğunu hissettiğinde başını uzatıp ağaca yaslanmış olan bisiklete tekrar hayranlık içinde baktı. Sonra elini cebine attı ve küçük oyuncak bisikletine çevirdi gözlerini. Küçük Hyunjin, başka çocuklara layık görülen şeyleri neden annesinin ona layık görmediğini anlayamamıştı ve anlayamadan ölecekti.
Hyunjin; çocuklar ayaklanmaya başladığında ne yapacağını bilememiş, elindeki oyuncak bisikleti yere düşürmüştü. Tanımadığı yaşıtlarından birinin kendisine doğru yürüdüğünü gördüğünde iyice panikledi ve düşürdüğü oyuncağına bakışlarıyla veda ettikten sonra arkasına bakmadan koşmaya başladı.
Yeterince uzaklaştığına karar verdiğinde nefeslenmek için adımlarını yavaşlattı. Hep sahip olmak istediği o hayale en yakın olan şeyi bir ağacın dibine terk etmek zorunda kaldığı için kendisinden ve o çocukların hepsinden nefret ediyordu. O çocuğun bisikleti artık umurunda değildi, arkadaş edinmek de öyle. Eve geri dönmesi ve belki de hiç çıkmaması gerekiyordu. Bu fikir ona mantıklı gelince kendini onaylarcasına kafasını salladı ve tekrar koşmaya koyuldu, arkasından gelen sesi duyana kadar.
''Hey, beni bekle!''
Birinden kaçıyorsanız bu lafı duyduğunuzda geriye bakmamanız gerekir, merakınıza yenik düştüğünüzde ise av olmanız çok muhtemeldir.
Bir anlık boşluğuna denk gelince Hyunjin fark etmeden av olmayı seçmişti.
İsmini bilmediği -ve gelecek on dört yıl boyunca bilmeyeceği- çocuğun bisikletle kendisine yaklaştığını görünce minik çocuğun yüreği ağzına gelmişti. Karşısındaki çocuk kısa bacaklarını yere sabitlerken Hyunjin gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı. Bisikletli olanın, konuşmalarını gizlice dinlediği için kendisini azarlayacağını düşünmüştü haklı olarak. Azarlanmaya alışkın olan minik ruhu bunu kaldırabilirdi ama gelebilecek bir yumruk karşısında ne yapabileceğini o kısa sürede hesap etmeye çalıştı.
''Koşarken bunu düşürmüşsün, çok tatlı bir bisiklet.''
Gerçek bir bisiklete sahip olan çocuğun kendi bisikletini övmesine anlam veremese de beklediği sinirli ifade ile karşılaşmamak, korkudan elleri terleyen çocuk için bir lütuftu. Ellerini beceriksizce üstüne sildikten sonra bisikletine uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
watercolor eyes // hyunmin
Fanfictionİntihar notumu, son gecemde, hiç tanımadığım bir çocuğun beynine kazıdım.