HOM. 17. BÖLÜM

148 29 0
                                    

De ki, Allah bizim için ne yazdıysa, başımıza gelecek ancak odur. O bizim Mevlamızdır. Müminler yanlızca Allah'a güvenip dayansınlar (tevbe süresi 51. Ayet)

Oğlum; Bu ayeti iyi kazı aklına ondan sonra bizi anlamaya çalış. Bu mektubu sana yazdığımızda sen bize geleli daha 1 yıl ancak olmuştu. Geleli diyorum çünkü doğalı diyemiyorum. Rabbim bize bir evlat vermedi, vermedi demek çok yanlış aslında isyana girer. Tevbe haşa...
Nasip olmadı diyelim çok istedik çok tedaviler gördük ama olmadı son tedavide kesin karar verildi, Almanya'da doktorlar tarafından. Boynumuz bükük kalbimizi kırık bi memleket havası alalım gönlümüz açılsın diye köye geldik 1 hafta kaldıktan sonra kesin dönme kararı alıp köye yerleşmeye karar verdik. Almanya'ya gidip evi barkı kapattıktan sonra yola çıktık, gece saatleriydi dönüşümüz. Zaten uyku tutmuyor sabahlara kadar ibadetle geçiriyorduk sıkıntımızı bizde gece yolculuğu yapmak için çıktık bismillah diyip yola..

Arabaya binip 2 sokak ilerlemiştik ki evin birinden alevler yükselmeye başlamıştı ahşap evden. 10 dakika içindede biz birşey yapamadan her yeri sardı. Burda durmadığımızdan kimdir? nedir? evin sahibi kimlerden dir ? bilemedik.

İçeri girilecek gibi değildi. Kaç kişi yaşar Çoluk çocuk var mıdır? diye etrafa bakınırken baban bahçeden hortum buldu, Ben de sesimi komşuları durmaya çalıştım.

Evin dört bir yanına dolanıyordum ama sanki herkes ölüm sessizliğinde gibiydi, zaten evin sağında ve önünde ev vardı sol ve arka tarafı Dağın Eteğiydi. Arka tarafa dolandım can havliyle, belki arka bahçeye açılan bir kapı vardır diye.
Ev küçük bir evdi arkada da küçük bir bahçesi vardı, karşıdan kapıyı gördüm ama girmeyi bırak, bakarken bile alevlerden kapının ısısıyla yaklaşılmıyordu bile.

Saniyeler içinde ağaç parçaları düşmeye başladı uzaklaşmak için ardımı dönmüştüm ki, bir inilti duydum bahçedeki eski masanın dibinde hemen dönüp ev ahalisinden birinin kurtuluşuna sevinip yaklaştım.
Bu bir çocuktu bir erkek çocuk henüz Tahmini 4, 5 yaşındaydı onu hemen kucağıma alıp ön tarafa koştum arabaya ilerleyip onu arka tarafa koydum nabzına baktım atıyordu, Nefes almakta zorlanıyordum belli ki ara ara öksürüyordu. Arkaya dönüp babana bakındım ama göremedim araba sürmeyi bildiğimden hemen direksiyona geçip ilçeye doğru gaza bastım.
Hastaneye vardığımda şükür geç kalmıştım hemen müdahale edip çocuğa baktılar saatlerce kapıda bekledim bilgi versinler diye ama odadan çıkanlar acele ile beni duymadan geçiyordu.
Sabah ezanı okunması ile mescide girip namazımı eda edip, dua ettim dua ederken yorgunluktan sızmışım oracıkta.
Ne kadar uyudum bilmiyorum o çocuk vardı rüyamda,
bir bankta oturmuş kollarını bana açmış 'gel' diyordu, yüzünde bir gülücük vardı. Kendi gelmiyordu ama bana sürekli 'gel' diyordu. Bende adımlarıma engel olamadan ona ilerliyordum, tam açılı kollarıma sırılacakken uyandım.
Kendime gelip mescitten çıkıp çocuğa gittim.
Aklımda, Rüyamda, dilimde, duamla vardım kapıya.
Yarım saat geçmişti ki Doktor çıktı,

"Annesi çocuk uyandı, Gözünüz aydın ciğerleri çok hasar görmüş bizi çok zorladı, birde şeyyyy...."
Ben annesi sözünde takılı kalmıştım oysa gerisini duyumamıştın sanki...
Doktor usulca dokundu kendime geldim. 'ben annesi değilim' demek için ağzımı aramıştım ki,
"O sanırım bir daha yürüyemeyecek, Çok üzgünüm " demişti...
Neye üzülseyedim şimdi, yürüyemeyeceğine mi? annesi olmadığıma mı? bilemedim.

Biliyorum bencilce geliyordu kulağa ama ben onun anlık annesi olmakla mutlu olmuştum işte. Doktor "uyuyor ama yine de görebilirsiniz" diyip gitmişti.
Bense kapıdan bakıp hızlıca bahçeye indim, hastane üstümü üstüme gelince de onu orada bırakıp köye döndüm. Eve vardığımda baban telaşla yanıma koştu ''gel içeride anlatırım"dedim ve yorgunca koltuğu attım kendimi.

HUZUR'UM OLUR MUSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin