3.Bölüm//Yeni Hayat

132 33 7
                                    

Ailemiz gün geçtikçe büyüyor oylarınızı ve yaptığınız yorumları görünce çok mutlu oluyorum :)Sizden istediğim ufacık birkaç şey var :))

*Bölümü okuduktan sonra voteleriniz eksik etmeyin :)

*Kısa yada uzun iyi yada kötü yorumlarınızı yazın :) Bu benim kendimi geliştirmemi sağlıyor.

*Son olarak da eğer hikayeyi beğeniyorsanız arkadaşlarınıza tavsiye etmeyi unutmayın :))

Şimdiden teşekkür ederim :)) Ben çok severek yazdım.Umarım sizin de beğeneceğiniz bir bölüm olur :)) Bölümü paylaştığım şarkı ile birlikte okuyun lütfen :)


Keyifli Okumalar :D

***

Geçmişimi düşündüm, gözlerimi kapadım ve öylece bekledim. Hiç görmek istemediğim bir sabahtı bu. İlk defa gecenin bitmesini istememiştim. Ne güneş bana günaydın demişti ne de bir başkası. Pencerelerdeki gazetelerin kenarlarından sızan hafif güneş ışıkları olmasa sabahın olduğunu bile anlamayacaktım. Başımı koyduğum sert yastık boynumu ağrıtmıştı. Yataktan ağır hareketlerle kalktım. Odada boş boş birkaç adım attım. Belki işe yarar bir şey bulurum diye odadan dolanmaya başladım. Dikkatimi ilk çeken çekmeceler oldu. Boş birkaç çekmece açtım. Bazılarının içlerinde örümcek ağları , yumaklanmış tozlar vardı. Belli ki odaya uzun zamandır kimse uğramamıştı. Diğer bir çekmeceye geçtiğimde üzeri tozlanmış bir fotoğrafla karşılaştım. Fotoğrafın üzerine birkaç kez üfledim.

Üzerindeki toz tanelerinin yıllanmışlığı giden fotoğraf yeni bir anıyla karşımda duruyordu. Fotoğrafta aralarında fazla yaş farkı görünmeyen iki erkek çocuğu vardı. Ortalarında ise bir adam kamerayı gülümsemiş, çocukların ellerinden tutuyordu. Fotoğraf ağaçlık bir alanda çekilmişti. Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakmaya çalıştım. Sol üst köşede bir kadın önündeki masaya bir şeyler yerleştirirken yakalanmıştı.

Bir yazı yada o güne dair birşeyler bulmaya çalıştım.Fotoğrafı çerçevesinden çıkardım.Arkasını çevirdiğimde beklediğim iz tam karşımdaydı.

''Tüm kötülüklerden uzak mutlu bir gün '' yazıyordu.Aslında tarih bulmayı istemiştim bu beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Fotoğrafı tekrar çerçevesine yerleştirip çekmeceye koydum. Ortalığı biraz daha kurcaladım. Masanın alt kısmında eski defter ve bir işaret parmağı boyutunda kurşun kalem buldum. Belki de bunlar yaşadıklarımı birine ulaştırmamı sağlayacaktı. Sayfaları tek tek çevirdim. Hepsi boştu.

Denedim, yazdım, karaladım. Bazen yırttım attım sayfaları bazen bir çizik çektim kelimelerin üzerine.

Ve başladım yeniden sayfaları çevirmeye.


''Nasıl bir beden başka bir bedenin gözlerinin önünde acı çekmesinden zevk alabilirdi ki?

Nasıl bir kalp bir evladın önünde babasına kıyabilirdi ki?

Nasıl bu kadar sıradanlaşmış olaylar için insanlar bu kadar çok acı çekebiliyordu ki?

Nasıl insanlar herşeyin gerçek olduğuna inanabiliyordu ki?


İnsanları tanıdıkça yalnızlığa gömüldüm.Değersizdi tüm bedenler.Ölünce bedenleri dünyaya bırakıp gidecekti tüm ruhlar.Ben düşündükçe içime kapandım.

Artık eğlenmek, gülümsemek veya bir şeylerden zevk almak bu bedenin parçası değil. Ben ruhumu susturdum, kapadım perdelerini. Eğer hala hayatta kalmamın bir anlamı varsa o da bedenimi tamamen ele geçirmiş olan intikam ateşi.

Haksız yada haklı, gerçek yada yalan, mutlu yala mutsuz artık ne duygular ne de olaylar umrumda değil.

Ben kendi karanlığında bulduğu son ateşi söndüren kişiyim.

Ben işte tamamdır dendiği anda oluşan hayal kırıklığıyım.

Ben Sıla.

Beyazdan yoksun hayatımın karalanmış hayallerinin prensesiyim.''

Kapının kilit sesini duymamla irkildim.Artık buna alışma vaktim gelmişti. Yine dünki kadını görmeyi umut ederek başımı kapıya doğru çevirdim. Ama karşımda asla tahmin edemeyeceğim biri vardı.


DORUK.

Defterin kapağını kapattım ve ayağa kalktım. O da bana doğru geliyordu. Aramızda sadece iki adım kala durdu.

''İsmin ne?'' dedi. Sesi tahmin edebileceğimden daha karizmatikti.

''Sıla''dedim ürkek bir sesle.

''Nasıl geldin buraya?'' dedi ve bir adım daha yaklaştı.

''Ben gelmedim zorla getirildim.''

''Her neyse''dedi ve gözlerini devirdi. Odada anlamsız birkaç adım attı. Az önce üzerine birşeyler karaladığım defterin olduğu masaya doğru yöneldi. Defteri eline aldı ve yazdıklarımı okumaya başladı. Çok sinirlenmiştim.Defteri elinde almaya çalıştım. Geriye çekilmedi,karşılık vermedi. Birkaç cümle okumuş olsa da defter artık benim elimdeydi.

Anlamsız bir gülüş attı. Alay eder gibiydi.

''İntikam almak istiyorsun değil mi?'' diye gülümsedi.

''Bu seni neden ilgilendiriyor?'' Sesim sandığından daha yüksek çıkmıştı.

''Sakın deneme.Eğer böyle bir şeye kalkışırsan seni tek bir kurşunla aniden öldürmez. Canını yakar, çığlık atıp yalvarmanı sağlar.Bu düşünceleri aklından geçiren tek sen değilsin. İlk değilsin sonda değilsin.''

''Bana tavsiye verme yada uyarma. Sandığından daha zekiyim.'' diyerek konuşmasını böldüm.

''Sana ne tavsiye veriyorum ne de uyarıyorum. Eğer böyle bir şeye kalkışırsan başına gelecekleri anlatıyorum.'' Kendinden çok emindi. Ama unuttuğu bir şey vardı. Bende kendimden ve duygularımdan çok emindim. Hiç bir şeyi bu kadar çok arzulamamıştım. Hiç bir şeyi intikam kadar çok istememiştim.

''İnan bana buna hiç gerek yok. Neden geldin onu söyle'' Ona kurduğum cümleler sinirlendiriyor olsa gerek bakışları değişti.


''Hazırlanmaya başla. Birazdan yeni hayatına ilk adımlarını atacaksın.'' dedi ve beni yeni bir karanlığa sürükledi.























Beyazdan YoksunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin