Hayallerle gerçekleri karıştımaya başlamıştım.Geçen her gün bir öncekinden daha kötüydü.Hayatım boyunca baskı altında yaşamamıştım şimdi ise emirler beni ordan oraya sürüklüyordu.Bedenimin her bir zerresini ele geçiren yeni bir duyguyla buluşmuştum.
İsmi korkuydu.
Korkuyordum herşey için.
Babama neden kardeşime bu kadar kötü davrandığını soramayacak kadar korkaktım. Babamın cesedinin başında öylece beklerken adamdan kaçamayacak kadar korkaktım. Bana kendi kaderimi yaşama imkanı tanımadıkları içi karşı gelemeyecek kadar korkaktım. Hakan'ın beni iki yılın ardından sadece kandırıyordum dediğinde yalan söylediğini biliyorum diyemeyecek kadar korkaktım.
Belki de bu korkaklığım intikam hissimi bastıracaktı. Belki de korkaklığın karşısında yenik düşecekti içimdeki tüm duygular.
Şimdi ne olacaktı?
Öylece durup seyretmek hangi gözlere yakışırdı?
Hangi beden düşmanının istediklerini yerine getirecekti?
Ya da hangi kalp daha fazla dayanabilirdi?
Sustum, izledim, dinledim.
Ağzımın, gözlerimin, kulaklarımın yeniden hayat bulmasını bekledim.
Doruk'un beni yeni hayatımla buluşturmasına izin verdim. Abisi gibi değildi. O çok farklıydı. Beni kolumdan sürükleyerek merdivenden indirmedi. Arabasına bindirirken ellerimi bağlamadı, ağzımı bantlamadı. O iğrenç kahkahanın bir benzerini atmadı. Doruk sustuğu her saniye ile suratıma bir darbe çarptı. Beynimde biriktirdiği her soru işaretiyle bana sarsıntı yaşattı. Boğazıma kadar acının birikmesine sebep oldu. Odada bana söylediği o
''Yeni hayatına ilk adımları atacaksın'' cümlesinden beri tek bir kelime etmedi.
Taki beni bindirdiği o siyah arabayı durdurana kadar.
''Eğer yaşamak istiyorsan cesur ol. Yoksa seni her geçen gün yok ederler.'' Bana acıdığını o kadar belli ediyordu ki. Gerçi kim olsa acırdı bana. Babasının katilinin emirlerine uyan bir salaktan başka bir şey değildim.
''Ne demek istiyorsun sen?'' dedim umutsuz bir şekilde.
''Birazdan anlarsın Sıla.'' diye karşılık verdi.
Bana ismimi ilk kez söylemişti. Bu içimde farklı bir duygu yaşatmıştı. Bunu tarif edemezdim. Bundan sonra kimsenin bana ismimle sesleneceğini düşünmediğim için belki de farklı hissetmiştim. Sonuçta ortada dönüp dolaşan ''madde'' diye manasız bir kelime vardı.
''Sana sadece bir tek şey soracağım'' dedim.
''Sor'' dedi tam arabanın kapısından dışarı bacaklarını sarkıtırken.
''Bana neden madde diyor?'' dedim çaresizce.
''Çünkü sen onun maddesisin.'' Gerçekten daha açıklayıcı bir cümle kuramazdı.
''Bu da ne demek oluyor?'' diye çıkıştım biraz yüksek bir sesle.
''Bundan sonra onun için savaşacaksın. Onun para kazanmasını sağlayacaksın.'' Etkileyici gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Bakışları beni çok rahatsız etse de belli etmemeye çalıştım.
''Böyle bir şey yapmak istemiyorum.''
''Sana fikrini soran olmadı'' dedi sinirli bir şekilde.
Başımı Doruk'a doğru çevirdim.Gözlerimi gözleriyle buluşturdum.Ben o gözlerde kötülük göremiyordum.Gördüğüm tek şey içinde hala yaşayan bir çocuğun olduğuydu.Ondan nefret etmeyi denedim ama içimden bir his bunu reddediyordu.
''Eğer bu işi ben yapacaksam ne istediğimi sormalısın'' dedim. Elimden geldiği kadar güçlü olmaya çalışıyordum.
''Artık normal bir hayatın olmayacak alış bunlara.'' Gayet rahattı. Benim bunları anlamam çok zordu. Bana nasıl alış bunlara diyebiliyordu ki. Ben bunun nesine alışacaktım?
''İstemiyorum anlamıyor musun? Savaşmak istemiyorum. Onun güldüğünü görmek istemiyorum. Onu mutlu etmek istemiyorum. Tek istediğim onun da benim gibi her geçen gün acıyla kıvranması.''
Hiçbir şey söylemedi. Hala kapıdan tam anlamıyla çıkarmadığı bacakları şuan tam dışarıdaydı. Arkasında benim olduğumu unutmuş gibi yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonra bana doğru döndü. Kolunu buraya gel dermişçesine salladı. Sinirliydim. Hem de hiç olmadığım kadar. Bana bunları yapmalarına izin verdiğim için ilk baş kendime sinirliydim. Arabanın kapısını açtım ve peşinden yürüdüm. Kapının önünde durdu ve şifreyi girdi. Sayılara dikkatlice baktım.
2-3-9-2-9
Kapı açıldığında bana doğru döndü.
''Beni takip et. Yanlış bir şey yapmaya kalkma.'' dedi. Cevap bile vermedim.
Uzun bir koridorda yürüdük. Sonunda bir kapının önünde durdu ve içeri girdi. Etrafıma anlamsızca bakıyordum. Ben de peşinden girdim. Spor salonuna benziyordu. Koşu bandı, bisiklet vs. akla gelebilecek her şey vardı. Ama benim dikkatimi çeken iki kızın kavga ediyor olmasıydı. Birbirlerine öldüresiye vuruyorlardı. Başlarında bir adam duruyordu ve hiçbir şekilde engel olmuyordu. Adam bizi fark ettiği zaman boynunda asılı duran düdüğü çaldı. Kızların az önceki hallerinden eser yoktu. Sakinleşmişlerdi. Adam bize doğru yöneldi.
''Hoşgeldiniz Doruk Bey''
Doruk adama karşılık vermedi.Bana doğru döndü.
''Şimdi parçaları birleştirdin mi?'' dedi.
Korkularımı bastırmaya çalışarak Doruk'a baktım.Cevap vermemi bekliyor gibiydi.Ama hiçbir şey söylemedim.Tekrar adama doğru döndü.
''Bu yeni madde Sinan. Onu eğiteceksin. Bir hafta içinde maçlara çıkabilecek duruma gelsin.''
''Peki efendim siz hiç merak etmeyin.'' dedi adam. Tek gözü ile de beni inceliyordu.
Ne yani şimdi yeni hayatım bu muydu?
Ben kavgadan ne anlarım ki?
Hayatım boyunca kimseye sataşmamıştım bile.
Hem birine sertçe vuracak kadar güçlü kollarım bile yoktu.
Bunların amacı neydi?
''APTALLAR!'' diye geçirdim içimden.
Doruk arkasına döndü ve odadan çıktı.Adam ve iki kızla birlikte yalnız kalmıştım.
Bölüm hakkında yorum yapar ve eğer beğendiyseniz vote verirseniz sevinirim :) Hikayeyi okunma sayısına göre yayınlıyorum ama okunma sayısı baya düşük.Desteklerinizi bekliyorum :))

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyazdan Yoksun
Ficção AdolescenteBeyaz bir renk midir sadece? Saflığın ve temizliğin simgesidir beyaz.İnsana güven verir,içini ısıtır.Ama bir sorun vardır.Üzerine vurulan her fırça darbesi bellidir beyazın hayatında. Darbelerden sonra yeni bir renge kavuşur. Sanmayın ki bu sadece b...