Kafan tıka basa dolu olur orada sana bile yer kalmazdı. Senin dışında her şey hareket edip zamanın hızına ayak uydurmaya çalışırdı ama sen bir şekilde o kapanına sıkıştığın andan ne ileri gidebilirdin ne de geriye dönüp o anları düzeltebilirdin. Peşine takıldığın o sesi takip ettikçe kendinin bile tanıyamadığı birisi ile yüzleşirdin. Ben kimdim?
En başından beri yaptığım da buydu. Problemlerimi görmezden gelmeye çalışarak bir kaçış mekanizması oluşturmuştum kendime ama bunun çok daha büyük bir problemi de peşinden bir kasırga gibi sürüklediğinin çok sonradan farkına varmıştım.
Gideceğimi söylüyordum ama bunu söylerken bile kendimi hala inandırmaya çalışıyordum. Daha kendine bile dürüst olmayan bir insan nasıl olur da eylemlerin arkasında göğsünü gererek durabilirdi?
Yat turunun üstünden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen aklım hala o anda kalmıştı. JiYoo bir şekilde Taeyong ile konuşmuştu ve sonuç olarak karaya varır varmaz o ikisi birlikte ayrılmıştı. Taeyong her ne kadar JiYoo ile arasında bir şey olmadığını dile getirse de JiYoo bir şekilde ona karşı abayı yakmıştı. Bu konu hakkında nasıl bu kadar kör kalabildiğini merak etsem de senelerdir ona olan hislerimi bile umursamayan bir adam olduğunu unutuyordum.
Hoş, her şekilde incinen ben olurken incitenin de artık değişmiyor olması bir paradoks haline gelmişti.
O sabah RedLine'a girerken zihnim ilk defa bu kadar boştu. Bunun rahatsız etmesi gerekirdi. Sessizlik benlik değildi ama sadece çok kısa bir an her şeyden ve herkesten uzak kalarak bir şekilde susturduğum düşüncelerimi ablukaya çıkarmanın iyi olabileceğini var sayıyordum. Ta ki telefonumun melodisi soyunma odasında yankılanmaya başlayıncaya kadar.
Arayanın Cho olduğunu görünce bir an açmamayı düşünsem de onunla neredeyse bir hafta önce o yatta yaptığım konuşma aklıma gelince telefonu açıp kulağıma götürdüm ve Cho'nun heyecan dolu sesi de böylelikle kulağıma doldu.
"Ne öğrendiğime inanamayacaksın?" dedi bir buluşa imza atan bilim insanı havasıyla.
Aynanın karşısına geçip tek elimle saçlarımı düzeltirken ilgisiz bir şekilde "İnanıp inanmayacağım kısmını neden haberi verdikten sonra konuşmuyoruz?" diye ortaya bir fikir attığımda homurdandı aksi bir sesle.
"Dediğini yaptım." Dedi en sonunda. "Sana daha önceden bahsettiğim arkadaşım JiYoo hakkında sağlam bilgilere ulaştı. Eh, çok legal olduğu söylenemez ama işin içine para girince insan her boku yiyor sonuçta. JiYoo'nun sık görüştü bazı numaraları araştırmış. Sıklıkla aile üyeleri ve birkaç arkadaşı ile görüşse de bunların arasında başka bir isim de dikkatini çekmiş. O da Kim DaYoung adında bir herif. Doğma büyüme Busanlı. JiYoo tam anlamıyla temiz aile kızı imajı çizse de neden bu herifle bir ilişkisi olduğunu çözemedim."
Saçımdaki elim dururken kaşlarımı çattım. "Ne ilişkisi?"
"Bildiğin ilişki. Sevgili gibi anlayacağın. Kızla o adamın telefonuna sızmak göründüğü gibi basit değil ama galeride birkaç birlikte çekilmiş samimi fotoğrafları var. Arkadaş olduklarını sanmıyorum."
"JiYoo'nun Busan'da bir sevgilisi mi var yani?" diye sordum sanki söyledikleri yeterince açık değilmiş gibi.
"Ben ne diyorum?" diye söylendi Cho sıkkın bir nefesle birlikte telefonun diğer ucundan. "Sen söylemedin mi bu kız Taeyong'a abayı yakmış diye. Sevgilisi olan biri ta Busan'dan Seul'ün göbeğine geliyor ve hala birisi ile ilişkisi varken başkasına yan kayıyor. Tuhaf. JiYoo'nun tam anlamıyla yaptığı iki erkeği aynı anda idare etmek-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret Life of Flowers
أدب الهواةHikayelerin her zaman anlatılmamış bir tarafı vardır. İyi ile kötü; beyaz ile siyahın çarpışmasını konu alır. Bu hikayede iyi olan ben değildim ama yolumu bulmaya çalışırken kalbimi oluşturan tüm taşları da kendi cehennemimin yollarına dizdim. İçimi...