Bonus ep: "love drought."

202 18 8
                                    


"Gulf,"

"Hımmm,"

"Gulf,"

"Hımm"

"Güzelim?"

"Hım?"

"Uyanman gerek, güzelim."

Huysuzca birkaç dakika kıpırdandıktan sonra gözlerim perdelerini araladı. Bir çift göz hipnotize olmuş gibi benimkilere adeta kilitlenmişti, doğrulmak için yakınımdaki kollarına tutundum. Elimin altındaki sıkı kollar kalkmama yardımcı olmak için etrafıma dolandığında derin bir nefes koyverdim.

"Çok yoruluyorsun, belki de bir süre dinlenmelisin."

Onu duymazdan gelip omzumun üzerinden saati kontrol ettim. Tam zamanında beni uyandırmıştı. "Why you so serious'ın basın toplantısı için hazırlanmam gerek. Beni oraya sen bırakırsın, değil mi?"

İç çekip, sadece kafasıyla onayladı.

Onun bir süredir rahatsız olduğu konuyu biliyordum. Sürekli bir koşuşturma içerisinde olduğumu ve bedenimin bu tempoya dayanamayıp yorgun düştüğünü söyleyip duruyordu. Haksız değildi ama bu benim göze aldığım bir şeydi. İstiyordum, her bir işi başarıyla tamamlamak istiyordum. İşim bana mutluluğun yanı sıra huzuru da getiriyordu.

Arabayla beklemeden yola koyulduğumuzda kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım.

Mew kısık seste bir müzik açıp, "Rahatsız olursan söyleyebilirsin." diye mırıldandığında kafamı camdan ayırıp onun omzuna doğru yatırdım. Yavaş bir tonlama ile arabanın içini dolduran müzik ruhumu dinlendirmeye başladığında omzuyla başı arasındaki boşluğa yerleştirip derin bir nefes çektim.

"Ten times of nine, I know you're lying. But nine times outta ten, I know you're trying. So I'm triyng to be fair.
And you're trying to be there and to care. And you're cought up in your permament emotions. (Dokuzun on katı yalan söylediğini biliyorum. Ama on üzerinden dokuz kez, biliyorum ki çabalıyorsun. Bu yüzden adil olmaya çalışıyorum. Sende orada olup özen göstermeye çalışıyorsun. Ve sen sürekli duygularına yakalandın...)"

Gözlerim ağırca aralandı ve şarkının içindeki gizem, anahtarlığın üzerinde yanıp söndü. Az önce çıktığımız evinin anahtarındaki '9' rakamı göz kırpar gibi olduğunda, "Mew," diye mırıldandım. "Bana neden 9'un senin için olan anlamından bahsetmedin, bu güne kadar?"

Güldüğünü duydum, "Nereden çıktı şimdi bu?"

Omuz silktim. "Çalan şarkı.." diyerek açıkladıktan sonra gülümseyerek onun dikkatle yolu izleyen gözlerine baktım.
"Tanrının işareti? olamaz mı?"

Yeniden güldü. "Pekâlâ, o halde iyi dinle. Bir kez daha anlatmayacağım."

***

"İyi misin?"

Tebessüm ederek ona yaklaştığımda gözlerini benden kaçırdı.

"İyiyim.. Sadece biraz.."

Duraksayınca kaşlarımı kaldırıp, "Sadece biraz.. Ne?" diyerek tekrarladım.

Yutkunup kafasını iki yana salladıktan sonra ikide bir kaçırdığı gözlerini sonunda bana çevirebildi. İnanınlmaz derecede değişen surat ifadesi şimdi daha ılımlıydı. "Havadan sanırım, çarpıldım. Hasta olmazsam iyidir.."

"Anladım."

Gülüp başımı eğerken birinin ikimize birden seslendiğini işittim. Kamera önünde yönetmenin olduğu yere yürümeye başladığımızda Mew, nefesini bırakıp telaşından silkelendi.

Mame ikimizi gülümseyerek karşılarken bakışlarım direkt yönetmen ekranına kaydı. Az önce Mew'la olan öpüşme sahnesi kayıttan oynatıldığında parmağımı istemsizce dudağıma götürdüm. Mew de ellerini iki yana düşürüp ekrana kilitlendiğinde bir anlığına yüz ifadesini inceledim. Donuk bir şekilde, dümdüz izliyordu. Onun kadar başarılı olmadığım için parmağımla dudağımla oynamaya devam ettim.

Type'ın Phufai ile yaşadığı başarısız bir geceden sonra Tharn'a döndüğü sahneydi. Özür dilediği ve bir tek onunla olabileceğini söylediği sahne.

İlk defa öpüşmüyorduk fakat bu anın bizim için yarattığı büyü bambaşkaydı. Birkaç dakika tüm evrenin içinde kaybolmuştum sanki.

Tharn ve Type'ın karşılıklı repliklerinden sonra nihayet Tharn'ın Type'ı kendine doğru çekmesiyle ne zamandan beri tuttuğumu bilmesiğim nefesi koyverdim.

Sadece ana sahneler oynatılmıyordu ekranda. Sahne bittikten on beş saniyesi de kayıt altına alınıyordu. Kestik, emrine rağmen Mew'in alt dudağımı kendine doğru çekiştirmesi ve benim ellerimin onun sırtından inmemesi sadece bizim dikkatimizi çekmemişti tabii.

Sonunda Mame bize dönüp, "Sahneyi tekrar alamayacağım için ilk defa üzüldüm sanırım." dediğinde ekipten birkaç kişi gülerek ona eşlik etti. Salakça tebessüme karşılık verdiğimde bile kendimi gerçekten aptal gibi hissetmek, buna rağmen Mew'in de bir şeyler söylemesini beklemekten daha iyiydi.

"Her neyse, kamera arkasında kalan anlardan da diziye aktaracağım birkaç şey olacak gibi göründüğüne göre bugünlük yeter. Paydos!"

Herkes bir yere dağılırken ben görmekten dağıldığım yere döndüm.

Uzun süre birbirimize baktık, bir an bana bir şey söyleyecek gibi olduğunda aralanan dudaklarına indirdim bakışlarımı. Daha birkaç dakika öncesinde o iki dudağın arasında cennetimi yaşıyordum.

Mew bakışlarımı fark eder gibi olduğunda kafamı çevirip eşyaları toparlayan ekip arkadaşlarıma bakındım. Ta ki Mew'in tam dibime gelip beni izlediğini fark edinceye kadar.

Şaşkınlıkla ona dönerken gecenin üflediği ruhu gözlerine yansıtan adam, "Dokuz." diye fısıldadı. "Bir insanın kaderi birkaç saniye içinde değişebilirmiş onu anladım."

Omuz silkerek geriledi daha sonra. "Sanırım bu da benim hikayem. Artık kaçmak yok."

***

"Ne yani?" dedim kaşlarımı çatarak. "Hepsi bu kadar mı?"

Mew kafasıyla onayladıktan sonra güldü. "Hepsi bu."

"Nerede jeton düğmesi gerekiyordu, orayı tam çözemedim." diye huysuzca mırıldandığımda boğuk bir kahkaha attı. "Gizemli kalınca daha özel olur, bırak öyle kalsın."

"Bana o gün sadece dokuz, dedin. Ne demek oluyor bu şimdi?"

Müziğin sesini iyice kıstı. "Saat dokuzdu. Ve ne olduysa, o saatin herhangi bir dokuz saniyesi içinde oldu. Değiştim, Gulf. Ben değil," eliyle kalbini gösterdi. "Burada bir şeyler değişti."

Konuşmak yerine yola dümdüz bakmayı tercih ederken kaçamak bakışlarla onu süzmeye devam ettim. Bana anlatmaya çalıştığı, o gün gerçekten bana aşık olduğu ya da ona benzer bir şeydi ve ben buna nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. Belki söyleyebileceğim en afilli şey, benim görüşmeye gittiğim ilk günden beri ona olan ilgim olabilirdi ama onun bahsettiği şeyle benim söyleyeceğim şey arasında dağlar kadar fark vardı.

Direksiyon da olan elini ellerimin arasına alarak avucunun içine dudaklarımı bastırdım. Parlak gülümsemesi ile bana dönmüştü anında.

Tanrı'nın işareti.

Dokuz.

***

Bir özel bölüm daha yazmayı düşünüyorum en kısa zamanda o daha uzun olacak. Umarım beğenirsiniz🥰

Tanrının İşareti: MewGulfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin