4. bölüm: "melek yüzlü şeytan"

1.2K 103 59
                                    

"bak," dedi karşımda dikilen gizemli adam. "jimin melek gibi görünebilir ama şeytanın ta kendisidir." bir yandan onu dinlerken diğer yandan göz ucuyla etrafı inceliyordum, duvarlarda bulunan rengi siyaha dönmüş kan lekelerini fark edip ürpermiştim. bu adam gerçekten haklı olabilir miydi? burası bir esaret odası mıydı?

odada sadece bulunduğumuz bölgenin ışığı yanıyordu, arka kısmı göremiyordum ve orada bulunan şeyleri görmek istiyordum. "ilerinin ışığı yanmıyor mu?" diye sakince sordum. orayı görecek olmak bende adrenalin yükselmesine neden olmuştu. "hey!" kaşlarını çatıp bana seslendi. "beni dinlemiyorsun!"

"üzgünüm.." diyebilmiştim sadece. dinlemediğim için sinirlenmekte haklıydı. "tamam, üzgün olmana gerek yok." bir eliyle sarı saçlarını geriye doğru itti ve parlak alnı ortaya çıktı. "sen kimden kaçıyordun? daha doğrusu jimin seni kimden saklıyordu?" gözlerimi onun alnından çekemiyordum, teni de süt gibi bembeyazdı. "kim taehyung." dedim refleks olarak. derin bir iç çekti ve kahkaha attı. "ne? kim taehyung mu dedin?" gözlerimi alnından nihâyet çekebilerek gözlerine doğrulttum. "evet. komik olan ne?" kaşlarımı çatıp söze girmesini bekledim. taehyung ile ilgili bu kadar komik olan şey neydi?

"ah, sen bilmiyor olmalısın."

"neyi?" ortam ani bir şekilde ciddileşmiş ve soğuk olmuştu. yüzüne ciddi bir ifade takınarak odada bulunan tek (?) koltuğa oturdu ve elini pat pat vurarak yanına oturmamı işaret etti. bu ortam beni fazlasıyla germeyi başarmıştı. "taehyung.." dedi. "şu anda yüksek ihtimâlle jimin'i beceriyordur." bakışlarını yerden kesip bana çevirdi ve gülümsedi. dedikleri beni hiç rahatsız etmiyormuş gibi suratıma bakışı da oldukça can sıkıcıydı. "haha- ne dedin?"

"onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun."

"söylemiyorsun ki bileyim amına koyayım."

elindeki tüm parmakları kıtlatarak ayağa kalktı ve karşıma dikildi. "meraklı ve sabırsız olman çok etkileyici." elini bana uzatıp benden yanıt bekledi. onunla göz teması kurup ne olduğunu sorgularcasına ona baktım ve bunun ardından açıklama yapma gereği duydu. "odanın diğer tarafını göstereceğim, elimi bu yüzden uzatıyorum."

"bana önce az önce söylediğin saçmalığı açıklamalısın." dedim bana uzattığı elini ittirirken. "yanıma otur ve anlat." ağzından ufak bir kahkaha daha kaçtı ve yanıma oturdu. "ne o?" dedi. "seni becermesini mi isterdin? biraz kıskanmış gibisin." elini sırtıma iki kez vurup alayına devam etti ancak ben de sessiz kalamazdım. "sevgilim o olduğu için sence de onun yerine beni becermesi en normal şey olmaz mıydı?" yüzündeki gülümseme bir anda silindi ve tekrar ciddileşti. "sevgilin kim dedin?"

"kim taehyung." onun ismini bir kez daha anmıştım ancak bu seferki gülümseyerek olmuştu. "neden bu kadar şaşırdın?" şaşkınlıktan donup kalmıştı. kısa süren sessizliği nihâyet bozmuştu. "yani..." dedi, ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. "cidden seni jimin'le takılan biri sanmıştım. sen taehyung deyince şaşkınlığımı gizleyemedim." şaşırdığı tek şeyin bu olmadığına emindim, sanki benden bir şeyler gizliyormuş gibi tepki veriyordu.

"sakladığın çok şey var sanki."

"tamam, yakalandım." dedi, tahminim doğruydu. "açık konuşmak gerekirse taehyung ile sevgili olmana şaşırdım." tek kaşımı kaldırıp onu daha dikkatle dinlemeye koyuldum. "devam et. bana ikisi hakkında tüm bildiğini anlat." sırtımı koltuğa yaslayıp kollarımı göğsümde kenetledim.

"nereden başlamalıyım bilemiyorum ama taehyung'un ismini ilk nerede duyduğumu anlatarak söze gireyim. taehyung ile jimin'in bir ilişki içerisinde olduğunu jimin ile ilişkimizin 5. ayında öğrendim ve öyle birinin varlığını o zamanlar öğrendim."

"NE?!" taehyung ile jimin'in ilişki içerisinde olduğundan mı söz etmişti yoksa yanlış mı anlamıştım söylediklerini bilmiyordum ama böyle bir şey olması mümkün müydü gerçekten? jimin, 'taehyung ile karışık bir ilişkim var.' derken bundan mı bahsediyordu yoksa?

"onları sen de bilmiyordun, değil mi?" yüzünde hüzünlü bir ifade hakimdi. "her neyse, doğru duydun. onların uzun süredir birliktelik yaşadığını öğrenince ben de bu şekilde şok olmuştum. ayrıca tesadüfen öğrendiğim bir şeydi bu, o sıralar beni yıkmış ve mahvetmişti." boğazımdaki yumruyu yutkunarak geçirmeye çalıştım, duyacağım şeylerden ötürü çok gergindim. "bunu bildiğimi jimin'in bilmemesi gerektiğini düşünüp konuyu hiçbir zaman ona açmamıştım ve ondan soğuyup uzaklaşmaya başlamıştım. kendimi ayrılığa hazırladığım sıralarda jimin bunu bildiğimi bir şekilde öğrenmiş ve beni sinsi bir şekilde evine davet etmişti. bildiğinden bihaberdim, daveti kabul edip evine gelmiştim ve burada ayrılıp kendi yoluma bakmayı koymuştum kafama. planım buydu en azından ancak hiçbir şey istediğim gibi gitmemişti.." gözleri dolmuştu ancak kızgınlıktan dolayı mı yoksa üzüntüden mi bilemiyordum.

"o gece fazlaca alkol alıp yeniden beraber olmuştuk. olanları bildiğim hâlde yeniden yatağına girmiş olmak şu an çok yanlış gelse de o zaman aklım başımda değildi ve onun azgın tavırlarına da dayanamamıştım. beni bir şekilde kandırıp ilişkimizi sürdürmeye zorlamıştı ve ben de hareketlerine aldanıp onu bu şekilde yeniden kabul etmiş, onunla ilişiğimi kesememiştim. her neyse, o gece yorgunluktan kılımı bile kıpırdatamadığım için geceyi orada geçirmek zorundaydım ve öyle de olmuştu. geçirdiğimiz güzel gecenin sabahında ise gözlerimi saçma bir odada açmıştım, üstelik zincirle bağlı bir şekilde oradaydım. ah, anlattığımı farklı bir yer olarak algılama. dediğim oda burası." tüylerim diken diken olmuştu ve kendimi bu odada rahat hissetmemeye başlamıştım. bütün bunların yaşandığına inanamıyordum, daha doğrusu bunların yaşanabilecek olmasına şaşırıyordum. karşımdaki adam benden bile kötü bir durumdaydı, şu an itibariyle bunu iyi anlamıştım.

"peki.." dedim oldukça düşük bir ses tonuyla. "daha sonra ne oldu?" iç çekti ve anlatmaya devam etti. "merak ettiğin arka kısımda çeşitli işkence aletleri ve oyuncaklar yer alıyor." duraksayıp eliyle odanın karanlık kısmını işaret etti. "her gece bu sığınma odasına inip sırayla o aletler üzerinde bana çeşitli işkenceler yaptı. bazı geceler sinirli olurdu ve sinirini benden çıkarır, normalde yaptığı her şeyin iki katı fazlasını yaparak kendini rahatlatırdı." gülümsedi ancak gülümsemesi çektiği acıların bir göstergesiydi, sevinçten değildi. "çoğu zaman taehyung ile ilişkiye girdiğinden beni becerme taraftarı pek olmazdı, sadece işkenceyi sürdürürdü. ancak son birkaç aydır şaşırtıcı bir şekilde bir kez bile işkence yapmayıp yalnızca beni becermekle meşguldü ve ben bunu anlamlandıramıyordum. ta ki sen buraya gelene kadar. meğersem sevgili taehyung'umuzun yeni bir aşkı varmış ve jimin ile eskisi gibi sık iletişime geçmiyormuş."

"yani ben varım diye görüşmeyi mi azalttılar?" hiç tereddüt etmeden yanıt verdi. "evet. çünkü yeniden yakalanma riskini göze alamazlardı."

"peki neden burada hapsolan kişilerden biri de benim? ve taehyung böyle biri miydi hep?"

"taehyung'u fazla tanıdığım söylenemez ama tanıdığım kadarıyla jimin'in yanına yakışmayacak kadar temiz birisiydi. senin neden hapsolduğunu bilmiyorum, büyük ihtimâlle taehyung da jimin'den gördüğü şeyi senin üzerinde uygulamak istedi."

tahmini saçma gelmiyordu ancak yine de eksik olan bir şeyler var gibi hissettiriyordu. "ah, bu arada.." konuşmanın hararetine o kadar kapılmıştık ki birbirimizle tanışmadığımız daha yeni aklıma gelmişti.. "ben jungkook." elimi uzatıp sıkmasını bekledim. çok geçmeden o da elini uzatmış ve el sıkışmıştık. "ben de yoongi, memnun oldum jungkook." ufak bir tebessüm ettim. "ben de memnun oldum, yoongi."

"biraz da sen anlatmak ister misin, jungkook? benim anlatacağım şeylerin haddi hesabı yok çünkü. bu yüzden sana da konuşma fırsatı sunmam iyi olur." birkaç dakika oluşan rahatlatıcı sessizlikten sonra üstümüzde bulunan odadaki ayak seslerini hissedip kafa salladım. "sanırım bunun için zaman yok." bakışlarımı tavana kilitledim ve elimle yoongi'yi dürttüm. "geliyorlar.."

Othello ;; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin