"günaydın, jungkook." daha uykumdan tam uyanamamış bir hâldeyken odamın kapısının açılmasıyla yerimden sıçrayıp dikkatimi kapı tarafına yönelttim ve sesin geldiği tarafa döndüm. taehyung kapıda dikilmiş bir vaziyette yüzündeki ifadesizliğiyle bana bakıyordu. "günaydın."
"kahvaltı hazır, yataktan ne zaman çıkacaksın?"
dünkü konuşmalardan sonra bana karşı olan davranışlarının iyiye gitmesi oldukça göz yaşartıcı ve şaşırtıcıydı. kendini bu kadar zorlamasına gerek var mıydı emin değildim. "sen git, ben az sonra gelirim."
"hayır, sen kalkana kadar bekleyeceğim." bana olan güvensizliği hâlâ beyninde bir yerlerdeydi ve bu bizi sıkıntıya koşan en büyük olaylardan biriydi. "neden bir kez olsun beni yalnız bırakmıyorsun?"
yüzündeki ifadesizliğin yerini şaşkınlık almış, tek kaşı havadayken bakışlarını gözlerimin içine yöneltmişti. "bu soruyu senden beklemezdim, jungkook. nedenini gâyet iyi biliyorsun."
"ama senin ağzından duymak istiyorum."
vücudunu kapıya yaslayıp bir elini beline yerleştirdi ve diğer eliyle saçlarını karıştırdı. "sana karşı oluşan az miktardaki güveni parçalayıp yok ettiğin için seni yalnız bırakmak istemiyorum. aklımın içinde sürekli kaçmaya çalışacak oluşun dolanıyor ve bunu önlemek istiyorum. oldu mu?"
"senin başından beri bir güven sorunun vardı, taehyung. bunu bana mâl edemezsin." şu anda bulunduğu gerginlik hâli yüzüne de yansımıştı, bakışları derinleşmiş ve soğuklaşmıştı.
"tamam, bunu kabul ediyorum. tedaviye de başlayacağımı söyledim." içten içe durumuna üzülüyor gibiydi ama yine de emin olamıyordum. söz konusu taehyung ise her an her şey olabilirdi. "iyi bir noktanın üzerine bastın. ilk seansına ne zaman gidiyorsun?"
"seni evde tek bırakamam, benimle geleceksin." göz devirip yatakta doğruldum. "ben onu mu soruyorum?" sıkıntıyla iç çekerek kapıya yaslanmayı bıraktı ve yatakta hemen yanıma oturdu. refleks olarak ondan biraz uzaklaşmış ve diğer uca yakın bir yere kaymıştım. o, bunu fark edince surat asmıştı ancak ona güvenemezdim. ayrıca ona karşı korkularım hâlâ devam ediyordu. "üç saate gidiyoruz o hâlde, doktor bekliyor."
"ne? bunu söylemek için biraz fazla erken olmadı mı?" tedaviye hemen başlayacak olması gâyet iyiydi, bu iyileşmek istediğini gösteriyordu ancak bu kadar erken olmasını da beklemiyordum. o yüzden şaşkınlığım biraz fazla olmuştu. "vakit kaybetmeden gitmemi söyleyen sendin."
"ah, pekâlâ. hemen kahvaltı yapıp hazırlanalım o hâlde." kollarını iki yana açıp gözlerini gözlerime dikti. "ben zaten hazırım, yalnızca seni bekliyorum." gülümsedi ve yataktan kalktı. "mutfakta bekliyorum seni, hızlı ol." odadan çıktı ve kapıyı yavaşça örtüp beni odada yalnız bıraktı. onun ardından ben de yataktan kalkıp yatağın dağınık oluşunu umursamadan aynada kendimi inceleyerek odadan çıktım ve mutfağa geçtim. mis kokular etrafı sarmıştı. taehyung gerçekten de lezzetli yemekler yapardı ve şu anki ortam bana eski zamanları hatırlatmıştı. her şey eski hâline dönmüş gibi hissettirmekle beraber bir anlığına her şeyi unutturmuştu. daha sonra ise unuttuğum her şeyin yerini sadece acılar ve korkular almıştı.
"böyle otur, lütfen." mutfak tezgahının karşı tarafındaki sandalyelerden birini kibarca çekmiş ve oturmamı sağlamıştı. bunun, ondan beklediğim hareketlerden olmaması bende bir kez daha şok etkisi oluşturmuştu. "fazla kibarlığa gerek yok, teşekkürler." onun bu hâline alışamazdım, alışmam da gereksizdi. ne de olsa yalnızca tedavi sürecinde onunla beraber yaşamak zorunda kalan mazilerden biriydim. "ben sadece iyi bir adam olmak istiyorum, jungkook. böyle yaparak beni kızdırıyorsun."
"tamam, uysal biri olacağım." kahvaltı tabağımdaki kahvaltılıklarla çatalımla ittirerek oynuyordum, iştahım pek yoktu bugün. taehyung iç çekerek gözlerini bana dikti. "neden yemiyorsun?" ona tavır koyarak yemediğimi düşünüyor olsa gerekti. "yiyesim yok, midem yanıyor." ikna olmamıştı. çatalını eline alıp kendi önündeki kahvaltılıklara batırdı ve ağzıma doğru hizaladı. "aaa de bakalım." bu hâli gözümün önüne ilk günlerimizi getirmişti; yine aynı şekilde yemek yemezdim ve o da kendi elleriyle beni yedirirdi. ama o günlerin şu andan tek bir fazlası vardı, o da sevgiydi.
"gerek yok, taehyung. üstüne kusarım." tek kaşını kaldırarak çatalını dudaklarıma değdirdi. "aç dedim. kusarsan da problem değil." güldüm ve gülmemi fırsat bilen taehyung'un ağzıma soktuğu çatalı kabul ettim. "gülüşün hâlâ çok güzel." çatalını geri alıp yeniden kahvaltılıklara batırmış ve bana uzatmıştı ancak benimle olan göz temasını kesmiyordu. "beni uzun süredir ağlattığın için güzel geliyordur, özlemişsindir." bir kez daha uzattığı lokmayı kabul ettim. gülünecek bir şey olmamasına rağmen gülüp bakışlarını masaya çevirdi. "hem laf sokuyorsun hem de sana uzattıklarımı yiyorsun." yanakları kızarmış gibi duruyordu ama onlar güldükten sonra mı olmuştu emin değildim, pek de dikkat etmemiştim. "bundan rahatsızsan uzatmazsın, olur biter." kafasını kaldırdı ve çatalını doldurup yeniden uzattı. gözlerinin içine bakarak bir kez daha uzattığı lokmayı kabullenmiş, keyifle yemiştim.
"öyle demek istememiştim. ama madem istemiyorsun..." çatalını geri alıp doldurdu ve bu sefer kendi ağzına birkaç bir şey attı. ağzındaki daha tam olarak yutmamıştı ki "ben afiyetle yerim." diyerek söylendi. bu hâli tatlıydı, keşke hep bu şekilde kalsaydı.
"afiyet olsun sana." dolu olan tabağımı ve suyumu alıp musluğun üstüne bıraktım. "benden bu kadar, hazırlanmaya gidiyorum." şaşkınlık dolu gözleriyle ben mutfaktan çıkana kadar baktı ve ardından yemeği umursamadan masadan kalktı. "jungkook!" bileğimden tutup beni kendine çevirdi ve ona bakmamı sağladı. (klasik wattpad sahnesi dşaşdpağxş.) "sana yemin ederim ki böyle davranmaya devam edersen tedavim hayal olur, gitmeyi reddederim ve seni yanımda tutmayı sürdürürüm." yalandan bir gülüş attım. "ben de merak etmiştim beni ne zaman tehdit edeceksin diye." elimi savurup bileğimi onun ellerinden kurtardım ve onu, bana çok yakınlaştığı için göğsünden ittirdim.
"ben olsam da olmasam da bu tedaviye önünde sonunda kendin için gideceksin zaten. bu yüzden beni bunaltma. koca bir bebek gibi davranmayı bırak ve önüme düş, bir an önce hazırlanıp çıkalım." taehyung bu tavrıma ve söylediklerime karşı yeniden şaşkınlığını gizleyememişti. böyle sert çıkışım onun hoşuna gitmiş gibiydi, yüzünde onu tatmin eden bir ifade yer alıyordu. sinirini bir anda def edip gülümsedi ve sakin, tatlı ses tonuyla "pekâlâ, hadi gidip hazırlanalım." dedi.
taehyung gerçekten anlaşılması zor biriydi. bu şekilde davranarak onu daha da kışkırtacağımı düşünmüştüm ancak davranışım onu uysallaştırmıştı. onunla yaşayacağım bu süre boyunca ona bu şekilde mi davranmalıydım bilmiyordum, kafamı fena bir hâlde karıştırmıştı. bir an önce kendi düşüncelerimi berraklaştırıp ona karşı edinmem gereken davranış biçimini seçmeli ve ona -her ne kadar razı olmasam da- tedavisi için yardımcı olmalıydım. işim zordu ancak imkânsız da değildi, bu süreçte kendime ve psikolojime iyi bakmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Othello ;; taekook
NouvellesKim Taehyung, sevgilisini kıskançlık uğruna bodrumda saklıyordu. ---------------------- 23.01.2020