Giriş.
Siyah ve beyaz.
İyi ve kötü.
Yin ve yang.
Aşk ve nefret.
Dünyada her şeyin bir aksi vardı. Aynı aynada bizim bir aksimiz olduğu gibi. Bize benzeyen ancak ufak tefek farklılıklar barındıran farklı bir kişi, cisim ya da her neyse.
Fakat benim hakkımda bilinmesi gerekilen en önemli şey benim bir aksimin hiçbir zaman olmadığı. Ya beyazdım ya siyah ama hiçbir zaman ikisi bir arada bulunmadı.
Yine de karşımda demir kelepçelerle oturan adamdan farklıydım. O zevk için öldüren ve buna "Temizlik" adı veren bir katildi. Herhangi bir ideolojiye sahip değildi. Öldürdüğü kişileri bazen parçalar, bazen özenle süsler ve bazen çeşitli parçalarını yerdi.
Vahşi doğadaki bir hayvan gibi; Korkak ve bir o kadar ölümcül.
"Pekala." Gözleri üzerimdeyken eylemlerimde hata yapma olasılığım giderek artıyordu. Gerginlikle salladığım bacağıma bakıp gülümsedi, ellerini kaldırabildiği kadar kaldırıp sandalyeye bağlı kelepçelerini gösterdi. "Onlar varken sana herhangi bir zarar veremem." Kalabalık salondaki fısıltısını sadece ben duyabildim.
"Başlıyoruz." Kulağımda olduğunu unuttuğum kulaklıktan aniden gelen ses irkilmeme neden oldu. Beni izleyen gözleri tepkime gülümserken yukarı kıvrıldı. "Onu görmezden gelmeliyim." dedim içimden, "Bu işi profesyonel bir şekilde halletmeliyim."
Oturduğum koltuktan kalktım ve sahnenin ortasına doğru yürüdüm. Tüm gözler üstümde durduğunda boğazımı temizleyip konuştum.
"Kapılar bir dakika içerisinde kilitlenecek. Eğer çıkmak isteyen varsa, lütfen şimdi ayrılsın." Kimse yerinden kımıldamadığında gülümsedim. "Pekala." Ellerimi önümde birleştirdim.
Geriye dönüp koltuğuma doğru ilerledim. Ortam yavaşça loş bir hale geldiğinde yüzümdeki gülümseme korkunçlaştı.
"Moonjo, ilk cinayetini nasıl işlediğini hatırlıyor musun?"
Gülümsemesi minik bir kıkırdama olup, salona dağıldı. "Açıkçası daha karmaşık bir soruyla beni karşılayacağınızı düşünmüştüm Bay Yoon. Fakat siz, beni şaşırttınız." Salondaki izleyicilere göz gezdirdi. "Bu soruya iki şekilde cevap verebilirim. Biri Zihinsel diğeri ise fiziksel. Sorunuz hangi kısmı içeriyor?"
Heyecan ve korkudan ellerim terliyordu. Kuru boğazımı birkaç kez yutkunarak yumuşatmaya çalıştım. Sessizliğim uzun sürdüğünde tek kaşı havalandı. "İlk önce zihinsel aşamadan bahsedin."
Kafasını salladı. "İnsanları zihnimde öldürmeyi keşfettiğimde 13 yaşındaydım. Bilirsiniz, zorbalığın çığırından çıktığı; inanılmaz derecede sancılı bir yaş." Diliyle dudaklarını yaladı. "Zihnimde öldürdüğüm ilk kişi annemdi. Kendini keşfetme çağında bir çocuğun, mastürbasyon yapmasının doğal olmadığını savunan kaçık bir fahişeydi." Yüzünü ellerine indirdi. "Onu zihnimde tonlarca küçük parçaya ayırdığımı hayal ettim. Çirkin ağzından çıkan aptal çığlıkları ve tamamen yeryüzünden silindiğini. Aahh bunun bana verdiği hazzı size anlatamam."
Salondan bir homurtu yükseldiğinde açlıkla dudaklarını yaladı. "Fiziksel olarak öldürdüğüm ilk kişi de oydu. Penisime vurduğu üç beş darbeyi canıyla ödeyeceğini tahmin edemezdi tabii, fakat bir şeylerin geri dönüşü olduğunu bilmeliydi."
Yutkundum. Annesine dahi acıması olmayan cani bir katil tam karşımda oturmuş, sıradan bir şey gibi vahşiliğinden bahsediyordu. "Annenizi öldürdükten sonra neden durmadınız? Yani sonuç olarak temel sorun ortadan kalkmıştı ama siz öldürmeye devam ettiniz."
Yüzünde alaylı bir gülümsemeyle bana baktı. "O zaman ben size bir soru sorabilir miyim Bay Yoon?" Başımla onayladığımda konuşmaya devam etti. "Neden yemek yeriz?"
Anlamayarak kaş çattığımda yüz ifadesi stabildi. "Bu bir ihtiyaç olduğu için." Kısa cevabımla aniden sesi yükseldi. "Bingo!"
"Bu bir ihtiyaç Bay Yoon. Yemek yemek, su içmek veyahut sevişmek kadar gerekli bir ihtiyaç." Hafif bir kahkaha attığında üst katlardaki keskin nişancılarına göz attım, tetikte bekliyorlardı. "Bir sorun olmayacak." dedim içimden. "O sana ulaşamadan kafasında koca bir delik açılır."
Zincirlerin izin verdiği kadar öne atıldı. "Çikolata yemek bir haz doyumudur, karın doyurmaz. Ayrıca ben çikolata sevmem." Kalın sesi salonda dağıldı.
"Size göre bu, umm... yani öldürmek bir ihtiyaç diyelim." Başını salladı. "Öyleyse toplumumuzda kaç kişinin temel ihtiyacının bu olduğunu düşünüyorsunuz?" Kulağıma gelen soruyu basitçe sordum.
Geriye yaslandı ve tek bacağını diğerinden daha öne uzattı, dirsekleri sandalyenin kenarlıklarına yaslıydı. "Hepsi."
"Aslına bakılırsa çoğumuz bazı kişilerin ölmesinin yaşamasından çok daha iyi olduğunu savunuruz. Yine de kimse bunu bir fikirden ileriye götürmez."
"Yanılıyorsun." Ellerini birleştirdi. "Hepimiz potansiyel katilleriz. Sadece sizin canınız yeterince acımadı, yeterince kışkırtılmadınız." Gözleri yavaşça üzerimde gezindi. "Benden korkuyorsun. Buraya oturduğum andan beri, sana zarar verme ihtimalim seni delirtiyor. Kafanda bin bir çeşit kurtulma senaryosu kuruyorsun. Kaç tanesi beni öldürmekten geçmiyor?" Gülümsedi, "Ya da şöyle sormalıyım, kafanda kurduğun kaç senaryoda buradan canlı ayrılıyorum? Muhtemelen sana ulaşamadan kafamda açılacak delikleri hayal etmişsindir."
Doğru tahmini üzerine huzursuzca etrafa bakındım. Herkes gergindi. "Bu doğru. Bana saldırırsanız öldürüleceğinize oldukça eminim." dedim dürüstçe.
"Size kızmıyorum Bay Yoon, bu nefsi müdafaa. Fakat atladığınız bir şey var."
Gülümsemeye çalışarak, "Nedir?" diye sordum.
"Bana sıkılan kurşunların size isabet etmeme olasılığı yok. Üzerinize atlarsam benimle beraber ölürsünüz."
Sandalyemi biraz geriye ittirdim. "İşte bu sizin düşünemediğiniz olasılık." Dudakları yavaşça yukarı kıvrıldı ve sandalyede doğruldu ve şöyle dedi. "Fakat merak etme. Eğer amacım sana zarar vermek olsaydı, bunu altı ay önce altımda inlerken yapardım."
*
Felfena bir hikaye girişi bırakıyorum... Okunmaya göre atacağım<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAINTED LOVE
HorrorKatil kanlar içindeki kurbanı için ağladı. Onun yanına geldiğini fark etmedi bile. "Bir anlığına gerçekten onu sevdiğini düşünmüştüm."