2.

7 2 4
                                    

BİR ÖNCEKİ BÖLÜMDEN

Tehlikeli bir tınıyla söylediğim sözlerin hafif bir etki yarattığını biliyordum ve bu hafif etki daha çok büyüyecekti. Kapı hızlıca açıldığında bakışlarımı oraya dönzerdim. Ateş kaşlarını kaldırmış şaşkınca bir bana bir Açelya ya bakarken ona şirince gülümsedim yada şirin olduğumu düşünerek.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Ateşin şaşkınlığı yerini kızgınlığa bırakırken "Asel bırak onu hemen" gözü elimdeki silaha ve doğrulttuğum insanlara kayınca "önce silahını indir." Omuz silkip silahı indirmeden Açelya'yı serbest bıraktığımda elimdeki silaha vurarak düşmesini sağladı ona yandan bir bakış atıp Ateş'e döndüm. Hala kızgın bir şekilde bana bakıyordu e tabi diğerlerini söylemiyorum bile gözle öldürme yöntemi olsaydı kesin ölmüştüm. Mutlu Açelya'ya iyimi diye bakarken bileğinde ki köklü ağaç dövmesi gözüme çarptı bu dövmeyi Açelya da da görmüştüm büyük ihtimal hepsinde de vardı. Koyunların tüylerinin üzerine bir simge koyarlar ya eğer kaybolursa falan hangisi anlayalım diye sanırım koyunlardan görüp özenmişler. Kendi düşünceme gülerken Ateş'le göz göze geldik. Bana biraz daha sinirli bakarken sinirle konuşarak tam karşımda durdu. "Sen ciddimisin ya, onlardan birine zarar vermeye kalkıyorsun, silah çekiyorsun ha birde gülüyorsun."

Gülen ifadem yüzümden çoktan yok olmuş yerine ifadesizlik maskemi takmıştım. "Bak-" sözümü kesen hala beni azarlamısıydı. "Asel neden iki dakika sorun çıkarmadan duramıyorsun, neden insanların huzurunu bozuyorsun?" Hah benmi sürekli sorun çıkartıyorum. Bir kere o bana bulaşmasa ben burada sakin sakin oturuyordum yani.

"Hah benmi insanların huzurunu bozuyorum."

"Evet. Neden yapıyorsun bunu ben çocukları kurtarırken seninde olmanı istedim mutlu olursun diye. Ama sen gelmişsin burada onlara silah çekiyorsun ya." Vay be beyefendi bizi de düşünürmüş. İçimdeki sınırı gülerek dışarıya atanlardandım ve şuan gülmemi bastırmaya çalışıyordum. Neden kendimi tutuyordum ki banane sanki umurumda ya dimi.

Aynen aynen umrunda olurmu hiç.

İç sesim de bana hak verdiğine göre tamamım. Gülmemi daha da bastıramayarak kıkırdadığımda Ateş ellerini hızla saçlarından geçirdi. Onu sinir etmek hoşuma gidiyordu ve bu durum daha çok kıkırdamama sebep oldu. Bana kafayı yiyecekmiş gibi bakarken fazlasıyla öfkeli görünüyordu. "Yeter artık göreve katılmayacaksın ve hemen şimdi gidiyorsun." Söyledikleriyle birlikte içimdeki durmayan ateşi biraz daha körükledi. Büyük bir kahkaha atarken ona inanamıyormuş gibi bakıyordum. Diğerlerine dönerken hala gülüyordum. "Sizde duydunuzmu ne dediğini." Bir kahkaha daha "sanırım hayal kurmaya başladı he ne dersiniz." Ve bir kahkaha daha.

"Aah yazık beni durdurabileceğini mi sanıyorsun sen?" Ateş'e döndüğümde gayet ciddi görünüyordu ve pes edecekmiş gibi değildi. Ama o inatsa ben daha da inattım. Bence o da biliyordu beni dizginleyemiyeceğini ama kabullenmek istiyordu sanırım.

"Asel zor kullanmak zorunda bırakma beni bilirsin ki yaparım. Şimdi daha fazla sorun çıkarmadan buradan git." Kapıyı gösterdiğinde oraya döndüm. Gülerek kafamı iki yana sallarken yerdeki silahımı alıp koltuğa rahatça kuruldum. Gözlerini dikmiş bana bakarken "ne? Gideceğimi mi sandın sen yoksa?" Cıklayarak kafamı iki yana salladım."beni hiç tanıyamamışsın be Ateş" masanın üzerindeki suyu içerken o telefonunu çıkarmış birisini arıyordu birşeyler söyleyip kapattı. Oda karşımdaki koltuğa oturunca diğerlerine hitaben "sizde oturun lütfen Asel'in kusuruna bakmayın." Söylediklerine göz devirdim. Herkes birbirine bakarken odanın kapısı iki kere tıklandı. Ateş  "gel" diye seslendiğinde içeriye iki tane koruma geldi bunlar Ateşin ekibine katılan yeni çocuklardı burada ne aradıklarını sorgularken onlar yanıma kadar geldiler.

"Götürebilirsiniz." Ateş'in söylediğini anlamaya çalışırken  korumaların biri kolumu pekde nazik olmayacak şekilde tuttu. Şimdi herşey anlaşılıyordu beni böyle dışarıya çıkarmaya çalışacaktı kargo paketi gibi. Düşüncelerimle yüzümü buruşturdum. Beni kaldırmaya çalışıyordu ve kolumdaki eli beni iyice rahatsız etmeye başlamıştı.

"Kolumu bırak" sakin bir sesle konuşuyordum ama o eli kolumdayken daha ne kadar sakin olabilirim bilemiyorum. Beni çekiştirmeyi bırakmıştı ama eli hala kolumdaydı. Kafamı Ateş'e çevirdim "Söyle kolumu bıraksın." ifadesizce izliyordu bir tepki vermediğin de deliye dönmek üzereydim. Yine anılar beynime hücum ederken sakin kalmaya çalışıyordum. "Kolumu bırak" daha sert bir şekilde telaffuz ettiğim cümleler onda pek bir etki yaratmamıştı. Derin nefesler alırken gözlerimi diğerlerine çevirdim. Duru gözlerini korumanın komu tutan eline dikmişti yerinde rahtsızca kıpırdandığında Alaz'ın bakışları ona kaydı. Durunun gözlerinin kenetlendiği yere baktığında kaşları çatıldı. Koruma kolumda ki elini iyice sıkılaştırmıştı ve canımı yakıyordu.

Anılar beynimi ele geçirmeye başlamıştı. "Sana kolumu bırak dedim." Kolumu ondan kurtarıp karnına tekme attığımda kesik kesik sahneler gözümün önüne geliyordu. Önce beni kolumdan tutuyordu sonra duvara sertçe yaslıyordu. Gözümün önüne gelen kesitlerden kurtulmak için başımı iki yana salladım. Ben anılardan kurtulmaya çalışırken diğer Koruma kolumu tutup ters çevirdi sonra da sırtıma yasladı canım yasada yüzüme yansıtmadım. Diğer korumada kendini toplamış üzerime doğru geliyordu. Beni tutan korumaya kafa attım. Diğeri bana yumruk atacağı sırada yumruğunu tutup kolunu büktüm acıyla bağırırken onu itekleyip tekme attım. Gözlerim diğer korumayı aradığında üstüme doğru geldiğini gördüm. Kafa attığımdan dolayı burnu kanamıştı. Yüzümde hissettiğim acıyla başım sağ tarafa yatarken geriye bir kaç adım attım. Hissettiğim demir tadıyla yüzümü buruşturup ağzımdaki kanı tükürdüm. Ateş ayağa kalkmış çatık kaşlarla korumaya bakıyordu.

"Sert oynuyoruz he, olur oynayalım" hızla ona doğru giderken tekme atacakmış gibi yapıp yumruk attığımda bu sefer o geriye doğru birkaç adım gitti. Omuzlarından tutup dizimi karnına geçirdim. Bütün gücümle son bir kez daha yumruk attığımda ayakta duramayıp yere düştü. Diğeri ise hala kolunu tutarak yerde kıvranıyordu. Yönümü Ateş'e çevirdim şaşkınca bana bakıyordu. Yavaşça ona doğru yürüyerek tam önüne geldim. İki elimle yakasından tutup parmak uçlarıma gelerek kulağına fısıldadım. "Beni böyle durduramayacağını bilmelisin Ateş. Eğer beni bu göreve dahil etmezsen sizden önce oraya gider ve herşeyi kendim hallederim." Çenesi kasıldı ben ise dudaklarıma şeytani bir gülümseme kondurdum. Böyle bir şey yapabileceğimi biliyordu çünkü daha öncede yapmıştım. Bütün herkesi kurtarabilmiştim ama onlar beni yakalamıştı. Günlerce dayak yemiştim sonra Ateş bir şekilde beni bulup kurtarmıştı. "Ve eğer bir daha biri bana dokunursa dünyayı sana dar ederim Ateş. Sakın beni küçümseme veya zapt etmeye çalışma." Parmak uçlarımdan indim ama hala yakasını bırakmamıştım. Yüksek sesle "Vee buda sana küçük bir hediye" diyerek Ateş'e sağlam bir kafa gömdüğümde gülerek geri çekildim. "Hassiktir" Mutlu'nun ettiği küfürle daha da gülerken ona döndüm o şaşkınca bir Ateş'e bir bana bakarken dahada güldüm. Diğerlerine baktığımda Duru ve Nazlı gülmemek için kendini tutarken Açelya kaşlarını çatmıştı. Alaza baktığımda oda şarkındı ama hemen gizlemişti dikkatle yüzümü incelerken ondan gözlerimi çekip Ateş'e diktim. Bana sinirle bakarken ben sırıtıyordum. "E artık akıllanmışsındır umarım." Dediğimde Nazlı kıkırdamıştı. Ateş'in gözleri nazlıya kaydığında Nazlı hala kendini tutmaya çalışıyordu. Kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım. " Sen bana durumu mesaj atarsın Ateş" deyip onu dinlemeden çıkarken homurdandığını duymuştum.

Yüzümdeki sahte gülümsemeyi silerken kafamı önüme eğdim adımlarımı izleyerek dışarı çıkıp arabama bindim derin bir nefes alarak gözlerimde biriken yaşları gidermeye çalıştım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.:)

Yalnız BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin