Hayatımda yazdığım en uzun kitap bölümüyle karşınızdayım. Bu uzun bölüm hatrına yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpüyorum hepinizi<3 Keyifli dakikalar...
*****
"Bunu neden yapmam gerektiğini bir kez daha açıklaman gerekecek Kalliope." diyorum önümdeki büyüye bakarak. Oldukça kolay görünmesine rağmen neden inat ettiğime anlam veremiyorum aslında.
"Marin, yapman için bunun bir emir olmasının yeterli olduğunu sanıyordum." Kollarımı birbirine bağlayıp başımı kitaptan kaldırıyorum. Bakışlarımı görünce Kalliope'nin yüzüne bıkkın bir ifade yerleşiyor.
"Korsanların peri alması yasağından bahsettiğimi sanıyorum." diyor bilmem kaçıncı kez. "O zaman neden aldın?" diyorum bunun onu sinirlendireceğini bilerek. Ellerini iki yana açıyor ve ilk defa bu soruya bir cevap veriyor. "Hadi ama, korsanlar için bir yasağın aslında bir teşvik olduğunu herkes bilir."
"Sırf bu yüzden mi?" Kalliope korkutucu bir ifadeyle bana baktığında yutkunup gülüyorum. İki elimi havaya kaldırırken konuşuyorum. "Tamam, tamam. Yapacağım." Başımı tekrar kitaba doğru eğiyorum ve büyüyü bir kez daha inceliyorum.
"Şimdi yapmana gerek yok. Sadece öğren." Başımı sallıyorum. İki el işaretinden oluşan sözsüz bir büyüyü öğrenmek o kadar da zor olmadığından birkaç saniye içinde kitabı kapatıyorum. "Madem bu kadar kolay bir şeydi neden öğrenmen içi iki saattir dil döküyorum?"
Cevabını ben de bilmediğimden omuz silkmekle yetiniyorum. Kapı sertçe çalındığında yerimde sıçrıyorum. O günün üzerinden dört gün geçti ama sadece Kalliope'nin kılıcını görmek bile hâlâ ürpermeme neden oluyor. "Birini mi bekliyorduk?" diyorum Kalliope'nin gelen misafirden haberdar olmasını dileyerek. Kalliope başını iki yana salladığında yüzüm soluyor.
"Sakin ol peri." Kalliope ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken bana saklanmamı söyleyen bir el işareti yapıyor. "Büyük ihtimalle bu evin gerçek sahibi için gelmişlerdir." diyor ama her zaman yanında taşıdığı bıçağın sapını sıkıca kavramayı ihmal etmiyor. Kapı açıldığında bir erkek sesi duyuyorum.
"Kalliope, siz misiniz?"
"Sen kimsin?" diyor Kalliope şüphelenerek. "Bir korsanın yardımına ihtiyacı olan biri." dediğini duyuyorum adamın gevşek bir sesle. "Geç içeri." Gözlerim istem dışı büyüyor. Kalliope birine nasıl bu kadar çabuk güvenebilir aklım almıyor. Ayak seslerini duyduğumda hafif açık olan bir çekmecenin içine giriyorum. Başımı kaldırmasam da her şeyi rahatça duyabiliyorum.
"Doğru mu anlıyorum? Sen ülkeden kaçarken ben senin adına bir baloya katılacağım."
"Merak etmene gerek yok. Baloda beni tanıyan biri olduğunu sanmıyorum." Adamın sanki tek sıkıntı buymuş gibi konuşması içimi bunaltıyor. Konuşmalarından adamın onlarca insanı dolandırmış bir zengin olduğunu anlayabiliyorum.
"Kapıdaki bekçiler katılımımı muhafızlara bildirecek ve ben onları kasabada oyalarken sen çoktan sınır dışında olmuş olacaksın." Kalliope'nin noktaları hızlıca birleştirişi beni etkiliyor. Üstelik etkilenen tek kişi ben değilim.
"Çok zekisin."
"Senin küstah olduğun kadar değil." Kalliope derin bir nefes alıyor ve tekrar konuşuyor. "Karşılığı ne olacak?" Çekmecenin içinde oturmayı bırakıyor ve dizlerimin üzerinde yükseliyorum. Adam masanın üzerine bir tomar para bırakıyor. Para hakkında çok bir şey bilmesem de ortaya koyduğu paranın şu anda evde olan tüm eşyaları satın alabilecek kadar çok olduğunu biliyorum. Kalliope açık bir kinayeyle tekrar konuşuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Gökyüzü - Bir Peri Masalı
FantasyFantastik, romantik ve masalsı. Ağzınızda biraz kan, biraz da bahar tadı için...