Keyifli okumalar...
(Bu Sırada Kulenin Dışında)
Oda belki kalabalık değildi ama içeri girip çıkan o kadar çok işi vardı ki içeride koca bir kalabalık varmış gibi gözüküyordu. Koltukların her biri rahat gözüküyordu ve bu rahat koltuklarda odadaki birçok kişinin tanıdığı kişiler oturuyordu. Eğer kuleye giren gruptan herhangi biri burada olsaydı içlerinde en tedirgin kişinin kendi müdürleri olduğunu söyleyebilirdi. Adam o rahat koltukta bile dikenlerin üstünde oturuyor gibi gözüküyordu. Aslında bunun kuleye girenlerle tamamiyle bir ilgisi olduğunu söyleyemezdik. Çünkü adam kuleye giren o kadar öğrencisi içinde yalnızca bir gruba güveniyor ve yalnızca o grubun başarılı olabileceğini onca yıllık deneyimine dayanarak söyleyebiliyordu. Endişesinin asıl kaynağı yanındaki diğer müdürdü. Müdür Freya, aslında asla bir erkeğin korkacağı bir kadın değildi. Kıpkırmızı dolgun dudakları ve altın sarısı dalgalı saçları, zümrüt yeşili elbisesinin üstüne dökülürken adeta parlıyordu. O her erkeğin hayran olduğu güzeller güzeli bir büyücüydü. Ayrıca güçlüydü. Çok önemli büyücüler yetiştiren bir akademinin müdürüydü. Yapabileceklerinin sınırını algılayabilmek mümkün değildi. Yanındaki adam ise bu güzelliğe ve güce her erkek gibi hayran olmasına rağmen ondan korkuyordu. Hatta öyle çok korkuyordu ki bir saniye daha o koltukta oturmak ya da gözlerini büyülü ekrana çevirmek istemiyordu.
Tek istediği bu odadan ve bu kadından olabildiğince uzak durmaktı.
Elbette kadın onun korkusunun farkındaydı ve bununla bazen eğlenmek hoşuna gidiyordu. Adama doğru onun korkunç bulacağı bir gülümsemeyle bakarak "Benden bu kadar çok mu korkuyorsun Cedric? Oysaki bende senin gibi yalnızca bir büyücüyüm. Bir farkımız yok bunu biliyorsun." demişti. Adam bir şey demek isteyip istemediğine henüz karar verememişti ki adama bir şeytanın gülüşü gibi gelen ama aslında büyüleyici bir kahkaha atarak "Aslında haklısın aramızda bir fark var." demiş ve adamın daha da gerildiğini görünce devam etmişti
-Ben senden daha güçlüyüm. Aramızdaki fark işte bu Cedric.
Adam cevap vermemeye yemin etmiş gibi kararlılıkla ekrana dönmüştü ki kadının diğer yanındaki uzun saçlı garip giyimli adam parlak ve büyük yüzüklerinden biriyle oynarken "Biliyorsun Freya, Cedric kara büyücülerden o kadar çok korkuyor ki şu an seninle aynı odada olmak yerine kendini okyanusa atmayı tercih ederdi. Okyanustan da en az kara büyücüler kadar korktuğunu da belirtmem gerekir." demişti. Doğruydu. Müdürün Freya gibi bir kadının yanında rahat olamamasının tek sebebi onun bir kara büyücü olmasıydı. Çok güçlü bir kara büyücü. Uzun saçlı adam da bir ışık büyücüsü olmasına rağmen Freya'ya karşı bir korku duygusu yoktu. Onda korkulacak tek şeyin aslında gücü ya da güzelliği olmadığını çok iyi biliyordu. Onun asıl zekasından korkmak gerekiyordu. Ona bedenini veya gücünü emanet edebilir ve onun için kullanabilirdin. Onun bunları kullanmasına izin verebilirdin ama bir kez ona zihnini verirsen bir daha asla sen olamazdın.
Bu yüzden uzun saçlı adama göre Cedric çok gülünç davranıyordu. Ondan böyle açıkça korkarak sadece ona yardım etmiş olurdun. Bu seni korumazdı ama açık hedef yapardı.
Dikkatleri büyülü ekrana döndüğünde kulenin içinde olanları izlediklerini anlamak çok kolay olmuştu. Yıllardır kuleye girip çıkmaları onu çözmelerine yetmese de en azından içeriyi izleyebilecek kadar bilgi edinmelerini sağlamıştı.
-Eminim ki kazanan benim öğrencilerimden biri olacak. İçlerinden birini öyle bir eğittim ki öğrencileriniz ne yaparsa yapsın onun yenemez.
Frey'nın kesin konuşması uzun saçlı adamı rahatsız etmişti. Alayla gülerek "Şu Victor denen çocuğa güvenerek böyle konuştuğuna eminim Freya ama sen öğrencilerini eğitirken ben de boş oturmadım. Yani kendini kaybetmeye de hazırlaman senin yararına olur." demişti. Freya onun bu haline yalnızca burun kıvırmış bir şey söylememeyi tercih etmişti. Çünkü yanındaki yaşlı kurdun gizli gizli kendisi gibi sinsi bir öğrenci yetiştirdiğini zaten biliyordu. Tek sorun adam onun öğrencisini bilirken kendisinin adamın öğrencisi hakkında hiçbir bilgisinin olmamasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seven Sins
FantasiHeybetli kulenin yedi katı vardı. Ve onun yanında minicik gözüken bir sürü insan. Acaba hangisi, hangi günaha yenilecekti?