1. Bölüm

850 63 77
                                    

Şu gizemli şelaleyi uzun zamandır merak ediyorduk. Neyse ki okul müdürümüz merakımızı gidermek için şelalenin yanındaki küçük ormanlık alana 3 günlük kamp düzenlemişti.

Servisten inip eşyalarımızı aldıktan sonra hep birlikte ormana doğru yürümeye başladık. Şelaleden gelen su sesi kulaklarıma dolarken hafifçe gülümsedim. Sesi bile bu kadar güzelse kim bilir görüntüsü ne kadar güzeldi...

"Baksana, çok güzel," dedi Çakıl şelalenin yanından geçerken. Muhteşemdi!

Çakıl çocukluk arkadaşımdı. Hatta arkadaştan öte kardeşim gibiydi.

Şelalenin yanından geçerken İnci yanımıza gelmişti. İnci, Çakıl'ın sevgilisiydi. Benim de çok yakın arkadaşımdı.

İnci farklı bir okula gidiyordu ve onların okulu da bu kampa bizimle birlikte gelmişlerdi.

"Lena!" diye seslendi Çakıl. "Hadi gel, İnci bizi biriyle tanıştıracakmış."

Bekletmeden Çakıl'ın peşinden gittim. İnci'nın yanına geldigimizde İnci daha önce görmediğim bir çocukla konuşuyordu.

"Hah, Pusat bu sevgilim Çakıl," dedi Çakıl'ı gösterirken. Ardından da beni göstererek devam etti. "Bu da Lena, çok yakın arkadaşım."

Adının Pusat olduğunu öğrendiğim çocuk kafasını 'memnun oldum' dercesine salladıktan sonra bende gülümsedim.

"Ne zaman anlatacaklar şu şelalenin efsanesini!" diye soludum. Cidden artık aşırı derecede merak etmeye başlıyordum.

"O kadar da merak edilecek bir şey değil," dedi Pusat. Ona anlamadığını belli edercesine bakınca devam etti. "Saçma."

Tam anlatmasını isteyeceğim sırada Emrah Hoca "Toplanın gençler, efsane anlatma vakti," diyerek hepimizi etrafına topladı.
"Efsane şöyle; Bir zamanlar İlayda ve Arda adında iki genç varmış. Bu gençler, bu şelalenin önünde tanışıp birbirlerine aşık olmuşlar. Birbirlerine o kadar çok bağlanmışlar ki hiçbir şey, hiçbir güç onları ayıramamış. En sonunda da bu şelalenin önünde görkemli bir düğün yapıp evlenmişler. O günden beri bu şelaleye aşk şelalesi denir ve o gün bu gündür sevdiğine kavuşmak isteyen bütün gençler buraya gelir. Hatta bazen buraya gelip hayatının aşkını arayanlar bile oluyormuş."

Emrah hocanın son cümlesi üzerine herkes gülmeye başladı. Sonra ormanlık alana doğru yürümeye başladık. Kamp alanına geldigimizde herkes kendine bir yer seçip çadırlarını kurmak için ayrıldı.

Ben ve İnci, Çakıl'la da Pusat birlikte kalacaktık.

Çadırlar kurulduktan sonra herkes mangal ateşinin etrafında toplandı. Emrah Hoca ve yanında diğer okuldan olan bazı hocalar mangal ateşini büyütmeye çalışıyordu.

"Pusat, yanına birini de al, çalı-çırpı toplayın gelin ateş için," diye seslendi bir hoca. Pusat tam yerinden kalkmıştı ki bende yerimden kalkıp yanına gittim. "Ben gelirim."

"Emin misin? Hava birazdan kararacak, korkma da?" dedi alaycı bir ifadeyle.

"Emin ol senden daha cesur biriyimdir. Asıl sen korkarsan çekinmeden söyle," dedim bende aynı alaycı gülüşle.

Pusat 'hadi bakalım kim korkakmış' dercesine baktıktan sonra önümden ormana doğru yürümeye başladı.

Küçüklüğümden beri şu hayatta beni korkutan çok nadir şeyler olmuştu. İnsanların neden korktuklarını da hiç anlayamamıştım.

Pusat'ın arkasından ilerlerken bir yandan da yerdeki çalı-çırpıları topluyordum.

"Efsanenin neden saçma olduğunu düşünüyorsun?" diye sordum birden.

Bir Melek ÖlürkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin