"𝐂𝐚𝐧ı𝐦 𝐝𝐞ğ𝐢𝐥 𝐫𝐮𝐡𝐮𝐦 𝐚𝐜ı𝐲𝐨𝐫. "*
Tozlu toprağa iyice bulaşmış ayakkabısını kızgın bir demir gibi ısınmış asfaltta sürterek zorlu adımlar ile ilerlemeye çalışıyordu. Havada kanat açarak zıplayan çekirgeler ve kurumuş bitkilerin sessiz hışırtısı arasında durmadan ilerleyen böcekler dışında hareketlilik yoktu.
Etrafı sanki sonsuzluğa uzanan araziler ile çevriliydi. Bu yoğun sarı renk bunaltıcı sıcak hava ile birleştiğinde dayanılmaz bir hal alıyordu.
Rezvan yaklaşık 10 dk önce yoluna hiç durmadan devam edeceğine dair verdiği karardan hiç tereddüt etmeden vazgeçmişe benziyordu.
Boynundan aşağı inen teri sol koluyla silip kısık gözlerle kendisine çokta uzak olmayan ağaca umutla baktı. Gözünü ağaçtan hiç ayırmadan yorgunluğu azalmışçasına canlı adımlar ile ilerlemeye başladı.
Gözlerinin önündeki ağaca ne kadar yaklaşırsa ağaç daha uzağa gidiyor ve mesafe giderek artıyordu.
Rezvan bir an durup boyundaki ve yüzündeki teri bir kez daha sildi ve güneşin yakıcı ışınları arasında ağaca baktı. Ağaç yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı , gözleri bir kış sabahı donmuş , güneşin kendini göstermesiyle sulanmaya başlamış buğulu bir pencere gibiydi.
Biraz sonra hiç bir şey görmez oldu ve fırtınada yıkılan bir ağaç gibi yere devrildi.
Bedeninin yere çarpmasıyla küçük toz bulutları oluşturdu.Güneşin yakıcı ışınları yerini hafif esintili bir havaya bırakmıştı. Rezvan Göz kapaklarını ağır ağır açtı ve bir süre gözüne çarpan karıncaları izledikten sonra yoğun bir ağrı ile başını yerden kaldırdı. Başını kaldırmasıyla yüzünün toprakla buluşması bir oldu. Başını bir daha kaldırmaya gücü yetmedi.
İnişli çıkışlı yoldan hızla ilerleyen kamyon, sessizliğe gömülmüş araziyi gürültüyle boğdu.
Yere yüzükoyun uzanmış adamı fark ettiği an freni tuttu. Aşağıya inip yabancıya yaklaştı,nefesini kontrol edip yaşadığını anladığı an ne yapacağını düşündü. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştı .Başını kaldırıp etrafa göz attı , tekrar yabancıya baktı. İki eliyle dizlerinden destek alıp ayağa kalktı. Kamyona doğru yürüdü . Kamyonu çalıştırıp yerde uzanan yabancıya iyice yaklaştırdı. Yabancıyı içeri taşıyıp koltuğa oturttu ve yoluna devam etti.Şoför yaklaşık 30 yaşındaydı. Uzun boyu kilosu ile orantısız , kahverengi gözleri içeriye doğruydu. Belirgin elmacık kemikleri yüzünde sempatik bir görünüm oluşturuyordu. Yola bakıyor ama aklı yanındaki yabancı hakkında soru işaretleri ile doluydu. Bu adamın burda ne işi vardı ,Kim ve haber verilicek kimsesi var mıydı ...
Şoför bu düşüncelere kafa yorarken adamın uyandığını fark etti.
Rezvan arabada olduğunu fark ettiği an endişe ile yerinden doğruldu, etrafına baktı gördüğü tek yüze merakla baktı. Şoför onun sormasına fırsat vermeden." Seni yoldan geçerken gördüm. Güneş başına vurmuş olsa gerek öylece yatıyordun." Revzan konuşmak için hazırlanmıştı ki şoför merakını daha fazla bastıramayıp sordu " Kimsin sen ? Seni daha önce hiç görmedim buralı değilsin herhalde. Orda ne işin vardı? "
Revzan susup koltuğa yaslandı bir süre sessizlik hakim oldu. "Suyunuz var mı?" . Sanki ilk kez konuşuyormuş gibi hissetti. Sesi kısık ve acıklıydı. Şoför aceleci bir hareketle güneşten korumak için ayaklarının dibine bıraktığı suyu ve bardağı adama uzattı. Rezvan ard arda üç bardak su içti. Bir bardak daha doldurup bekledi bardaktaki su arabanın dönüşü ile üzerine döküldü. Bundan rahatsız olmak bir yana serinletici olduğu için hoşuna gitmişti.
Uzun yolculuğunda suyu bitene kadar pek fiziksel sıkıntı çekmemişti. Suyu bittiği an yolculuğu cehenneme dönmüştü. Bardaktaki kalan suyu yudumladıktan sonra koltuğa yaslandı.
Kendine gelmişti ve bulunduğu durumu gözden geçiriyordu. Şoför bunu fark etmiş olmalı ki " Şimdi nasılsın?" diye sorabildi.
Biraz önceki davranışı için pişmanlık duyuyordu. Sorması gereken ilk şey nasıl olduğuydu. Oysa kim olduğunu ve orda ne işi olduğunu sormuştu. Böylece yabancıya meraklı ve kötü niyetli görünmüş olabilirdi. Ama sonra , orda ölebilirdi ama şu an yaşıyorsa bunu bana borçlu nasıl kötü niyetli olabilirim diye düşündü. Sonunda bu yaptığını lütuf olarak gördüğü için kendine kızdı. Nasıl olsa sorularının cevabını mutlaka alacağını ve bunun acelesi olmadığını düşündü .
Rezvan "iyiyim... Teşekkür ederim. Siz olmasaydınız...Ne diyeceğimi bilemiyorum. Size minnettarım "Bunları söylerken bir yandan da yüzünde kuru otların sivri uçlarının oluşturduğu delikleri eliyle yokluyordu. Şoför teşekküre gerek olmadığını onun yerinde başkası olsaydı aynı şeyi yapacağını söyledi. Bir süre daha süren sessizliği şoför bozdu . " Adın nedir?" . " Rezvan , ya sizin ?"
"Ben de Selim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUK VE BİR GÜN (Kısa Hikâye) (TAMAMLANDI)
Short StoryÇektiği ızdırabın içinde kaybolmuş bir ruhun hikayesi... " Beni dinleyebilecek kadar iyi bir insan olduğunuzdan bir an bile şüphe etmem . Fakat bazı şeyleri anlamak için iyi bir insan ya da kötü bir insan olmanın ötesi gerekir"