3. Bölüm

36 23 9
                                    

Gitmeden iki ay önce evlendi. Söylediklerine göre karısı burda yaşamak istemiyormuş Yaşarla taşınmaya karar vermişler. Sonrasında nereye gittiğini bilmiyorum.

" Rezvan şaşkına döndü , ne diyeceğini bilemedi ve bir süre sessizce düşündü.

Selim " Kendi gözlerine görmek istiyorsan buraya yakın ,yarın gidip bakarız. Yanlız onun yerine başkası çalışıyor orda . Hâliyle kulübede de o yaşıyor."

Rezvan düşüncelere daldı...Yaşar bana ne diye yalan söyleyip buralara kadar getirtti. Bu işe bulaşmak zorunda değildi ama hiç değilse yalan söylememeliydi. Belki de bana yardım etmeyi göze alamamış ama şehirden uzaklaşmamı istemiştir diye düşündü. Sebep ne olursa olsun ona kızmamıştı. Başını iki elinin arasına alıp dizleri ile destek aldı. Öylece durdu.

Selim ve mutfaktan ıslak ellerini elbisesi ile kurutarak çıkan Genç kadın gözlerini Rezvan'dan ayırdıktan sonra göz göze geldiler. Her ikisi de Rezvan' nın bulunduğu duruma karşı duyduğu üzüntüyü birbirlerinin gözünde görüyordu.

Dış kapının sert bir şekilde çalması ile Rezvan irkildi.Başını kaldırıp kapıya doğru baktı. Selim de arkasına dönüp kapıya baktı. Genç kadın bu sessizliği bozan gürültülü sesten bir an önce kurtulmak için kapıyı hızlıca açtı.

Kapıda 19 - 20 yaşlarında bir kız vardı. Sarı saçları kısa kesilmiş ve dolgundu. Yüzüne oranla küçük gözleri vardı. Orta kiloda ki birine göre kilolu yanakları vardı. Bir eliye beyaz bir şapkayı diğer eliyle elbisesinin ucundaki büyük yırtığı tutuyordu. Kapı açılır açılmaz içeriye daldı. " Yavaş ol. Ne diye bu kadar sert..."

Genç kadının lafını bitirmesine fırsat vermedi. Odada oturanları bir an için fark etse de hızla merdivenlerden yukarı çıktı.

Genç kadın önce kız kardeşinin arkasından bakıp sonra yavaşça kapıyı kapatıp yukarı çıktı. Selim Rezvan'a dönüp " Küçük kız kardeşim dedi. "

Rezvan bir an için düşlerinden kurtulmuş şimdi tekrar onlarlaydı.

Selim " Arkadaşına niçin gelmiştin. Belli ki güvenilir biri değil." dedi.

Biraz önce kafasını bu soruyla meşgul ettiği açıktı. Aynı zamanda sormayı uygun görmediği bir takım şeyler de vardı. Rezvan bir süre düşünüp yerinden doğruldu

" Ben yıllardır Yaşarı görmüyordum. Onunla en son üç gün önce konuştum. Seni ziyarete gelicem dedim.O da bana bu adresi verdi. Eski ev adresi ile karıştırmış olsa gerek. Yoksa dediğiniz gibi güvenilmez bir insan değildir dedi. "

Bu söyledikleri ile Selim'i inandırmaya çalıştı.

Selim Rezvan'ın hiçte dürüst olmayan bu arkadaşı savunma çabası içinde olmasına anlam veremedi. " Haber vermedi mi sana ? Aradan üç gün geçmiş. ..İnsan hiç mi arkadaşını düşünmez. Söylediğin gibiyse bile bu arkadaş pek vefasız." dedi sitem eden bir yüz ifadesiyle.

Rezvan sustu. Söyleyecek bir şey bulamadı.

Biraz sonra Selim'in küçük kız kardeşi merdivenlerden aşağıya indi. Yırtık kıyafetinin yerine uçları püsküllü, uzun kahverengi bir etek giymişti. Beyaz bir penye giymiş, üzerine giydiği kahverengi yeleğe siyah bir kemer takmıştı. Kabarık saçlarına el yapımı olduğu belli olan siyah ve renkli boncuklardan oluşan bir fular takmıştı.

Selimin karşısındaki koltuğa oturup küçük kızı kucağına aldı. "Hoşgeldin abi." " Hoşbulduk."

Selim kız kardeşinin misafirine karşı umursamaz tavrından rahatsız olup gözleriyle Rezvan'ı işaret etti.

Kız abisinin ne demek istediğini anladığı halde yüzünde anlamamış gibi bir ifade ile baktı.
Selim bunu anlamış daha fazla üstelemek istemediğinden vazgeçmişe benziyordu.

Rezvan ise kızın odaya girdiğini daha yeni fark etmişti. Kızın ona karşı soğuk tavrı pekte umrundaymış gibi görünmüyordu. Kafası bu tür konularla yorulmayacak kadar meşguldü.

Merdivenlerden inen Genç kadının ayak sesi odaya yayıldı. Mutfağa geçti.

Biraz sonra elinde dört bardak çay ve iki tabak ev yapımı kurabiye ile odaya girdi.

Selim Rezvan'a geçen sene domateslerin telef olduğunu ve maddi olarak çok zarara girdiğini anlatıyordu.

Genç kadın Selime çayını uzattı. Rezvan'ın çayını önündeki masaya bıraktıktan sonra kafasını kaldırıp Rezvan'a baktı. Yüzünü ilk kez doğru düzgün görebilmişti .

Hafif dalgalı saçlarının bir kısmı alnına uzanıyordu. Kavizli kaşlarının altında koyu kahverengi gözleri vardı. Üst dudağının yarısına kadar uzamış bıyıkları ve seyrek sakalları vardı.

Genç kadın tepsideki iki çaydan birini de uzattı. "Ben içmiyorum" dedi küçük kız kardeşleri.
Genç kadın elindeki çayı tepsiye bırakıp koltuğa oturdu. Tepsiyi masanın üzerine bıraktı.

Selim telef olmuş domatesler için duyduğu üzüntüyü Rezvan'a en iyi şekilde ifade etmek için çabalıyordu.

"Düşünsene aylardır yetiştirdiğim , emek gösterdiğim domateslerin hepsini kendi ellerimle attım. Ama bilseydim bu kadar çabuk bozulacağını bekletirmiydim o kadar. Sebzeleri satacağım pazarcı fiyat konusunda o kadar inatçı çıkmamasaydı böyle olmazdı" dedi pişmanlıkla. " İşin aslı hata bendeydi. Satacağım başka birini bulmak yerine nasıl olsa ikna olur da alır sebzeleri diye düşünüp bekletmeseydim..."
" Olur böyle şeyler" dedi Rezvan.

Bu konuyu ne zamandır konuşuyorlardı Selim aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu. O da" kendinizi bu kadar suçlamayın . Böyle olacağını bilemezdiniz" diyordu.

Sohbetten bunalmaya başlamıştı. Selim de aynı şeyi düşünmüş konuşacak başka bir konu arıyordu ki aniden. "Neredeyse unutuyordum." dedi sesini yükselterek.

SONSUZLUK VE BİR GÜN (Kısa Hikâye)  (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin